Bölüm 15

111 12 2
                                    

"Michael seni bulmaya gelecek ve seni bulduğunda beni de bulmuş olacak. Üç yıldır bu anı bekliyordum."

"Sen bunu nereden-"

"Görüyorum, Jane Nelson."

#

Hergün yeniden uyandığında gördüğün rüyayı taramak, ince ince süzmek; onu görmesen bile görebilmiş olmayı düşünmek ve en önemlisi süt beyaz teniyle aydınlansın istersin bu karanlık cildin. Ya seviyordum en derinlerimle onu, ya da garip bir bela arayışıydı bu.

Herkes bir gün acıları ve günahları boynumuza dolayıp gidecekti. Bizde kalan sadece cayır cayır yanan ateşe bir bilet ve acılarımız olacaktı.

Ben zaten bunu son derece iyi biliyordum fakat vazgeçmek bunu bilmem kadar bir hayli zordu. Yeşil gözlerle uyanmak, tenine dokununca oluşan o parlamalar son bir haftada aklımda kalan bir kaç detaydı. Ve tabii ki evimin sıcaklığı, annem, babam ilk günden beri yokluğunu hissettiğim şeylerdi. Bu kuytu karanlıktan ne zaman çıkardım bilmiyordum. Genç ve soluk adam Michael'ın beni kurtaracağı ve kendisininde bu sayede kurtulacağını söylerken son derece emin gözüküyordu. Ama bir hafta olmuştu Michael hiç gelmemişti. Bu bir haftanın tek iyi yanı bağlı olduğum yerden çözülmüştüm ama genç adam hâlâ bağlıydı. Burada tek bir kesici alet veya çıkmaya dayalı her hangi bir şey olmadığından bu kadar rahatlardı. Dört duvar arasında geçen yedi gün, yedi yıl gibi gelmişti.

"Buna benim mi neden olduğumu sanıyorsun?" yavaş yavaş sesler gelmeye başladığında genç adam aralıksız uykusundan bir hışımla uyandı.

"Sana gelecek demiştim." kendinden emin ve mutlu bir şekilde konuştuğunda gülümsedim. Evet öyle, gelmişti.

"Michael! Buradayız!" bağırdığımda genç adam susmam için çeşitli sesler çıkarıyordu.

"Susman gerek! Hemen!" sinirle konuştu.

"Sorun ne?" sordum.

"Sanırım sorun burada ben oluyorum." arkamdan gelen sese dönmeyi denedim. Fakat ben döndüğümde o hızla önüme geçti.

En sonunda önümü döndüğümde onu tam karşımda buldum. Yüzünün yarısı karanlıktı bu nedenle idrak etmekte çok zorlandım.


Hızla kolumu tuttu ve sanki koparıyormuşçasına sıkmaya başladı.
Canım öyle yanıyordu ki bu can acısıyla attığım çığlık dört farklı kıtadan duyulurdu.
Ses çıkarmamayı ve acımıyormuş gibi göstermeyi tercih ettim.

"Sanırım birileri bağırmaması gerektiğini henüz anlamamış,"
kafasını çevirdi ve kolumu hızla bıraktı.

"Bunu yeni olmana veriyorum."

"Çıkmak istiyorum, bir suçum olmadığı halde beni burada tutamazsınız!" durumumdan yakındım.

"Herkesin her istediği olmuyor küçüğüm." kollarımı arkada birleştirirken konuştu. Bağlayacağını ise, zaten biliyordum.

"Michael!" kendi sesime inanamayıp bir çığlık daha attığımda yukarıdan takırtılar gelmeye başladı.

"Hazırlayın!" Kriss'in sesini duydum. Neyi hazırlamaktan bahsediyordu?

"Sana bağırma demiştim aptal çocuk!" kolumu bağlamayı bitirdikten sonra kemerinin arkasına taktığı koli bandından bir parça koparıp ağzıma panikle yapıştırdı ve hızla kapının oraya geçti.

The Diary Of Jane | CliffordHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin