6

3.4K 389 65
                                    

6

İnsanları tek kelimeyle bir kalıba yerleştirebilirsiniz. Yakışıklısına yakışıklı, zekisine zeki ya da üşengecine tembel diyebilirsiniz ve inanın hiçbir aksilik oluşturmaz. Hatta bu açıdan bakarsak, tanımak daha da kolay olur sizin için; ona göre arkadaş olursunuz veya ona göre hayatlarınızı birleştirirsiniz veya ona göre aranıza belirli bir mesafe koyarsınız işte. Eğer üzerinde biraz düşünülse çoğaltılamayacak şeyler değil bunlar.

Lola'yı tek kelimeyle tedirgin olarak tanıtabilirdim mesela. Havada uçan tozdan nem kapacak bir yapıya sahipti, sürekli diken üzerinde oturur gibi bir görünüşü olurdu dışarıdan ve gözleri her zaman kısık, elleri her an tetikte olurdu.
Ya da Luna'dan bahsedecek olursak, sevgilisinin aksine oldukça sakin bir insandı. Bir şey olduğunda doğrudan suçlayacak birilerini aramak yerine herkesi tek tek dinler ve daha sonrasında bir fikir yürütürdü. Bu yüzden genellikle onunla dertleşirdim, bir sorunla karşılaştığımda telefon açacağım ilk kişi Luna olurdu.

Babam başarılı bir adam, annem ise güzel bir kadındı. Büyükannem fazla asabiydi. Üvey kardeşimse fena yaramaz bir çocuktu.

Eğer benden bahsedecek olursak, bunu daha önceden de dile getirmiştim. Öğrencilik hayatımdaki ortalamalarıma, çalışkanlığıma ya da ders notlarıma ters düşecek şekilde saf olduğumu düşünürdüm hep. Benim için ben, dünyanın en saf insanıydım. Ne görsem sorgulamadan kabul ederdim, hiçbir işin daha basit bir yolunu aramaya çalışmaz, direk bildiğim en uzun yoldan hallederdim ve genelde insanlar benim bu tarafımla mutlaka alay edebilecek bir şeyler bulurlardı. Hoş, saf olmamdan şikayet ettiğim zaman da çok değildi, sadece bunun da beni tamamlayacak en iyi kelime olduğunu düşünüyordum.

İnsanları farklı farklı sıfatlarla bağdaştırabilirdim, birisini uzunca bir süre gözlemler ve eninde sonunda gerçeğine yakın bir tahminde mutlaka bulunurdum; ama şu sıralar bu özel yeteneğimi de kaybetmiş gibiydim. Çünkü Kai'nin üzerinde işlemiyordu.

Kai tamamiyle farklı biriydi. Ondan daha önceden bahsederken zeki olduğunu savunmuştum bazen, bazense tamamiyle ergen olduğunu düşünmüştüm. Fakat Kai bu kadarıyla sınırlı biri değildi, eğer tabirim doğruysa bin kişilikli biriydi. Onu çözemiyordum. Bazen aşırı sevecen olup çıkıyor, bazense aniden içine kapanık birine dönüşüp durgunlaşıyordu. Ciddi biri olduğunu düşünürdünüz muhtemelen onu ilk gördüğünüzde, ama o havasını dağıtacak cinsten o ufak gülümsemesi dudaklarına yayıldığında, bu düşünceden de anında vazgeçerdiniz. Çoğu zaman size, sanki güvensiz biriymişsiniz gibi hissettiren bir suskunluğuna bürünürdü, nadir zamanlarda ise küçük itiraflarla başlayarak bir şeylerini paylaşırdı, öyle ki, bazenleri hiç çenesinin kapanmayacağını düşündüğüm oluyordu.

İşte tam da şu anda bu sorundan yakınmam gereken zamandaydık. Çünkü az önce, bir alt kattaki mutfakta annesinin yanında uslu uslu yemeğini yiyen çocukla, şu anda yanımda vahşice oyun oynayıp acımasızca küfürler savuran Kai'nin, aynı kişi olup olmadığını sorgulamakla meşguldüm kendimce. Evet, Kim Kai kesinlikle bin kişilikli biriydi.

Cidden, daha bir saat önce mutfaktaydık, annesi akşam yemeğine kadar beklemememiz için atıştırmalık bir şeyler hazırlamıştı ve Kai tam anlamıyla, süt dökmüş kediden farksızdı. Sadece önündeki mısır gevreğini kaşıklıyor, arada bir kolasından büyük yudumlar alıyor ve annesi, bana Kai'yi överken saçlarını karıştırdığında hafif gülümsemekle yetiniyordu. Yani, annesiyle arasının iyi olmadığını her konuşmamızda belli ediyordu, eğer böyle de düşünürsek daha isyankar olmasını bekliyordu insan. Ama hayır, cidden, birden bire suspus birine dönüşüvermişti.

Ve şimdi de şu haline bakın: Sırf oyunda onunla birlik olup karşı takımdakileri öldürmedim diye hem bana alttan alttan laf sokuyor, hem de oyuna saymadığı lafı bırakmıyordu! Ne de arsız birine dönüşüvermişti birden, az önceki Kai nerelere kaybolmuştu?

only lovers left alive - sekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin