Telefonun sesiyle beraber yeni bir güne gozlerimizi açiyorduk. Beyaz çarşafın altından kolunu çıkarıp telefona uzandirken Berke'ye meraklı bir şekilde uykulu uykulu bakıyordum. Berk telefonun ahizesini kulağına götürdü. Alo dedikten sonra Bir süre sustu. Endiselenmis bakışlarla tavana bakıyordu. Telefonu kapatıp uzun uzun bana baktı. Doğrusu epeyce meraklanmistim. Apar topar yataktan kalkıp banyoya yürüdü. Arkasından baka kalmıştım. Yataktan kalkıp koltuğun üzerine bıraktığım elbisemi giydim. Berke aceleyle kapıyı açıp odadan çıktı. Davranışları beni gittikçe korkutuyordu. Beni evime bıraktıktan sonra ofise gidip çalışacağını söyledi. Eve girdiğimde etraf çok karmaşıktı.
Anlaşılan o ki Didem benim evimde kalmış. Didem'i aradığımda sesi çok neşeli geliyordu. Sevgilisiyle buluşmuş. Aman ne heyecan verici. Yaşadığım tavırlar sebebiyle arkadaşımın mutluluğuna ortak olamadım. Etrafı toplayacağım diye düşündüm fakat ben de nereden başlayacağımı bilemedim. Sehpanın üzerinde ki çöplerden başladım. Küçük bir poşet alıp bütün çöpleri içine doldurdum. Sigara izmaritlerinden tut, çikolata ambalajına kadar her şey vardı. Çöpleri topladıktan sonra süpürgeyi prize takıp etrafa bir kez defa göz devirerek baktım. Evim çöplükten beter bir haldeydi. Yere dökülmüş sigara izmaritleri, halının üzerine atılan çekirdek kabukları defalarca gözlerimi devirmeye yetmişti. Ayrıca halının üzerine fırlatılan çekirdek kabukları demişken aklıma cennet mahallesinde ki Pembe aklıma gelmişti. Hayatım boyunca o kadına özenmiştim. Kim bilir kaç paket çekirdeği bitirmiştim. Ama hiç bir zaman onun gibi fırlatamamıştım çekirdek kabuğunu. Hep ya dudağıma yapışırdı yada sağa sola uçardı. Her neyse bu kadar laklak yeter.Süpürgenin tuşuna basıp o korkunç sesle başbaşa kaldım. Halının üzerinde isteksizce ittirip çekiyordum. Yaklaşık yarım saatlik gel git sonunda süpürme işi bitmişti. Süpürgenin fişini prizden çıkarıp, süpürgeyi yerine koydum. Etraftaki eşyaları yerlerine koyduktan sonra küçük bir kaba su koyup, toz bezini elime aldım. Televizyondan başlayıp, odada ki aynalarla bitirdim toz alma işini de. Bu sefer yere dökülen tozları silmek için son bir defa vileda kovasına su doldurdum. Elime çamaşır suyunu alıp uzun uzun baktım. Temizliğe kendimi öyle bir kaptırmışım ki bir an kendimi çamaşır suyu koklarken buldum. Bozuntuya vermeden çamaşır suyundan biraz vileda kovasına döktüm. Elime vileda sopasını alıp çamaşır suyuyla suyu bir güzel karıştırdım. Daha sonra evin her köşesini bir güzel sildim. Evi son bir kere gözden geçirip vücuduma sinen o çamaşır suyu kokusunu gidermek için duşa girdim. Ilık bir duş bütün yorgunluğumu çekip almıştı. Çekmecemden çıkardığım leopar desenli taytımı ve üzerine sarı gömleği giydim. Temizlik çok yormuş olmalı ki kurt gibi acıkmıştım. Soyduğum bes büyük patatesi uzun uzun dilimledikten sonra son bir kere duruladım. Kızmış yağın sesi içimi ürpertiyordu. Yavaşça dilimlediğim patatesleri kızmış yağın üzerine attım. Bir yandan da dolaptan çıkardığım yeşilliklerle salatamı yapmaya başlamıştım. Kevgirle kızarmış patatesleri özenle tabağa koydum. Bütün patatesleri kızarttıktan sonra ocağı kapattım. Salatanın üzerine iki tane limon sıktıktan sonra üzerine tuz ve yağda ekleyerek karıştırdım. Yemeğimi bitirdikten sonra masayı toplayıp televizyonu açtım. Kendimi koltuğa bıraktıktan sonra aklıma Berke gelmişti. Ayağa kalkıp telefonumu aradım. Televizyon ünitesinin yanında yer alan koltuktaymış. Ekranı açtığımda beş cevapsız arama olduğunu gördüm. Tam beş kere arayan Berke'ymiş. Heyecanla ahizeyi kulağıma götürdüm. Telefonun ikinci çalışında açtı. Halimi hatırımı sormak için aradığını söyledi. Işte bu biraz canımı sıkmıştı. Benim yanıma gelmesini beklerken sadece konuşmak için aradığını duyunca biraz canım sıkılmıştı. Telefonu kapattıktan sonra instagramda gezinmeyi düşündüm. Berke'nin fotoğraflarına tekrar tekrar bakıyordum. Yüzündeki çizgilere kadar inceliyorum. Gamzesini öpüyordum. Ne de çok özlemiştim onu bu kadar kısa sürede. Elimde telefonla uyuya kalmışım. Öküz gibi çalınan kapı sesiyle uyandım. Uyku sersemliğiyle "patlama geldim" şeklinde yırtındım. Kapıyı açtığımda Didem'i gördüm. Öküzün trene baktığı gibi ona baktım. Beni kenara çekip içeri girdi. Kapıyı umursamaz tavırla ittirdim. Sabah sabah yine onların kavgalarını dinleyeceğim. Doğrusu her sabah aynı şeyi yaşamaktan bıkmıştım.Hayatımıza biraz aksiyon uğraması gerektiğini düşünüyordum.