|| 11-Müzeyyen'i sevmek, derin bir acıydı

1.5K 114 59
                                    


Herkese çok çok uzun bir aradan sonra merhaba!

Bu açıklamayı biraz uzun tutup birkaç soruyu cevaplamaya çalışacağım. Neden bölüm bu kadar uzun zaman sonra geldi sorusu en çok gelen soruydu bana. Öncelikle bunu cevaplamak isterim. Önümde YGS sınavına hazırlanmak için beni bekleyen upuzun bir yaz tatili var ve bu tatili de doğru değerlendirmek istiyorum. Bu yüzden bir süreliğine bölümler uzun aralarla gelebilir, şimdiden özür diliyorum. Diğer soru da diğer hikayelere gelecek bölümlerle ilgili. O hikayelere de yine uzun aralarla bölümler ekleyeceğim gibi görünüyor, anlayışla karşılayacağınızı düşünüyorum *-*

Ayrıca bu süre zarfında 18K olduğumuzu gördüm ve ne kadar mutlu olduğumu anlatamam. Bu kadar zamandır pasif kalmama rağmen hiçbir zaman desteğinizi bırakmadığınız ve her gün o bildirim ışığını telefonumda görmeme yardımcı olduğunuz için çok teşekkür ederim. Gittikçe büyüyeceğiz!

Daha fazla açıklama yok... Hepinize iyi okumalar diliyorum *-*

(Yeni kapağımızla ilgili yorumlarınızı bekliyorum ve oylarınızı eksik etmeyin!)

***

***

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.



# 11 # Müzeyyen'i sevmek, derin bir acıydı

*

Nasıl beyninden vurulurdu bir insan? Hem de eli hiç silah tutmadan. Bir insan nasıl attığı her adıma, söylediği her söze, baktığı her göze isyan edebilirdi? Kulağa imkansız gelen bu kadar şey bir arada olabilirdi gayet. Çünkü bunların hepsini aynı anda yaşamıştı genç adam. Müzeyyen'i o sahnede gördüğünde belki de hepsini binlerce kez tekrar tekrar hissetmişti. Kaçmak, inanmamak, görmemek... Geçen her dakikada üzerine yıkılsın istemişti duvarlar. Tekrar açtığında gözlerini, Müzeyyen'nin o sahnede yok olmasını dilemişti. Çok şey istemişti Süreyya, belki de yanlış olan tek şey buydu. Çok şey istemişti ve hiçbiri olmamıştı. Yine hayal kırıklığını yudum yudum akıtmıştı boğazından tüm vücuduna.

Süreyya, yürüyordu. Nereye gittiğini, neden gittiğini bilmeden yürüyordu. Düşünmemek için çabaladıkça aklındaki sorular tekrar beliriyordu. Adeta zonkluyordu beyninin içinde hepsi. Süreyya ne düşüneceğine, neye kulak vermesi gerektiğine bile karar veremiyordu. Sanki binlerce insan tek ağızdan bağırıyordu başının her bir köşesinde. Tutup saçlarını koparsa yeriydi. Canı yanmazdı bu kadar en azından.

Olduğu yere çöktü Adam. Yüzünü ellerinin arasına alırken hıçkırıkları canı yanan bir insanın çığlıklarına dönüştü. Gözyaşları yağan bir yağmurun yere süzülüşünden farksızdı. Tüm şehrin duyabileceği bir şekilde çığlık atıyordu Süreyya. İstanbul'un her köşesine sinmiş gölgelerin; sesini duymasını, acısını hissetmesini ve belki de haline acımasını istiyordu. Bakın, daha büyük bir acıya yer yok bu şehirde. Görün ve acıyın demeye çalışıyordu çığlıkları.

Müzeyyen'i Sevmek #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin