Bölüm 13

156 13 9
                                    

Multimedya : Breaking Benjamin - Give Me A Sign
Telefondan yazdım ve lütfen eğer gözümden kaçan yazım yanlışı varsa görmemi sağlayın.

İyi okumalar!

#

Ben kötülüğü asla eritemezdim.
Eriyordum.

"Bitti." dedi kalın bir ses.

Evet, bitiyordu.

#

Michael'ın Bakış Açısı

Kırılan hayaller, beni bırakıp giden mutlu anlarım ve en çok da terk edilen içimdeki genç insanın acısı kalbimin tam ortasına batıyor, canımı yüzüme sertçe çarpan rüzgar misali acıtıyordu.
Yanımda insan olması hiçbir zaman yalnız olduğum gerçeğini ve aynı bu şekilde olan tüm insanların yalnız olduğu gerçeğini de değiştirmezdi.
Her insan başlı başına yalnızdı ve buna kimse çözüm bulamazdı. Çünkü dünyaya yalnız gelip yalnız gidiyorduk. Tek bir tabutta, tek başımıza yatacaktık.
İşte belki de Tanrı bu yüzden yalnız olduğumuzu bize son derece hissettirmeye çalışıyordu.
Bir tek yaratıcımız ve biz vardık. Bundan ötesi kuşkusuz yalnızlığımızın göstergesiydi.
Yalnız ve belaya bulaşmış hissediyordum. Annem veya babam beni çekip asla kurtaramazdı. Bahse girerim kimse beni hatırlamıyordur.
İç çekişlerimi yalnız kendim duyduğum zamanlarımdaydım. Bu sık sık olurdu fakat bu denli içten hiç olmamıştı.
Elimdeki fotoğrafı sıkıca tutmaya devam ederken düşüncelerimi bastırmak için elimden gelen her şeyi yapmaya özen gösterdim. Sonu hüsranla biten bir denemeyle karşı karşıya kaldığımda düşünmenin zararının olmadığını kendime kabullendirdim. Sadece beynim berraklıktan uzak, bulanıktı.
Ağzıma kan tadı geldiğinde hiç düşünmeden yere tükürdüm. Yerdeki sıvıma bakarken kırmızılık beni içine çekti. Normalde olan şeylerden biriydi bu. Acıktığımda ağzıma kan tadı gelirdi fakat şu an son derece toktum. Hatta aklıma yemek gelince kusasım geliyordu.
Jane, diye düşündüm. Başını yine belaya sokacak bir şey yapmış olmalıydı.
Peki ben neden telaşlanıyordum? Aptal bir kırmızı kalpliye karşı neden bu kadar şey barındırıyordum içimde?
Daha önce hissetmediğim bu his iyice bedenime yayıldığında düşüncelerimi çuvala koyup ağzını kapattım.

Vücudum benden bağımsız hızla hareket ederken, beynimin ortasında kılçık varmış gibi kafamdaki boşluklar canımı yakıyordu.

En nihayetinde evine ulaşmıştım ve heyecanı hissediyordum. Nedeni belirsizdi fakat kalbim ağzımda atıyordu. Kapı aralıktı. Bu kötü olmalıydı, sanırım.

"Jane!"

Jane'in Bakış Açısı

"Jane!"

Michael'ın boğuk sesini duyabildiğime göre sandığımdan daha uzun zamandır yaşıyordum. Fakat baygındım ve kafamı kaldıracak halim yoktu. Ağzımdaki kan tadı yüzümü buruşturmama neden oldu.

"Tanrım! Sana ne oldu böyle?"

Gözlerimi zorda olsa aralayıp panikten çılgına dönen Michael'ı ve beyaz saçlarını gördüm. Doğrulmam için yardım etti ve sol göğsümdeki şişe benzer demiri bir hışımda çekti.
Acıyla çığlık attım. Bu sırada gözümün önünden ilk tanıştığım ve oku sırtımdan çıkardığı an geldi.

The Diary Of Jane | CliffordHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin