Güzel bir akşam yemeği...

33 2 0
                                    

geldi.
Berke:hazır mısın?
Diye sormuş.
Ben:evet
Diye cevap yazdım.
Ayakkabımı giyip, Didem'i öptüm. Bahçede beni bekliyordu. Yanına geldigimde uzun bir bakış attiktan sonra "çok şıksın"dedi. O anda ben şok, ben vefat. "Sizde çok yakışıklı olmuşsunuz"dedim. Dememle birlikte iç sesim birde "oha oha yavşadın resmen"Iç sesime hak veriyorum. O arada tabi ben yerin dibine girdim. Bir anda bir kıkırdama sesi. Ardından "teşekkür ederim"deyip kıkırdamaya deva ederek arabanın kapısını açarak "buyrun küçük hanımefendi. "
Açtığı kapıdan içeri doğru attım ayağımı. Küçük bir hareketle koltuğa yerleştim. Kapıyı nazikçe kapatarak arabanın ön kısmında geçerek kapıyı açtı. Açık havada fark edilmeyen o odunsu mis kokan parfümü arabanın içini doldurmuştu. Tekrar tekrar o mis kokuyu içime çektim. Ben onu hayal ederken o beni izliyordu. Sessizliği telefonunun sesi bozdu. Ekrandaki yeşil butonu kaydırarak ahizeyi kulağına götürdü. Karşıdaki konuşuyor o dinliyordu. Arada "evet" cevabını veriyordu. Konuşmayı bitirdikten sonra telefonu kutuya bıraktı. Yaklaşık 15 dakika süren yolculuktan sonra gideceğimiz yere vardık. Arabadan indiğimizde çokça yatın bulunduğu bir marinaya gelmiştik. Birazcık yürüdükten sonra bir yata yaklaştık. Berke yatın geçidinden geçtikten sonra elimi tutup geçmeme yardımcı oldu. Elimi tuttuğunda nefesim kesildi bir anlık. Yattan içeri girdiğimde cok guzel bir manzarayla karşı karşıyaydım.
Masanın üzerine güller serpilmiş, mumlar yakılmış, masaya birde gül demeti konmuştu. Sandalyeyi çekip oturmami bekledi. Ben oturduktan sonra karşıma oturdu. Masadaki gül demetini bana uzattı. Ben aval aval bakakalmiştim. Kendime gelerek gülümsedim. Bana bakarak kikirdadi. Uzun uzun gozlerime baktiktan sonra önüne bakarak "başlayalım istersen"dedi. Sözüne uyarak yemeğe başladık. Arada bana bakip bakip sessizce gülümsüyor tekrar önüne dönerek yemeğini yiyordu.
Bense kızarmış ve olacaklardan habersiz bir şekilde yemeğimi yiyordum.
Yemeğimizi bitirdikten sonra elimden tutup beni kaldırdı. Yatın güvertesine dogru yürüdük. Iki kişilik puflara oturduk. Üşürüm diye üzerime bir pike örttü. "Seninle onemli bir sey konuşmam gerekiyor" dedi. "Seninle ilk karşılaştığımız günü yani dünü hatırlıyor musun? " kafami sallayarak hatirladigimi kastettim. "Peki ilk görüşte aşka inanır mısın? " derin derin gözlerine baktıktan sonra tekrar başımı salladim. Gülümseyerek "o zaman beni anlayabilirsin. Ben senden hoşlanıyorum"dedi. Ben tabi o anda ne diyeceğimi bilemedim mutluluktan. Açtım ağzımı, yumdum gözümü. Başladım konuşmaya. "Ilk görüşte aşka sayende inandım. Seni çok iyi anliyorum. Ayrıca ben de senden hoşlanıyorum. "Dedim. Ic sesim haykırdı. "Napiyorsun sen, kendine gel manyak. Yavşamanin yeni sınırını çizdin. " yani ikimizde birbirimizi seviyorduk. "Peki o zaman benim sevgilim, benim sebebim olur musun? " yüzünde kocaman bir tebessüm birde tebessümüyle oluşan minik, sevimli bir çukurcuk. O kadar güzeldiki dokunmak istedim. Ama dokunmadim. Bende gülümsedim. Ama benim güzel bir çukurcuğum yoktu onunki kadar sevimli olan. Ardından " sen benim nedenim ol, ben senin sebebin. " deyip gözlerine baktım. Denizlerine daldım. "seni seviyorum miniğim. " sesinin ardından ellerini belime dolayip kendine çekti. Ellerimi boynuna doladim ve sımsıkı sarıldım. Sarıldık. "Hep böyle saril bana hic birakma. Birakmayayim. Bırakmayalım. " yavaşça kendini geri çekip yüzüme baktı derin derin. Denizlerinde yüzdüm. Yavaşça yaklaştı yaklaştı ve yaklaştı. Yanagima minik bir öpücük kondurdu. Baktım baktim ve yaklaştım. Yanağına minik bir öpücük kondurdum. Gülümsedi. Çukurcuğu ilgimi çekti. Ic sesim usulca konuştu. "Artık benimsin sana dokunabilirim. "Yavaşça elimi yuzune yaklaştırıp çukurcuğuna dokundum. Uzun uzun baktiktan sonra "gidelim mi? " diye sordum. "Gitmesek mi? " deyip kıkırdadı. "Bu gece benimle kal" dedi. "Peki" oldu cevabım. Sarıldı. Öptü. Kokladi. Odunsu kokulu parfümünü içime çektim. Elimi tutup kaldırdı. Içeriye girdik. "Film izleyelim mi?" Sordu bana dönüp. Olumlu cevabım sonunda bir film koydu rastgele. Mısır da patlatalim diyip mutfağa yöneldi. Onu takip ederek mutfaga ulaştim. Tencereye yag koyup atesin ustune koydu. Mısıra tuz da koydu. Birden mısırlar havada uçuşmaya başladı. Hemen kapağı bulup tencereyi kapattık. Kahkaha atmaya basladi. Bende kıkırdadım. Mısır hazırdı. Kocaman bir kaseye doldurduk. Açtık filmi izliyoruz, filmde problem çıktı. Elleriyle direk gözlerimi kapatıp "lanet olsun" diye tısladı. Filmi kapatıp uzun uzun bana baktı. Ardından bende bir kıkırdama. Sonra oda bana katıldı. Baktık film olmuyor, açtık kiralık aşkı izliyoruz. Ayağa kalkıp battaniye getirdi. Bende gitmesini fırsat bilip ayağa kalkıp elbisemi aşağıya aşağıya çekiyorum. Ben farketmemişim. Bir baktım çocuk beni izliyor. Ben tabi yerin dibine girdim. "Immmm şey ımm"bana bakıp kıkırdadı. "Eğer rahat değilsen sana pijama verebilirim." Dedi hâlâ kıkırdayarak. Yanına yaklaşıp "aslında fena fikir değil " dediğimde birlikte kıkırdadık.
merdivenden aşağı indik. Bir odaya girdik. Odada mavinin tonlari göz kamaştırıyordu. Dolaptan pembe bir pijama çıkardı. "Bu tam sana göre." Diyip uzattı. Yüzümden bir somurtkanlik okunuyordu. Kıkırdayarak "merak etme o pijama kız kardeşimin. " anında yüzümde bir mutluluk belirdi. Eliyle yanağımdan bir makas aldı. Pijamayı giyip kapalı kapıyı açtığımda vücudundaki kaslari gördüm özür dileyerek telaşla kapiyi geri kapattım. Iki saniye sonra kapıyı açtı. Tişörtünü
hâlâ giymemişti. Kasları göz alıyordu. Yaklaştı yaklasti eğilerek "utanma miniğim"sevgiyle fısıldadı. Saçlarına minik bir buse kondurdu. Denizleri karanlikta gece gibi parliyordu. Elimden tutup yukarı çıkardı. Koltuğa yayılıp benide çekti. Üşümeyelim diye battaniyeyi üstümüze örttü. "Üstünü giyin, hasta olursun"dedim. "olayım ne olacak eğer hasta olursam bakar mısın bana? "Sevgiyle sordu. "Bakmaz mıyım hiç? Bakarım tabi. Ama ben senin hasta olup acı çekmeni istemiyorum. "Dedim gözlerine bakarak. "Seni çok seviyorum miniğim. " diyim alnımı öptü. Kumandayı kanalı değiştirdi. Güneşin kızlarını açıp gülümsedi. Gözlerimi açtığımda Berke beni izliyordu. "Günaydın miniğim " sevgiyle saçımı öptü. "Günaydın sevgilim"sevinçle çukurcugunu öptü. "Hadi güneşin doğuşunu izleyelim" heyecanla ayağa kalktım. Battaniyeyi eline alıp güverteye çıktık. Puflara oturduk. Hava soğuktu. Titredim. Istemsizce dişlerim birbirine çarptı zzzzzz. Kıkırdayarak "üşüdün mü miniğim? "Sordu fısıltıyla. Sessiz konuşuyordu çünkü deniz hala uyuyordu. Battaniyeyi hafifçe üzerine attı. Ardından bir kedi yavrusu gibi yanıma sokuldu. Güneş turuncumsu rengiyle ortaya çıkıyordu. Yavaş ve sessizce çıkıyordu göğün en tepesine. Başımı omzuna yaslanıp güneşi izledim. Güneş doğmuştu. Artıkhava yavaş yavaş ısınıyordu. Saat 12:00 hava sıcak. Kahvaltimızı ettik. Sıcaktan bayilacaktik. Denıze girmeyi düşündük. Berke kardeşinin bikinisini verdi. Biraz mırın kırın etsem de sonunda gidip giydim. Geldigimde kocaman gözlerle bana bakıyordu. Utandım. Utaninca da kizardim. Yaklaşık bana dogru eğildi. Utanma miniğim nefesini kulaginda hissetti. Korktugunu yapmadı. Kulagina fisildayıp geri çekildi. Güverteden koşarak denize atladi. Beni çağırdı bende derin yerde yuzmekten korkuyorum. Yok ben girmeyecegim dedim. Gelirmisin? Diye zorladi defalarca en sonunda korktugum söyledim. Gelmemi ve korkuyu birlikte aşacağimizi soyledi. Guverteye cikip beni kucağına aldı. Guvertenin ucuna dogru ilerledi. Çığlık atmaya başlayınca kulağıma fısıldadı "korkma miniğim ben yanında olacağım " nefesi kulağindaydi yine bayılacaktı hem korkudan hem sevgiden...

BİR MİNİK HİKÂYESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin