Felaket Bölüm:2

29 3 1
                                    

Sabahın köründe sırtımda hissettiğim hafif darbelerle gözümü açtım. Başımı biraz kaldırıp arkama baktım. Fatih başımda dikilmiş beni uyandırmak için yaptığını düşündüğüm sırtımı tekmeleme işine devam ediyordu. Uyandığı fark etsin diye yüzüne uzun uzun baktım. Yüzüme uzun uzun bakarak tekmelemeye devam ediyorudu.
_ Uyandım. Dedim.
_ Gördüm. dedi.
_ Duracan mı ? Dedim.
_ Durim mi ? Dedi.
_ Bence dur. Dedim.
_ Sen yerki iste güzelim. Dedi.
_ Teşekkür ederim. Dedim.
_ Elbette. Dedi. Bunu o kadar güzel söylediki bu adamın gamsız olduğunu net bir şekilde anlamama vesile oldu.
Memduh dayı:
_ Ne kadar romantik bi sabah dime. Dedi.
Sessizce doprulup halitin önüme koyduğu çayı yudumladım. Kuru ekmek ve biraz peynir zeytin ile açlığımızı yatırdık. Açlık benim için önemli değildi yeterki çayımız bitmesin. Nihayrt bizim için pek kolay olmiyacak yaklaşık 5-6 km lik yola çıktık. Koyunlarla birlikte ilerlemek bizi yavaşlatıcaktı. Tahminen 5 yada 6 saatte ahıra varacaktık. Köpeğimiz ben ve dayım önde Halit ve Fatih de koyunların arkasında sürüyü dura kalka götürüyorduk. Ne kadar yürüdük bilmiyorum ama artık taakatim kalmamıştı. Dayıma
_ Dayı bi yerde dinlenelim bi çay su bişey içelim öldük valla. Dedim.
_ Az ilerde ağaç var onun altında dururuz. Dedi.
Birazdan ağaçlara vardığımızda Halit ile Fatihte benimle beraber ağacın gölgesine serildiler. Dayım koyunların yönünü değiştirip o bölgeye yaydı. Yanımıza gelip çantasını bıraktı çantasının sırtını örten kısmı terden sırılsıklam olmuştu. Ben oturup dinlenicek sanıyorken cebinden çakmağını çıkardı Halite attı ve atrş yakmasını söyledi. Çaydanlığı eline alıp köpeğiyle birlikte su kaynağına doğru gitti. Buraya her zaman gelirdik. Köye bir kaç km uzakta güzel bir piknik alanıydı. Dayım gelene kadar biz de ateşi yakıp terden ıslanan tişörtlerimizi kurutmaya çalışıyorduk. Dayım elinde su dolu çaydanlık ile geldi çaydanlığı ateşe bıraktı kapağı olmadığı için suyun yanında bulduğu ince bi taşıda yıkayıp üstüne koymuştu. çay demlenene kadar hiç konuşmadık. Sessizce oturup terimizin kurumasını bekledik. Şapkanın altında ıslanan kafamı ve vücudumu hafif esen rüzgar tokatlıyodu. Bu his pahabiçilemezdi. Halit demlenen çayı önümüzdeki bardaklara usulca koydu. Fatih çayını karıştırıken sordu
_ Dayı o değil de şu son 3 4 gündür çok fazla uçak geçmedimi. Dedi.
Halit:
_ Ben saydım 24 tane geçti. Dedi.
Dayım:
_ Durum ortada gençler belliki ışid bişey yapmış yine ona saldırmaya gidiyorlardır. Dedi.
_ Ne bilim köyden de bi haber alamıyoruz. Ses seda yok bişey olmasın. Dedi Fatih.
_ Dayı Fatih doğru söylüyor bak ortalığın bu sessizliği hayra alamet değil. Dedim.
_ Valla yarın gidip görecez acelemiz de yok belliki çobanda gelmicek o gelmiyene kadar koyunları da kimse sağmiyacak ben biraz yatıyorum şuraya sizde yatın isterseniz sürü çok dağılmaz. dedi dayım.
Çayları bitirdikten sonra oraya kıvrıldık akşam güneşi gözüme vurduğunda uyandım saate baktım akşam dörttü uyuya kalmıştık. Hemen dayımı ve diğerleni uyandırdım.
_ Lan olum kalkın akşam oldu beş dakka uyicam dedim siz de fırsat kolluyosunuz. Kalkın koyunları toplayın! Diye sitem etti dayım. Koyunları bir araya getirmek baya zamanımız aldıkoyunları önümüze alarak hızlı hızlı ahırın yolunu tuttuk. Güneş batarken ahıra varmıştık. Bütün koyunları ahıra koyup kapıyı kitledik. Ahırla köyün arasında bir saatlik yol vardı. Ahırın uç kısmında köye bakan tarafında küçük bir odacık vardı. Dayım:
_ İsterseniz köye inelim veya burda kalalım yarın inelim karar sizin. Dedi.
Saatlerdir hiç durmadan yürüyorduk yorgun olduğumuzdan dolayı geceyi burada geçirecektik. sırtımızdaki çantaları indirdik. Kepeneklerimizi odaya koyduk. Ahırın dış duvara monteli musluğundan akan buz gibi suyla sıcaktan kavrulan elimizi yüzümüzü ayağımızı yıkadık. Su bizi kendimize getirmişti. Ferahladıktan sonra küçük odaya geçtik. Odada üç duvarı kapatan üç tane eski koltuk vardı. Koltuğa uturduğum an bütün vücudum rahatlığa erdi kısa sürede bütün kaslarım uyuşarak bana dünyanın en muazzam hislerini yaşattı. Ben hislerle nirvanaya ulaşırken önümden bi pantolon uçtu. Fatih pantolonunu odanın ortasına fırlatıp ortada donu ile kaldı. Bizim bakışlarımızı garipsemiş olacak ki
_ Sizde yapın lan Vallahi bak denemeden bilemezsiniz. Dedi. Hiç birimiz denemedik ben Fatih Halit koltukta Dayım da koltuğun minderleri ve kepeneğiyle yere uzanıp yattı. Günlerdir taşın toprağın üzerinde perişan olan bedenlerimiz ölümün küçük kardeşi uykuya teslim oldu.

81 ÖLÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin