Tarifsiz Acı Part2

97 8 3
                                    

...

''Ben i-inanamıyorum sana sen nasıl nasıl yapabilirsin bunu.'' Gözümden yaşlar akarken bu kadar basit bir cümleyi bile nasıl kurabildim bilmiyorum. Murat, karşımda bana hiçte yabancı olmayan bir kızla öpüşüyor ve ben öylece seyrediyordum. Şoku atlatıp kendime geldiğimde onlarda beni fark edebilmişlerdi. Şaşkın bir şekilde bana bakıyorlarken ben Murat'ın kucağındaki sürtüğü saçından tutup kaldırdım ve odanın bir köşesine fırlattım kız benden zayıftı, zaten bende balık etli olduğum için zor olmamıştı kızı savurmak. Murat yavaşça ve sallanarak ayağa kalktı leş gibi sarhoştu. Ona sağlam bir tokat attım sağlamlığını elimin yanmasından anlayabiliyordum. Tokattan sonra kendine geldi ve bir şeyler gevelemeye başladı açıklama yapmaya çalışıyordu. Dinlemedim her şey ortadaydı zaten. Çok şey yapmak istiyordum bu evi yakıp onları içinde bırakmak istiyordum canım yanıyordu ama tüm yaptığım yere düşen çantamı alıp bu iğrenç odadan çıkmak oldu.

Sokak sokak gezdim,yürüdüm ağladım. Koştum ağladım.Yoruldum yavaşladım yine ağladım. Çok ağladım. Nasıl yapabilirdi ki? Bunca yılı nasıl böyle yok edebilmişti? hemde o sürtükle. Acaba ne kadar zamandır birliktelerdi? Beni nasıl kandırabilirdi her şeyim dediğim adam? Bunu bana nasıl yapabilirdi? Aldatılmayı hak etmiyordum ben. Halbuki beni çok seviyordu öyle söylüyordu, bakışlarında bile aşk vardı. Biz birbirimizi çok seviyorduk okulun en gözde çiftlerindendik her şeyi birlikte yapardık sabah evden çıkıp akşam evlerimize dönene kadar birlikte vakit geçirirdik bir elmanın iki yarısı gibiydik adeta. Gözümle görmesem asla inanmayacağım bir sahneydi bu.

Ağlamaktan gözlerim kapanmıştı artık. Telefonumu çantamdan çıkardım 12 arama 8 mesaj. Tabiki Murat'tan. Bu kadar mı yani sadece bu kadar arama mı? Ahh her neyse. Pişman mı olmuştu acaba? Pişman olsada ne değişirdi nasıl affedebilirdim? Ya gidip onları görmeseydim? O öpüşmenin devamında neler olacaktı? Düşündükçe soru işaretlerinin arasında boğuluyordum. Murat'ın cevapsız çağrılarını ve mesajlarını atlayarak rehbere girdim. İki kez baştan sona rehberi gezdim ve arayacak tek bir kişi bile bulamadım. Yahu ben bu adam için tüm arkadaşlarımdan uzaklaşmıştım boş veya dolu bütün zamanımı onunla geçiriyordum ben. Tabiî ki arkadaşım kalmazdı. Kendimi insanlardan soyutlamama sebep olan adama bak! Kahretsin her şeyi hak ettim çevremdeki insanları istemeden kırıp üzmüştüm bunun cezasını çekiyordum belliki.

Bunları düşünürken evime yaklaştığımı fark ettim. Göz yaşlarımı sildim kendimi toparlamaya çalıştım ama bu şiş gözleri kırmızı burnu nasıl gizleyebilirdimki? Tiksiniyorum kendimden bu hayattan en çokta Murattan.

...

Kapı zili artık çalmıyor kapıdaki her kimse artık yok ne güzel. Odamın pencerelerini sonuna kadar açıp temiz havanın içeri girmesini sağladım. Yatağımı toplayıp tek dostum güzel kızım Lady'nin mamasını vermek için odamdan çıktım. Merdivenlerden slow motion indim. Mutfaktan hem Lady'e hemde kendime bir şeyler aldım. Elimdekini yiyorken kedimi de beslemeye başladım. '' Özür dilerim kızım, anne ölmek istediği için seni biraz aç bıraktı tersini yapmam gerekiyordu ama ben aç duramam biliyorsun.'' Lady anlamsız gözlerle bana baktı sonra yemeğine gömüldü.

Telefonum yine çığlık atıyormuş gibi çalıyor. Oof anne merak etme temizliğimi yapıp çıkacağım! Koşa koşa merdivenlerden çıkıp odama girdim hemen bu melodiyi değiştirmem gerek aşk acısı çeken birine göre değil. Telefonu elime aldığımda bir an duraksadım yine annemin aramasını beklerken arayan Murat'tı. Açıkçası hiç beklemiyordum aramasını. Biraz olsun aklımdan çıkmıştı -5 dakika kadar- dün gece beni aldatmadı mı? Şimdi neden arıyorki bu allahın belası!

Telefonumu uçak moduna aldım ve yatağıma fırlattım. Allahım çok mutsuzum yardım et! Aynaya baktığımda kendimden utandım resmen. Bu kadar çirkinleşmiş olabileceğimi sanmıyordum ben ya! Tam makyaj yapmak için hazırlanıyordumki aklıma sevgili ıslak çamaşırlarımız geldi. Aşağıya indim çamaşırları alıp tekrar yukarı terasımıza çıktım. Orada işim bitince odama geri döndüm ve etrafa şöyle bir baktım ahşap duvarların içinde ahşap beyaz mobilyalar, büyük bir boy aynası, cam bir çalışma masası üzerindeki renkli boyalar kalemler ve yaptığım tablolardan oluşan odam bugün bana mezar gibiydi.

Ahşap dolabımın kapağını açtım ve tabiî ki üzerime göre hiçbir şey bulamadım. Balık etli kızların her sabah bu kıyafet derdi nedir ya rab! Bu ilkbahar havasında cıvıl cıvıl renklerde mini etekli elbiseler giymek yerine fazlalıklarım yüzünden siyah kot pantolonumu, beyaz salaş gömleğimi üzerime geçirmek zorunda kaldım. Gözlerimin şişliğini kapatmak için fondötene kafa attım gözüme ince bir eyeliner çektim aynalı güneş gözlüklerimi de takıp aşağıya indim Lady'me öpücüğümü yolladım ve kapıdan çıktım.

Aheste aheste merdivenlerden indim apartmanın kapısından çıktım. Öyle yavaş yürüyordumki mevsimlerden yaz olmak üzere kesin diye düşünürken bir baktım otobüs geliyor. Depresyon modumu şimdilik bir kenarı bırakmalıyım deyip az önceki kaplumbağayı kovdum yerine tam bir tazı oldum koştum koştum ve otobüsü yakaladım.

Arkadaki boş koltuğa geçtim çantamdan kulaklığımı çıkardım telefonumu da tam çıkaracakken bingo! Telefonumu yatağımın üzerinde unuttum kahretsin! Şu an en ihtiyacım olan şey müzik dinleyip kaderime küfür etmekken ben telefonumu evde unuttum. Aptalım tam bir aptal. Sinirle gözlerimi yumdum kafamı cama yasladım. Gözümü kapatmamla dün gece gördüklerimi anımsamam bir oldu. İstemsizce gözümden yaşlar süzülmeye başladı. Ağlamamam gerek birazdan okula gelmiş olurum eğer o sürtükle ve Murat'la bu şekilde karşılaşırsam rezil olurum. Omuzunda ağlayabilecek tek bir dostum bile yok lanet olsun! Toparlanmam gerek olanları unutmam gerek ama onca şey yaşamışken aldatılmayı kabullenememem çok normal değil mi?

Bunlarla boğuşurken okulun yanındaki durağa geldiğimi fark ettim arka kapıya ilerleyip otobüsten indim. Evden çıktığım anki yürüyüş moduma geri döndüm ağır adımlarla okula girdim. Dersimin olduğu atölyeye ilerlerken o sürtüğü gördüm. İnce sesiyle tamda karakterine yakışan şıllık bir kahkaha attı dün geceyi arkadaşlarına anlatıyordu Murat'la kucak kucağa öpüşürken nasıl onları yakaladığımı, nasıl ağladığımı, nasıl aldatıldığımı utanmadan gözümün içine baka baka yandaş sürtüklere anlatıyordu. Yanındakilerden biri "Boynuzların yakışmış Pelin!" dediginde bütün yüzümü alev topu kaplamıştı. Neden bu kadar sakindimki sanki? Ne oldu allasen sana Pelin? Dün gece yapamadığımı yapmak ağzını burnunu kırmak için yanlarına  yürürken hatta uçarken Murat dibimde bitti elini belime sardı beni kendine çekti ve sımsıkı sarıldı.

''Pelin bak ben özür dilerim sarhoştum çok sarhoştum o birden eve gelince ben ne olduğunu anlamadım. Ö-özür dilerim affet beni sevgilim.'' Kollarının arasından hiç çıkmak istemiyorumdum kokusu burnuma geldikçe gözlerimden yaşlar akıyordu ama yaptım onu ittirdim. Beni hala seviyor. Bakışlarından sesinin titremesinden anlayabiliyorum ama sarhoş olsa bile bu yaptığı affedilebilir mi?

''Sarhoşluğun yaptığını affettirebilir mi Murat? Ya gelmemiş olsaydım geceniz nasıl bitecekti? Senden nefret ediyorum bana bunu yapmış olmanı anlayamıyorum. Nasıl yapabildin gerçekten? Onca yılımızı yok ettin! Beni bizi yok ettin! Bitirdin! Hadi koş git yanına bak seni bekliyor. Saçma açıklamalarını da kendine sakla!"

Aah hadi kızım Pelin! Şimdi değil ağlama!

"Seni bir daha asla görmek istemiyorum. Bundan sonra ne ses ne nefes bitti!'' Bir nefeste bunları söyleyebilmeme şaşırmışken arkamı döndüm ve fondaki Yıldız Tilbe ile okuldan çıktım.

Hadi Kızım Pelin!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin