''Demek asistanısın.'' Sessiz, gergin bir ortam.
Bu kadın bana hiç iyi bakmıyordu. Hem de hiç.
Sadece asistanı olmak istemezdim, ama öyleydi. Bir hiç olarak duruyordum onun yanında. Yutkundum, hafifçe gülümsedim. ''Ee, evet.''
Ömer bir yandan çizimlere bakınıp bir yandan olaya katılıyordu. Selin de ayakkabı tasarımcısıymış. Kadın tasarımcı olmak için fazla güzeldi! Onun yerine, tasarlanan ayakkabılar üzerinde denenebilirdi. Önceden manken olduğunu iddia edebilirdim.
Kahvesini elinde tutuyordu, kadın kahveyi bile güzelleştiriyordu. ''İşinde iyi olmalısın, Ömer ile çalışmak zordur.''
Haklıydı, eskiden zor bir adamdı bana göre. Aslında hala zordu ama aramızdaki ilişki sayesinde buzlarını eritebilmiştim. Sadece gülümsedim. Ne diyeceğimi bilmiyordum çünkü. Fakat öyle bir şey oldu ki... Beklemiyordum.
''Bi' tanedir Defne.''
Elektrik çarpmış gibi Ömer'e döndüm. O ise bana gülümsüyordu. Sırtımı sıvazladı. ''İşinde çok iyi gerçekten.''
''Ona ne şüphe...'' diye mırıldanmıştı Selin. Duymuştum ama bozuntuya vermedim. Zaten Ömer'in gel-gitleri beni şoktan şoka sokuyordu, bir de başkalarının iğneleyici laflarına kafamı takamazdım.
Ömer olduğu yerde kıpırdanmıştı, demek ki o da duymuştu. Daha fazla bakışlara maruz kalmak istemiyordum, kadın bana bakıyordu!
Ömer'i dürttüm. ''Beni şu bakışlardan kurtarsan, toplantıya başlasan?'' diye fısıldadım.
Aniden bana baktı, bir anlık kendimi kaybetsem de toparladım. Bana çok güzel bakıyordu, ve biz ayrıyken bu iyi gelmiyordu.
Göz kırptı ve Selin'e döndü. ''Yeni çizimlerin gayet iyi ama...'' Dudağının kenarına parmağını sürttü.
Selin anlamsızca bakıyordu. ''Ama?'' Kahvesini masaya koyarak çizimlere eğildi. ''Ne varmış?''
Çizimlere göz gezdirdim. Ömer hepsini seri bir şekilde inceliyordu. Baktığımda sadece bir tanesinde bir fazlalık yakaladım. Zarifliğini almış, onu esir etmiş bir fazlalık. Ömer de tam onu göstermişti. Hafifçe gülümsedim.
''Bunda Selin,'' Çizimin üzerine parmağıyla iki kez vurdu. ''Bir şey var bunda, bana ters gelen. Ya fazla ya da eksik. Çözemedim açıkçası.'' Düşünceli bir şekilde bakıyordu.
Hoşnutsuzca burun kıvırdı. ''Vahşiliği ve zarifliği birleştirdim Ömer. En sevdiğim tasarımım buydu.'' Vahşilik ve zariflik. Ne kadar ayrı, tezat düşen kavramlar. Ben burada zariflik göremiyordum.
''Burada bir zariflik yok ki, göremiyorum.'' Dört çift göz bana dönmüştü. Mavi olanlar sinirle, kahverengi olanlar ise sevgiyle bakıyordu. Biraz daha göz attım çalışmaya. Ne bileyim, ayakkabı tarihinin bir hatası gibiydi. Zarifliği taşımayan ayakkabıya ayakkabı denmesi suç olmalıydı. ''Zariflik taşımayan bir ayakkabı olmamalı.''
Şu an fikrimi söylememin verdiği rahatsızlıkla koltuğa sindim.
''Göremiyorsun,'' Çizime ani bir göz attı. ''Öyle mi?'' Beni eziyordu gözleriyle. Bu durumu sevmemiştim. ''Neden zarif değilmiş, Defne?'' Onun tasarımını beğenmemem onu sinirlendirmiş olmalıydı. Ömer'e baktığımda onun da bana baktığını gördüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın Sen Tonu (Kiralık Aşk FanFiction)
Fiksi Penggemar''Kader onları bir araya getirip bir mucize sunmuştu. Ama kıymetini bilemediler. Peki bu savaşı aşk mı kazanacaktı? Yoksa gurur mu? Tek bilinen şey: Aşkları kadar gururlu birer aşık olduklarıydı.'' ''Aşkın sen tonunu seviyorum ben. Sadece bana ait...