Tedy'le konuşuyoruz. İçim acıyor, canım yanıyor demek istiyorum. Ama demiyorum. Sesini duydukça ağlıyorum. Bir insanın sesi bile özlenir mi ya? Özleniyor. Eskiden telefon konuşmamız haftaya siz mi geleceksiniz yoksa biz mi olurdu ama şimdi suratın, boyun, kilon değişti mi? Diye soruyoruz. Halimize acıyorum be. Telefonu açtığında nasılsın diye sorduğumda kötü dedi. Bende öyle dedim. Yalan söylemeye hiç gerek yok. Dersleri konuştuk. Cole'yi konuştuk. Sonra dayımlar Tedy'nin telefonla konuşma sesinden rahatsız olmuşlar. İnsanları görüyor musunuz ? Ben telefonda sesini duydukça ağlarken televizyon izleyemiyoruz kapat telefonu diyorlar. Çünkü benim ağlamamdan Tedy'nin kötü olmasından, içimizin erimesinden yok olmamızdan kimsenin haberi yok ! Biz bütün bunları içimizde yaşıyoruz. Mutlu muyuz ? HAYIR. Ama karşıdan bakanlara göre mutluyuz biz. Öyle sanıyorlar. Sen daha çocuksun diyorlar ! Peki biraz düşünseler çocukların bu yükü taşıyamayacağını anlamazlar mı ?
Bugün bizim doğum günümüz. Birsürü arkadaşım kutladılar. Okulda çoğu kişiye hatırlattım onlar da kutladı. Cammie sınavlar olduğundan hediyelerimizi yetiştirememiş. Bende Rosi'ye birşey alamadım. Ama alırım. Tedy'le olan hayallerimizi, Rosi'yi ve hayatımı gözümün önüne getiriyorum. Bazen diyorum Dylan noldu diye. Ama sonra aklıma geliyor. Evet ben Dylan'a aşıktım. Hemde çok uzun süre. Dört yıl belkide daha fazla. Ve şuan geriye dönüp baktığımda beni sevmeyen birisi için kaç kişiyi üzdüm. Beni gerçekten seven çok kişinin kalbini kırdım. Ve en önemlisi kendimi üzdüm. Sonra anladım ki değmezmiş. Tabiki unutmak kolay olmadı. Biraz düşündüm, onun nasıl birisi olduğunu. Yani birisini gerçekten seviyorsanız ona söyleyin. O kişi sizin onu sevdiğinizi bilsin. Bende öyle yaptım. Seni seviyorum dedim. Ve o da biliyordum dedi. Verdiği tepki karşısında ondan soğudum. Ondan uzaklaştım. İnanın ki benim gibi bir duruma düştüğünüzde benim yaptığımı yaparsanız mutlu oluyorsunuz, üstünüzden büyük bir yük kalkıyor. Seni seviyorum dediğimde bende seni falan demedi. Ama içimde hüzün yerine garip bir duygu vardı. Önce ağladım. Sonra ! Sonra ise soğudum. Gördüğümde daha az heyecanlanıyordum. Ve zaman geçtikçe bende artık bir hiç. Olsa da olur olmasa da. Onu gördüğümde eskiden utançtan yolumu değiştirirdim. Ya da suratına zor bakardım. Ama şimdi yine mi bu diyorum ve suratına bakmadan, baksamda tebessüm etmeden geçiyorum. Durumuma bende şaşırıyorum. Eskiden öğlenleri karşılaşmak için onun eve geliş saatlerinde çıkardım şimdi ise hazır olduğumda çıkıyorum. Onu gördüğüm zamanlarda bütün yol boyunca sırıtırdım, Rosi'ye heyecanlı heyecanlı anlatırdım. Mesaj attığında elim ayağıma dolanırdı. Böyle salak aşıktım. Belki kimseye ona aşık olduğum kadar aşık olamam. Yani eğer böyle birisini seviyorsanız benim yaptığımı yapın. Artık konuşmuyoruz. Ben mutluyum. Yani en azından aşk konusunda. Diyorum ki iyiki gözümü açmışım, kafamı çalıştırmışım da beni seveni sevip bir kişide takılı kalmaktan vazgeçmişim. "Seni sevdiğimi söyleseydim öldürmek zorunda kalırdım" diye bir ajan ve aşk kitabı okuyordum onu bitirdim. Şimdi onun ikinci kitabı "Yalanım varsa ajan olayım" kitabına başlayacağım. Rosi'yle çarşıya çıktık. Çoğu zaman olduğu gibi birkaç abaza laf attı. Bizde umursamadan yürümeye devam ettik. Daha sonra kitap aldık. Mağazlara girdik, alışveriş yaptık. Rosi saçlarını kestirdi. Tam ikiz olduk. Sahaf'a gittik , ordaki kitaplara baktık. Ama orada çoğunlukla edebiyat türü kitaplar var. Bugün yanımızda Cammie yoktu. İzmir'e gitmişti. Ama ben Rosi ve Cammie olduğumuzda her seferinde hayal kuruyoruz. Onlar üçümüz olacağız bide sevgililerimiz üniversitede aynı evde kalacağız. Bende hemen Tedy'i de ekliyorum.