Tarifsiz Acı Part3

62 7 2
                                    

Okuldan çıktığımda sabahki güzel hava gitmişti. Doğa anada ağlıyordu benimle. Kasvetli hava yağmur damlalarıyla yüzüme çarptığında etraftaki diğer insanlar gibi koşuşturmak yerine yavaş adımlarla yürümeye başladım.

Seviyordu. Beni seviyordu. Aslında hala seviyor ama seven insan sarhoş bile olsa sevdiği kişiyi aldatabilir mi? Bir türlü kabullenemiyorum yaptığı şeyi hemde o sürtükle! İsmini telaffuz etmek istemediğimden ona hep sürtük derdim. Meğer gerçek anlamda bir sürtükmüş Melisa! Aynı bölümdeyiz Melisa'yla. İkimizde tasarım okuyoruz. Ama Melisa benim aksime hiç sanata ait biri değil. Her zaman yaptığımız çalışmalarda kaytarır, ne derslerle nede projelerle ilgilenmezdi. Aramızda tartışmalar olurdu her zaman. Bir şekilde yoluma çıkardı, benimle uğraşırdı, hep tırnakları hazır beni beklerdi. Murat'a ilgi duymuş olabileceğini benimle bu yüzden düşman gibi olduğunu hiç düşünmezdim. Hep başarılı olduğum, hocalar tarafından sevildiğim, adımı yaptığım tablolarla çalışmalarla duyurduğum için böyle davranıyor zannederdim.

Murat; kumral, hafif kaslı, ela gözlü bir çocuk. Güldüğü zaman belirginleşen içine hapsolmak istediğim cinsten gamzeleri var. Aslında çoğu kız açısından dikkat çeken özelliklere sahip. Ve zaten çoğu zaman bana yaptığı jestlerden, sürprizlerden ve bana olan sevgisini açık açık herkesin gözü önünde belli etmesinden dolayı birkaç kızın nasıl bana imrendiğini, yerimde olmak istediğini, Murat'a bakışlarını görmüştüm. Melisa'da bu kızların arasındaydı ta bi ki! Benim fiziksel görünüşümün aksine çok zayıf ve seksi bir kız Melisa. Zaten Murat'ın dikkatini çekmemiş olması şaşırtıyordu beni.

Bunları düşünürken yine evime geldiğimi son anda fark ettim. İzmir'in tüm sokakları benim evime çıkıyor iki gündür ne garip. Aslında ne okulum ne de Murat'ın evi bizim evimize bu kadar sürelerde yürüyerek ulaşacak gibi yakın değil ama sinirli oluşum hızlı yürümeme sebep olur her zaman. Bu psikolojideyken de zamanın nasıl geçtiğini anlayamıyorum herhalde yani ne kadar hızlı yürüsem de zannettiğim gibi bir sürede gelmiş olamam buraya.

Oturduğumuz dairenin kapısını açarken göz yaşlarımı sildim. Kapıyı açar açmaz bir adet saç telleri elektriklenmiş, kızgın, kırmızı gözlü anne ile burun buruna geldim.

''Pelin sen neredesin? Kaç saattir seni arıyorum telefonun kapalı meraktan öldüm resmen. İşten nasıl çıkacağımı bilemedim nasıl eve geldim anlamadım bile.''

Upss! Telefonumu evde unuttum doğru ya. Hemde uçak modundayken. '' Annecim sabah çok acele çıktım evden çamaşırlarla falan uğraşırken telefonu mu unutup çıkmışım.''

''Pelin şaka gibisin sen şaka ayrıca çamaşırlar demişken evin bu hali ne? Ne bu her yer her yerde? Sana sadece çamaşır dedim diye sadece onu mu yapacaksın? Söylemek mi lazım kızım onuda yap bunuda yap diye?'' Annem arkamdan bana saydırırken ben merdivenlerden çıktım odama girdim ve kapıyı kitledim. Sonrası tam bir depresyon moduydu. Okuldan çıkarken fonda çalan Yıldız Tilbe'yi bu sefer internetten açtım. Kadın söyledikçe ben bileklerimi dikine dikine kesmek istedim. Böyle sanatçı bir kişilik nasıl bu tarz dinler demeyin! Eskiden kalma bir alışkanlık hem şu anki acımada uyuyor.

Akşam olduğunda çikolata stoğum bitti. Odadan sadece bir kez çok fazla çikolata almak ve tuvalete gitmek için çıktım. Bunun dışında yemek yemek dahil hiçbir şey için çıkmadım. Ne olduğunu öğrenmek için defalarca kapıma gelen anne ve babamıda kovdum. Şimdi ise çikolatalarım bitti ve kedim Lady'yi özledim. İçeri girerken ona baktım ama yerinde değildi oyalanmak istemediğim içinde onu arayamadım. Tek dostumla konuşmayı özledim olanları ona anlatmam gerekiyor . Kızıma bunlardan bahsetmediğim için kendimi suçlu hissediyorum.

Sessiz hareketlerle kapıyı açtım adımımı dışarı attım ve aynı sessizlikle merdivenlere ilerledim mutfağa indiğimde her zaman çikolata cips gibi ıvır zıvırları koyduğum dolabı açıp içerisinde ne var yoksa aldım. Mutfaktan çıkıp geniş koridorda ilerleyip merdivenin altındaki şirin yatağında uyuyan kızımın yanına gittim, onu kucağıma aldım ve merdivenlerden tek tek zıplayarak ama sessizce odama çıktım. İçeri girdiğimde kapıyı kapatıp kucağımdakileri yatağa bıraktım.Selam kızııım seni çok özledim diyip yumuşak tüylerinden öptüm Lady'nin. Sonra baştan sona ne varsa anlattım tek dostuma. Her cümlemde bir tepki bir yorum bekledim ama nihayetinde ne kadar dostta olsa o bir kedi.

En sevdiğim çikolatanın son ısırığında yatağım üzerinde duran böyle sessiz olmasına asla alışık olmadığım telefonumu elime aldım, uçak modundan çıktım. Çok geçmeden mesajlar yağmaya başladı. Mesajların hepsi aynı kişidendi tahmin ettiğim gibi. Murat murat murat ve muraaat! Hepsinde de ne kadar pişman olduğunu beni görmek istediğini yazmıştı. Telefonumu büyük bir iç çekmeyle komodinimin üzerine bıraktım ve her canım sıkıldığında yaptığım gibi resim yapmak için masama doğru ilerledim . Fırçalarımı ve boyalarımı hazırlarken telefonum çalmaya başladı. Gelen aramayı yoksaydım telefonumu sessize alıp kendimi renklerin kollarına bıraktım.

Herkese merhabaa! Şu ana kadar yazdığım bölümler karakterin kendi kendisiyle konuşmasından ibaret. Bu, sizler karakterimiz Pelin'i daha iyi tanıyın diyeydi. Bir sonraki bölümden itibaren Pelin'in hayatı değişecek ve konuşacak birileri olacak artık yanında. Sadece sizden dileğim biraz bana destek olmanız. Gerçekten desteğiniz bana iyi gelecek ve daha istekli bir şekilde hikayemi devam ettirebileceğim. Şimdiden her birinize teşekkür ederim : )

Hadi Kızım Pelin!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin