GÜL KIZIM

325 98 143
                                    

Derviş ve Dursun köylere kalay yapmaya gidiyor, Yılmaz ne bulursa pazara satmaya götürüyordu. Yumurta, ayva, soğan eline geçen her şeyi satıyordu. Pazarda bir çok tüccar ile tanışmıştı. Mersinden portakal, mandalina, elma getiren kişilerle de oldukça samimi olmuştu.

İhsan'ın Fatma'yı getirdiği bir akşam abilerine,

' Çok para var bu narenciye işinde, çok para var abiler. Mersin'de bir küçük bahçemiz olsa hepimize bakar valla.' Dedi.

Dursun'un aklına yattı bu iş,

' Bana uyar. Zaten bıktım köy köy gezip kalay yapmaktan. En azından gidip Mersin'den yerinden elma, portakal alsak, Kırıkkale'de pazarda satsak yine kar ederiz. Yerimiz belli olur, yurdumuz belli olur. Ben varım.' Dedi

Derviş,

' Ben öyle sıcak, soğuk demeden sabahın köründe pazara çıkıp akşama kadar elma, mandalin diye bağıramam. Kalycılıkta da iyi para kazanıyorum.Ben devlet işine girerim, başka iş yapmak istersem.'dedi.

İhsan,

' Ben bilmem. Siz nasıl uygun görürseniz. Ben şöförüm ve başka işte yapamam. Hem hanımı ne Mersin'e, ne buraya gelmeye ikna edemem. Yarın yolcuyum.Kalanlar kendi aranızda karar verin. Ben yokum.' Dedi.

..........................

İhsan, gidişinin üzerinden bir ay geçmeden hanımı ve kayınvaldesi, kayınbabası ile tekrar geldi. İhsan'ın kaynana ve kayınbabası sık sık ziyarete gelirdi hısımlarını ama bu gelişleri biraz farklıydı.

Ahmet ve Rukiye en güzel ikramlarla ağırladılar misafirlerini. Bir ara Çolak Ahmet ayak yoluna gitme bahanesi ile sessizce kalktı misafirlerin yanından. Arka odada misafirlere meyve hazırlayan Rukiye'nin yanına yaklaştı. Fısıltı halinde konuştu:

' Leylam sana bir şey dediler mi? Sence de bir garip değil mi ansızın gelişleri? Bir sıkıntı var ama anlamadım.'

' Yok Ahmedim, ne sıkıntısı. İhsan sefere erken çıkınca gelmek istediler demek.'

Çolak Ahmet derin bir iç çekti.

' İnşallah dediğin gibidir. ' dedi ve fzla oyalanmadan odaya geçti. Af dileyerek oturdu hısımlarının yanına. Sürekli geliş sebeplerini sormak istedi. Ancak gelenleri gücendirmek korkusundan, ayıp olur duygusundan dolayı sormadı.

Meyve ikramında Çolak Ahmet gerginliğinden sıyrıldı. Hısımları olumsuz bir şey söylememişler, hatta gayet güzel sohbet etmişlerdi. Çolak Ahmet boşuna evham yaptığını düşünmeye başladı. Rahatladı. Çolak Ahmet'teki rahatlığı fark eden İhsan'ın kayınbabası ,

' Gelelim sebebi ziyaretimize. Biz Fatma kızımızı çok sevdik. Oturması, kalkması, edebi dört dörtlük. Eee biz size bir kız verdik. Akraba olduk. Sizi de çok sevdik Ahmet gardaş. Akrabalığımız tazelensin isteriz. Varım yoğum bir oğlum adaşın Ahmet'imden başka oğlum yok. Gözümün nuru Ahmet'e kızın Fatma'yı istiyoruz.' Dedi.

Çolak Ahmet'in içinden birşeyler koptu. Zaten İhsan'ın uzakta yaşamasına dayanamıyordu. Gencecik yaşta gurbete gitmişti. Şimdi yüreğinin yarısının sahibi olan kızını da gurbete verirse dayanamazdı evlatlarına. Derin bir iç çekti. Cevap vermedi. Dili dolandı, dünya dönmeyi durdursun ve zaman geriye aksın istedi. Gül kızını gurbete mi verecekti? Nasıl hayır diyecek, bu durumdan nasıl sıyrılacaktı? Kastamonu'da kız mı yoktu? Üstelik birde verdikleri kızı öne sürüyordlardı. Çolak Ahmet gelinini gördüğü mü vardı? İhsan'ı iç güveysi gibi kastamonu'ya götürmüşlerdi. Oğulları Ahmet gelir miydi Kırıkkale'ye. Çolak Ahmet bunu teklif edebilir miydi?

ÜÇ HAYAT İKİ GURBETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin