Hızla indiğimiz için soluk soluğa kaldığımız merdivenlerin son basamağını da indikten sonra hızla benim kaldığım odaya yöneldim. Esin de aynı anda alarmları çalıştırıyordu. Odanın kapısını açtıktan sonra "Uyanın saldırı var çabuk!" diye bağırdım ve kapıyı öylece bırakıp diğer odaları da tek tek gezmeye başladım. Esin de alt kattakileri uyandırmak için gitmişti. Daha önce girdiğim odadakiler tek tek çıkarken kolumdan dürtüldüğümde arkama döndüm. İdil, "Senin için geliyorlar. Seni saklamalıyız."
"Sen ne saçmalıyorsun niye beni..."
Aceleyle sözümü kesti "Çok konuşunca yakışıklı olmuyorsun." Deyip merdivenlere doğru çekiştirmeye başladı. Üç kat aşağı indik ve uzun koridorda yürümeye başladık. Ben yalnızca onu takip ediyordum. Mutfağa girdiğimizde öylece durup ona baktım. "Ciddi misin? Yani cidden mi?" deyip ellerimi iki yanımda açarak mutfağı gösterdiğimde ofladı ve üst üste dizilmiş kek tepsilerinin olduğu dolabı yana ittirerek arkasındaki kapağın önünü açtı. Ben şaşkınlıkla bakarken alt taraftaki kapağı açtı ve elindeki feneri yakıp içeri doğru tuttu. Odada eşya yoktu ve aşırı derecede karanlıktı. İdil, "Buraya gir. Ne olursa olsun, ebeni bile öldürseler çıkma. Al şu feneri de." Deyip bana el fenerini uzattı ve devam etti "Seni bulamadıklarında gideceklerdir bu yüzden gittiklerinden emin olana kadar çıkma anladın mı?" deyip cevap beklerce baktı. Sanırım anladım demezsem gitmeyecekti çünkü hala benim panzehir olduğumu düşünüyordu. Onu göndermeliydim. "Anladım. Zaten bu yaşta ölmeye niyetim yok. Sen benim yerime ölebilirsin hadi naş." Deyip kapıya doğru ittirdim ve kapaktan içeri girip kapağı da kapattım. Dışarıdan önce sürüklenme, sonra kapakta bir takırtı ve sonrada kapının kapanma sesini duyduğumda dolabı yeniden kapağın önüne ittiğini ve odadan çıktığını anlamıştım. Ben buradan nasıl çıkacağımı düşünürken yeniden kapı açılma sesi geldiğinde kulağımı kapağa yaslayıp dinlemeye başladım.
"Buraya neden geldik? Sığınaktakilere yardım etmeliyiz."
"Aptal aptal konuşma. Lionlara karşı hiçbir şansımız yok. O salaklar gibi intihara kalkışmayacağım. Saklanacak bir yer bulmalıyız. Bunlara da artık ihtiyacımız yok" dedikten sonra yere bir şey atmış olacak ki takırtılar geldi.
Bunlar iki erkek sesiydi. Heyecanla hemen "Benim yanıma gelin" diye bağırdım. Biraz sessizlik olduktan sonra tekrar ses geldi
"Abi o ses nerden geldi?" dedi fısıldayarak biri. Sesi şaşkın geliyordu.
"Ulan gayipten sesler mi duyuyoruz?"
Tekrar seslendim "Gayip mi? Sanmıyorum, tarzım değil. Ailemde o ismi koymazdı zaten. Her neyse beni buradan çıkaracak mısınız? Vakit geçiyor da."
"Hala ses geliyor. Abi dışarı mı çıksak korkmaya başladım. Üç harfli olmasın." Dedi biri korkuyla.
"Lan saçma sapan konuşma biri var belli ki. Bir susta duyayım."
"Sonunda anladınız. Dolabın arkasındayım. Şimdi size bir anlaşma; siz beni buradan çıkarın ve yerime buraya girip saklanın bende karşılığında burada olduğunuzu kimseye söylemeyeyim." Birkaç fısıltı daha duydum ancak bu sefer ne dediklerini anlayamamıştım. Sürüklenme sesi geldiğinde dolabı çektiklerini anladım. Kapağı yittiğimde geri çekildiler ve bana baktılar. Uzun çabalarım sonucu çıktığımda ayağa kalktım ve üstümü sirkeleyip onlara baktım. Hiçbir şey demeden biri yüzüme muştayı geçirdi ve kendimi yerde buldum. Gözlerim kararırken tek düşündüğüm uyandığımda nerede olacağımdı.
----
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lion
Sci-fiDuyduğum seslerle gözümü açtım. Bu gürültünün sebebi ne olabilirdi? Ve daha önemli bir soru; etraf neden karanlıktı? Tamam, gecenin bir yarısı olabilirdi ama bu karanlık şüphe uyandırıcıydı. Açık camdan gelen seslerin beni korkutmadığını söyleyemezd...