Merdivenlerden aşağı hızlıca indim. Açlıktan bayılacaktım. Aşağı iner inmez mutfağa geçtim. Annem çoktan uyanıp kahvaltı hazırlamaya başlamıştı bile.
"Günaydın." dedim neşeyle. Bugün fazla neşeliydim.
"Günaydın, kızım. Hayırdır gene neşelisin."
"Öylesine." desem de aileme söylemem gereken bazı şeyler vardı. Annem kahvaltıyı hazırladığında karşılıklı masaya yerleştik. Kahvaltımızı yapmaya başlamıştık ki artık söylemem gerektiğini düşündüm.
"Anne, benim sana söylemem gereken bir şey var." dediğimde annem elindeki çatalı bırakıp suratıma ciddi bir şekilde baktı. Annem öyle bakınca heyecanlanmıştım istemsizce. "Bana dün akşam bir teklif geldi." duraksadım. Derince bir nefes aldıktan sonra yarım kalan cümleme devam ettim. "İstanbul'da büyük bir reklam şirketi bana iş teklifi sundu." dediğimde annemin surat ifadesi tamamen değişti.
"Gitmeyi düşünmüyorsun, herhalde. Sonuçta biz senin çalışmanı istemiyoruz. Ailen olarak sana lazım olandan daha fazlasını önüne sunuyoruz. Sencede gitmen mantıksız değil mi?"
"İşte bende tam bu yüzden gitmek istiyorum. Artık büyüdüm ve her ne kadar zor olacağını bilsem de kendi ayaklarımın üzerinde durmak istiyorum. Size bağlı kalarak bir ömür sürdüremem."
"Tamam, benden onayı alsan da baban ne der sence?" diyerek tek kaşını kaldırdı. Haklıydı, annemi halledebilirdim ama babam bunu kabul edemezdi.
"Sen ikna edebilirsin! Anne ne olur!" deyip masum bir kedi gibi annemin suratına baktım.
"Hiç uğraşamam, Cansu. Babanı ikna etmenin ne kadar zor olduğunu biliyorsun. Hem ben ne desem ne değişecek? Babana ben söyleyince ikna olacağını mı sanıyorsun? Hayır, uğraşamam. Kusura bakma kızım." rol yapmanın vakti gelmiş, geçmişti bile. Kendimi sıktım ve hüngür hüngür ağlamaya başladım.
"Sizden bir şey istedim. Sadece kendi ayaklarımın üstünde durabilmek!" deyip daha da hızlı ağlamaya başladım. Annem karşımda paramparça olmuştu. Yanıma gelip saçlarımı okşadı.
"Şansımı deneyeceğim ama kabul etmezse bir daha hayatta uğraşmam. Sende dizini kırar evinde oturursun." annemin fark etmediği şekilde haince güldüm. Babam benim lafıma karşı gelebilirdi ama annemin bir lafını ikiletmezdi. Şu an benden mutlusu yoktu. Annemin yanaklarını uzunca öptükten sonra gözyaşlarımı peçeteyle tersledim. Bekle beni hayat! Ortalık Cansu Özlü görsün!
***
Babam eve gelmişti ve şu an ailecek oturma odasında oturuyorduk. Heyecandan kalbim yerinden fırlayacaktı. Bir yandan kendimi sakinleştirmeye çalışırken bir yandan da anneme kaş göz yaparak konuya girmesi için ısrar ediyordum. Bunda da başarılı olmuştum.
"Erhan, bizim kıza bir iş teklifi gelmiş."
"Ne güzel İzmir'de yanımızda işini yapabilir. Aslında yapmasa da olur. Sonuçta biz ona maddi olarak yetiyoruz." içimde hala bir umut vardı ama babamın söylediği söz umudumu ufaktan yitirmeme sebep olmuştu.
"Yalnız iş teklifi İstanbul'dan gelmiş. Cansu'da gitmeyi çok istiyor. Artık kendi ayakları üzerinde durabilir. Kendisi de zaten bunu istiyor." babam duraksadı. Aklında bu fikri ölçüp tartıyordu.
"Kızım, bunu gerçekten çok istiyor musun?" durdum. Kendime sordum ve son kararımı verdim.
"Evet, babacım. Gerçekten bu işi ve yeni hayatı çok istiyorum." babam derin bir nefes aldı. Söyleyeceği şeyi gerçekten çok merak ediyordum.
"Madem bu kadar çok istiyorsun, o zaman yeni hayatında başarılar." deyip gülümsedi. Yerimden fırlayıp babama sıkıca sarıldım. O kadar sıkı sarılmışım ki adamı az kala boğuyormuşum.
"Dur deli kız! Boğacaksın dağ gibi adamı." deyip kıkırdayan annemin üzerine atladım bu sefer. O olmasaydı asla fikrim kabl edilemezdi.
"Çok teşekkür ederim. Ben şimdi odama çıkıp teklifi kabul ettiğimi söyleyeceğim ve bavulumu hazırlamaya başlayacağım." deyip odadan fırladım. Merdivenlerden ikinci kata çıkıp odama girdim. Yatağımın üzerine çıkıp tavana kadar zıplamaya başladım.
"Oley be! Sonunda kendi işimde çalışabileceğim! Yaşasın!" yatakta zıplamayı bırakıp komidinimdeki telefonumu elime aldım. Teklifin geldiği şirketin numarasını bulup aradım.
"Merhaba ben Cansu Özlü."
"Merhabalar Cansu Hanım. Teklif için kararınızı artık öğreneceğimizi umuyorum. Yoksa teklifimizi geri çekebiliriz."
"Evet, tam da onun için aradım. Reklamcılık teklifine olumlu bakıyorum."
"Tamam, işe ne zaman başlamak istersiniz?" diye sorduğunda düşündüm. Yarın İstanbul'da olsam çarşamba günü iş başı yapabilirdim.
"Çarşamba sizin için uygun mu? Yarın İstanbul'a geleceğim."
"Tabii, o zaman çarşamba günü görüşmek üzere. İşiniz hayırlı olsun."
"Teşekkürler!" telefonu kapattığım gibi sevinç çığlıkları atmam bir oldu. Artık normal bir Cansu Özlü değil de Reklamcı Cansu Özlü'ydüm. Yatağımın altından bavullarımı çıkarıp hazırlamaya başladığımda çarşamba gününü iple çekiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk İddiası
Teen Fiction"Eğer bir daha seninle karşılaşırsam.." duraksadım. "Evet, karşılaşırsan?" bir anda gaza geldim. "Ne istersen yaparım!" ** © Tüm Hakları Saklıdır