HOŞÇAKAL ANA

529 222 163
                                    

Topal Ramazan Kırıkkale'deki MKE bağlı bir fabrikada Hasan ve adını aldığı Ramazan gibi iş bulmuştu. Aslında Ahmet dayısı içinde bir iş ayarlamak istemişti ama Ahmet'in kollarının kısalığı engel olmuştu.

Topal Ramazan artık çobanlık yapmayacak bu yüzden de Armutlu köyünde kalmayacaktı. Anası Emine'nin dizinin dibine dönüyordu. Birkaç gündür köylüyle vedalaşıyordu. Çok ekmeğini yemişti bu köyün. Bu yüzden küçük büyük herkes ile helalleşmek için kapı kapı gezdiği bile oluyordu.

En sevdiğini en sona bırakmıştı vedalaşmak için. Yüreğinde geç bulup, erken kaybetmenin acısıyla mezarlığa yöneldi. Kudret hanıma uzun bir veda yapmak istiyordu. Bu köye geldiğinden beri kendisine analık yapan anneannesi Kudret Hanım, acısına dayanamadığı torunu Mehmet Ali ile yan yana, koyun koyuna yatıyordu.

Mezarlığa yaklaşınca mezarın başındaki kalabalığı gördü. Mezarın sol yanında, başucunda, adını taşıdığı, Ramazan amcası oturuyordu. Yanında Hasan amcası, sağ tarafta Rukiye ve Ahmet dayısı oturuyordu. Ahmet ve Ramazan'ın çocukları, Ramazan'ın karısı ayakucunda duruyordu. Hepsinin dudakları kıpır kıpırdı. Kudret Hanımın bütün zenginliği onun için dua ediyordu.

Ramazan uzunca bir süre onları izledi. Anılar canlandı zihninde. Kudret hanımın öldüğü günü hatırladı.

Hasan Kırıkkale'de fabrikada işe girmişti. İlk maaşı ile anasına yeni bir fistan, üzerine başına örtmesi için beyazdan tülbent, ayağına yeni lastikler ve kışın üşümesin diye mesh almıştı. Akşama doğru köyün yollarını arşınlıyordu. Ayakları uçarcasına hızlı hareket ediyordu. Anasını yeniden Hanım Ağa yapmaya kararlıydı. İkna edip Kırıkkale'ye, kızı Emine'nin yanına taşınmaya, evinin başköşesinde oturmaya ikna edecekti. Erzurum'daki sözü dinlenen, aman dilenen Kudret olacaktı. Bunca yıl hanımın sevdasına ihmal ettiği anasını başının tacı yapacaktı.

Hasan anasının evine yaklaşınca evin önündeki kalabalığı gördü. Evin önündeki kalabalık hayra alamet değildi. Yürümeyi bırakıp, koşmaya başladı. Kapının önünde duran insanları itekleyerek içeri girdi. Kalbinin atışları hızlanmış, kan beynine hücum etmişti. Anlamını bilmediği bir korkunun esiri olmuş gibiydi. Nefes almakta zorlanır gibi derince bir nefes aldı.

İçeri girince yatakta cansız yatan anasını görünce elindeki paketler yere düştü. Dizlerinin feri kesildi. Çöktü olduğu yere. Babası şehit olduğunda güvendiği bütün dağların yıkıldığını, sırtını dayayacak bir dağın kalmadığını hissetmişti. Ama şimdi, anasının ölümü ile dünyası yıkılıyor ve altında kaldığını zannediyordu. İçindeki enkaz bütün vücudunu kaplayacak büyüklükteydi. Artık nefes alamıyordu.

Birkaç kişinin koluna girmesi ile yerden kalktı. Yerden kaldıranların kim olduklarına bakmadan anasının başucuna geldi. Yılların yorgunluğunu taşıyan anasının iki elini eline aldı. Defalarca soğuk eli öptü. Yüzüne sürdü. Anasının yüreğini ısıtan sevgisini yeniden hissetmek istercesine anasının elini yüzünde gezdirdi. İncinmesinden korkarak yavaşça anasının ellerini bıraktı. Yüzünü anasının dudaklarına götürdü.

' Son bir kez kokla anacığım, dünyanın bütün mal varlığına değer nefesinle ısıt, öp beni anacığım, bir kez daha yaşat bana çocukluğumu.' dedi.

Yıllarca suskunluğu ile nam salmış Ramazan abisini çekti anasının üzerinden. Yatağın başucuna oturdu. Anasının kulağına fısıldadı, kimseler duysun istemedi. Sessizliğini bozduğunu kimseler bilsin istemedi. Zaten yıllara sığdıramadığı sessizliğini bu güne özel askıya alıyordu.

' Ana, uğruna sevdamı içime gömdüğüm ana. Sen mutlu ol diye yüreğimdeki yangını küllendirdiğim ana. Kalk ne olur. Sen kalk, ben bir ömür susmaya, senin için bağrıma taş basmaya razıyım. Senin için sevdim ben karımı, senin için yıllarca gölge oldum bu dünyada. Kalk ana, ne olur aç gözlerini. Düğünümle yarısı yıkılan dünyamın kalan yarısını da ölümünle yıkma. Anam yılların yorgunluğu mu seni böyle uyutan? Uyu ama çok uyuma, uyan. Bu gurbet elde bizi yalnız bırakma.' Dedi

Açmadı Kudret Hanım gözlerini. Ramazan anasının kendisini duyduğunu hissetti. Duyduklarından dolayı üzüldüğünü düşündü. Yıllar sonra konuşup üzmemeliydi. Anasının ruhunu acıtmamalıydı. Hemen toparlandı.

' Yolum yoluna fedadır anam. Kalmasın gözün arkada, bana gelin aldığın karım da, çocuklarım da başımın tacı.' Diyerek ayrıldı. Anasının yanından. Hasan'ın yanına oturdu.

Evdeki bütün gözler Ahmet'in üzerinde dolanıyordu. Kaskatı kesilmişti. Gözünü kırpmadan anasına bakıyordu. Öylesine alışmıştı ki varlığına, yokluğunun ne demek olduğunu anlamaya çalışıyordu. Kendisine hayat veren, bununla da kalmayıp defalarca hayata tutunmasını sağlayan anasının yokluğunda ölümün başucunda olduğunu hissetti.

Rukiye bir kez daha kimsesiz kaldığını düşünüyordu. Çektiği onca acıya rağmen kadınlık adına, analık adına, eve sultan olma adına ne öğrendiyse hepsini Kudret hanımdan öğrenmişti. Hayatını zindan eden ama ölümün eşiğinden Şevket Ağasının namlusundan kurtaran kadına kızmıyor, onun için ağlıyordu. Rukiye ne kadar kötü olursa olsun seviyordu Kudret hanımı. Ana bellemiş, elini öptüğü gün yüreğinde bir yerlerin sızladığını hissetmişti. Yıllarca bakışlarına hasret kaldığı anasının yanında Kudret Hanım bütün mal varlığını Rukiye ve Ahmet'in canı uğruna feda etmişti, Şevket ağasının hanımına. Kızgınlığı da, kırgınlığı da yokluktan; elindekini, avcundakini gelin uğruna kaybetmektendi. Çocuklarının ölümü ile içinde oluşan boşluğun Kudret Hanım ile büyüdüğünü düşünüyordu.

Topal Ramazan gözlerindeki acının damla damla yüreğine aktığını hissediyordu. Onun acıları daha farklıydı. Kudret anasının ölümünü Emine anasına kim, nasıl söyleyecekti? Yüreği ikiye bölünmüş bir kısmı ölen anası, bir kısmı hayatta kalan anası için acıyordu. Gurbette ölen anası kızına hasret gitmişti. Gurbetteki anası Emine ölünceye kadar anasına hasret kalacaktı.

Analarının tabutunu üç oğlu Hasan, Ramazan ve Ahmet, torunu Topal Ramazan kimselere taşıtmadı mezara kadar. Dört erkeğin omuzunda gitti ebedi yolculuğuna. Hayatta kocası İbrahim'den başka eline erkek eli değmemiş, İbrahim'in anısına asla helal getirmemiş analarının tabutuna yabancı bir erkek eli değdirmediler. Hayattaki hassasiyetini ölünce de korumak istediler.

Ramazan anılarından sıyrılıp gözündeki yaşları sildi. Kudret anasının mezarının başına gelip sevdiklerinin dualarına eşlik etti.

......................................

Kudret Hanım'ın ölümünden sonra Armutlu köyünde bir tek Ahmet ve ailesi kalmıştı. Ramazan çoluk çocuğunu alıp bacısı Emine'ye yakın bir mahalleden ev kiraladı.

Hasan, ailesi ile Kırşehir'den göç etmeden önce Şevket'in yanına gitti. Yıllarca defalarca pazarda, sokakta karşılaşmış ama bir kez bile konuşmamışlardı. Arada bir bakışları karşılaşır, sonra hızla başka yerlere çevrilirdi. Şimdi anasının çocukları uğruna tercih ettiği hayatı, nelerden vazgeçtiğini herkes özellikle de Şevket bilsin istiyordu. Çünkü anası yokluğun derin çukurlarına gömülürken, Şevket hayatının rahatlığında zirve yapıyordu.

Şevket, kapıda duran Hasan'ı şaşkın bakışlarla içeri buyur etti. Hanımına kahve yapmasını söyleyip, misafir odasına oturttu. Meraklı bakışlarını Hasan'ın üzerinde gezdirdi uzunca bir süre. Hasan derin derin nefes aldı birkaç kez. Sonra lafın orta yerinden konuşmaya başladı.

' Anam öldü Şevket herhalde duymuşsundur.' Dedi ve Ahmet'in niçin Rukiye'yi kaçırdığını, anasının oğlu ve gelinin canı uğruna ödediği parayı, bacısı Rukiye'nin Kudret Hanımın ölümü ile kimsesiz kaldığını anlattı.

' Ben hanımınla aranı bozmak, yıllar önce ödenmiş bedellerin hesabını sormak için gelmedim Şevket. Anamı kötü belleme. O çok yiğit ve mert bir kadındı. Ben Kırıkkale'ye taşınıyorum ama gitmeden namusunu başımızın tacı yaptığımızı bil istedim. Rukiye anamın yerine, onun tahtına oturabilecek tek gelin. Anam gibi mert, yiğit, gözü kara. Senin bacın bizim bacımızdır. Yıllar önce suskunluğumuz anamın gururundandı. Ama anam yok artık. Rukiye'ye bir dayanak lazım. Bacını sensiz koyma.' Dedi

Şevket duyduklarını sindirmeye çalıştı gözleri yerde. Ama uzun bir zaman alacaktı duyduklarıyla yüreğindeki buzları eritmesi.



ÜÇ HAYAT İKİ GURBETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin