Telefon elimde öylece mesaja bakakaldım.Gözyaşlarıyla ıslanmış yanaklarımın soğukluğu biraz olsun ferahlatmıştı.Gözpınarlarım hala doluydu.Bir süre dayandım ama tutamadım.Telefona damlayan bir kaç damla gözyaşı ekrandan aşağıya doğru kaymaya başladı.Kolumla ekranı kurulamaya çalıştım.Üzerinde hala damlalar vardı ama telefonun dokunmatiğine pek fazla etki etmemişti.
Mesaja karşılık yazsam mı yazmasam mı diye düşündüm.O an ne kadar düzgün düşünebildiğimi bilmiyordum.Ama denemeye değerdi.
Mesajın üstüne tıklayıp açtım.Cevap kutucuğuna tıklayıp klavyenin gelmesini bekledim.Lanet olası şey,her zamanki gibi kasıyordu.
'Kusura bakma.Mesajını görünceye kadar aklımda yoktu.Unutmuşum.Teklifini mesajını gördükten sonra kısa bir süreliğine düşünmeye çalıştım ve ne kadar doğru bir karar bilmiyorum ama teklifini kabul ediyorum.'
Neden kabul ettiğime dair en ufak bir fikrim yoktu.Belki de sadece biraz kafa dağıtmanın iyi olduğunu düşünmüşümdür.
Mesajı atmamdan saniyeler sonra cevap geldi.Bu kadar hızlı cevap vereceğini düşünmemiştim.
'Çok mutlu oldum.Bu benim için harika bir şey.Umarım en kısa zamanda çalışmaya başlayabiliriz.'
Mesajı tekrardan açıp okuduğumda kalbimdeki heyecanı hissedebildim.Ben öylece mesaj kutusuna bakarken telefon elimde yeniden titredi.
'Düşündüm de bugün müsaitsen stüdyoma gelebilirsin.Proje için konuşabiliriz.'
Mesaj biraz tedirgin etse de mantıklı gibi gelmişti.Hem biraz olsun kafam dağılır, para kazanacağım bir iş olup olmadığını anlayabilirdim.Mesaj kutusunu açıp yazmaya başladım.
'Aslında olabilir.Ama stüdyonun adresini bilmiyorum.Yazabilir misin?'
Hemen cevap gelmişti.Yeniden.Sanırım Eymen gözlerini telefondan hiç ayırmıyordu.
'Yazmaktan daha iyi bir fikrim var.İstersen seni almaya gelebilirim.'
Bu gerçekten de tedirgin ediciydi.Bu kadar rahat olabilmesi şaşırtmıştı.Bir de beni almaya gelmek istemesi.Garipti.
'Evimin adresini biliyor musun ki?'
'Yazabilir misin?'
Yüzümde küçük bir gülümseme oluştu.Eğlenceli birine benziyordu.(Bunu sadece mesaja bakarak anlamıştım,o ayrı.) Bir de en ince lafları sokabilme yeteneği var gibi duruyordu.Ama şu vardı ki çocuk ne kadar içten davranmaya çalışırsa çalışsın,ona hala adresimi verebilecek kadar güvenmiyordum.Teklifi nazikçe reddetmeye çalıştım.
'Bence en mantıklısı benim senin atölyene gelmem.Hiç zahmete girmene gerek yok.Sadece adresini yazsan yeterli.'
Zaten atölyeye gitmek tedirgin ediyordu.Bir de ona açık adresimi vermek.Bilemiyorum.Güven meselesi ve ben o meseleyi bir türü çözemedim.
İlk defa mesajımın üstünden 1 dakika geçmişti.Telefonumun saati öyle söylüyordu.Ardından telefon biraz gecikmeli olsa da yeniden titredi.
'Tamam,sen kazandın.:)'
***
Durakta oturmuş otobüs bekliyordum.Eymen'in atölyesi verdiği adrese göre 20 dakika uzaklıktaydı.Bir arabam olmadığı içinde otobüs beklemek zorunda kaldım.Her zamanki gibi.Saat 3.30'du.En geç dörtte atölyede olmayı planlıyordum.
Yüzüme çarpan soğuk rüzgarı umursamayıp atölyeye gitme kararımı sorguluyordum.Aslında tam bir sorgulama değildi.Kafam yerinde değildi.Tek sorun yıllardır tanıdığım insanlara azıcık bile güven duymasam da -Demir hariç- Eymen beni hemen ikna etmişti.Genelde böyle şeyler filmlerde olurdu ve bu şeye de aşk denirdi ama benim aşka da inancım yoktu.Ruh eşi olayı da saçma geliyordu.Bir insan bir insana ne kadar yakın olursa olsun içini,düşüncelerini göremezdi.Ben böyle düşünüyordum.Ya da sadece kendimi bununla avutmaya çalışıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAMANIN KALBİ
General FictionNefret ettiğim bir şey daha varsa o da insanların kendinizi kötü hissetiğinizi bildikleri halde neşeyle hatrınızı sorup "iyiyim" demenizi beklemeleridir. -SLYVİA PLATH.