-4-

2.9K 143 15
                                    

Yatakta dört dönmeme rağmen uyku girmiyordu gözüme. Aklımdan çıkmıyordu vazoyu tek hamlede kırdığı, gözündeki ateşin içime işleyişi... Kısacası Ömer çıkmıyordu aklımdan, sabitlenmişti oraya.

Düşüncelerimin verdiği his ile darlandım ve huzursuzca yataktan kalktım. Dolaptan hırkamı alarak elimdeki telefonumu da hırkamın cebine attım. Esra'ya göz attığımda uyuyordu ama tüy kadar hafif bir uykusu vardı.

Bunu yapabilirsin Defne. Hadi kızım.

Parmak uçlarında tahta parkenin verdiği sesi en aza indirerek odayı terk ettim. Temkinli ama hızlı adımlarla aşağı indim. Hava almaya ihtiyacım vardı, doğrusu konuşmaya. Sokak kapısını yavaşça açarak rüzgarın evin içerisinde tur atmasına izin verdim.

Rüzgarın beni acılarımdan arındırmasını bekleyemezdim ama soğukluğu bir anlık yaralarımı unutturmuştu. Havanın kokusunu derince içime çekerek dışarı çıktım. Kapıyı tam kapatırken durdum. Kapatmadım.

''Salak Defne, anahtarı alsana yani! Sonra anneannene mi kapıyı açtıracaksın?'' diye mırıldandım kendime. Kapı arkasındaki anahtara uzanarak cebime attım ve kapıyı kapattım.

Issız ve huzurlu sokakta koştum tüm dertlerimi geri bırakırcasına. Keşke öyle olsaydı, bir koşuşumuzla eteklerimizdeki tüm dertleri dökebilseydik. Bitseydi bu keder, bir anda defolsaydı tüm olumsuzluklar.

Soğuk rüzgarın verdiği mayhoşlukla Nihan'ların kapısının önüne geldiğimi anlamamıştım. Hemen koşarak kapıyı çaldım. Nihan'ın annesi memleketteydi. O yüzden rahatça kapıyı çalabiliyordum.

Açmıyordu. E tabi yani saat sabahın dördü. Aramak için cebimden telefonu aldım. Baktığımda iki cevapsız arama vardı. İkisi de Ömer'e aitti. Birkaç saat önceydi. Geç aramıştı yani.

Bir cesaret geri arama tuşuna bastım. Bir zarar gelmezdi ya, neden aradığını öğrenmiş olurdum. Nihan da bekleyebilirdi. Zaten şu an dünyadan haberi yoktu. Önümdeki tabureye çökerek bacağımı salladım. Bu durum kalbimin ağzımda atmasına yetiyordu.

Açmaz ki Defne... Saat kaç haberin var yani.

''Defne!'' Tüm hücrelerim çekilmişti sanki. İçimde hafif bir esinti vardı, aşk kokan. Sesinin verdiği huzurla gözlerimi kapadım.

Derin bir iç çektim. Olduğum bu mayhoş durum sesime de yansımıştı. ''Ömer, beni aramışsın da.'' Rüzgar beni uyutacak gibi oluyordu. ''Bir şey mi oldu?''

''Sakinleştin mi diye aramıştım.'' Özlüyormuş gibiydi ses tonu. Bunu anlayabiliyordum.

Sesli bir şekilde güldüm. ''Seni sormalı? Vazoyu tuzla buz eden ben değilim.'' Koşup boynuna atlama hissimi bastırdım.

''Sakinleştim Defne. Konuşmak için aradım aslında.'' Yutkundum. Sınırlar zorlanıyordu. Hem de çok.

''Uyku tutmadı sanırım, yoksa ben mi uyandırdım?'' diye sordum. Dört saat önce yaşananlar üzerine bir uyku çekmesi sinirime dokunurdu açıkçası.

''Yok, uyumuyordum.'' Bir oh çekmiştim bile. ''Uyutmadın.''

''Efendim?'' diye şaşkın bir tepki vermiştim bile. Hayır yani niye uyutmuyorum ben, şimdi yine suçlu ben mi olacağım?

Derin bir nefes aldı. ''Uyutmuyorsun Defne, darmadağın bırakıyorsun uyuyacak gücü bile bulamıyorum kendimde.''

Kalbim ağrıyor gibiydi, ses tonu içimi delip geçiyordu. Bu ne kadar kötü bir şeydi böyle? Nefes dahi alamıyordum.

''Uyutmuyorum, öyle mi?'' Ferahlamak için elimi bu soğuk havaya rağmen yelpaze olarak kullandım. ''Ödeşiyoruz o zaman, sen de beni uyutmuyorsun. Bazen öleceğim zannediyorum. Öldürüyorsun beni Ömer.''

Aşkın Sen Tonu (Kiralık Aşk FanFiction)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin