9

3.4K 378 62
                                    

Jongdae'nin bana yönelik acıyan bakışlarına daha ne kadar katlanabilirim emin değildim. "Neden bana öyle bakıyorsun?" diye sordum dayanamayarak, bunun üzerine burun kıvırıp bardağın içinde döndürüp durduğu pipetin ucuna üfledi.

"Taehoon'a benziyorsun." diye mırıldandı umursamazca, gidip zıbarmak yerine neden hala yanımda kalıp benim hüznüme eşlik ediyordu, hiçbir fikrim yoktu. Bunun için fazla küçüktü. Anlamayan bakışlarımı ona yönelttiğimde, sakince konuşmaya devam etti. Her ne kadar uyumamak için dirense de gözlerinin geçen her saniye boyunca kapandığını görebiliyordum. "Taehoon, sınıftaki çirkin kız, ne zaman saçını çeksem bana böyle bakar ve iki saniye sonra deli gibi ağlamaya başlar."

"Küçük bir kızın saçını mı çekiyorsun, sen?" diye sordum, kendi dertlerimden kardeşimle ilgilenmeyi unutuyor olmalıydım.

Jongdae, babamın annemden ayrıldıktan sonra evlendiği kadındandı. Annesi Haeyoon'la içli dışlı olduğum söylenemezdi fakat kendisine karşı bir nefret de barındırmıyordum içimde. Aynı evin içindeydik ikimiz de, neredeyse her gün yüz yüzeydik ve dolayısıyla üvey annedir/oğuldur diyip de bir iletişim kopukluğumuz da yoktu. Haeyoon çok iyi bir insandı, güzel bir yüzü ve her zaman mükemmel sofralar hazırlamasını sağlayan becerikli elleri vardı, çok anlayışlı biriydi hatta onu yüzü asık gördüğüm zamanların nadir olduğunu söyleyebilirdim, babamın bana verdiği harçlığı çabucak bitirdiğim zamanlarda, babamdan gizli bana yardımcı olduğu zamanların hatrı sayılır derecede çokluğu vardı ve babamla da çok yakışıyorlardı.

Jongdae, altı yaşında ama yaşına göre fazlasıyla afacan bir çocuktu. Bazen onunla hiç uyuşmadığımızı düşünmüyor değildim. Kulak uçlarına kadar inen koyu kahverengi saçlara sahipti, hafif çıkık elmacık kemikleri ve koyu renkli gözleri vardı. Yüzü Haeyoon'a kıyasla daha uzundu ve hem fiziksel olsun, hem de kişilik olarak tamamen babam ve Haeyoon'dan upuzaktı. Babam sakin bir insandı ve Haeyoon'un da sessiz olduğu bir gerçekti, fakat Jongdae,neredeyse orayı cehenneme çevirirdi. Fazla gürültücüydü, çoğu zaman üzerime çıkıp saçlarımı çekip yanakları ıstırarak, dudaklarımı ince parmaklarıyla tutup ağzımı kocaman açarak kendince komiklikler yapardı. Çoğu zaman bunu yapmasına izin verirdim ve sinirliymiş gibi bir ifade takınarak onu üzerimden atmaya çalıştıkça omuzlarıma tutunup büyük kahkahalar atması benim de hoşuma gidiyordu fakat bazen gerçekten de uyuz olmuyor değildim. Eğer istediği bir şey varsa, siz onu yerine getirene kadar sizi rahat bırakmazdı, bu yüzden de alışverişe çıktığımız çoğu zaman Jongdae'nin okul saatlerine denk gelirdi, çünkü sürekli -onun deyimiyle- kolalı ayıcıklardan ve turuncu paketli olan cipslerden istiyordu, başta annesi olmak üzere ben ve babam da buna karşı çıkıyorduk.

Sorum üzerine şöyle bir bana bakıp tekrar burun kıvırdı, çikolatalı sütünden içmeden önce ''Küçük değil,'' dedi, kıvrımlı dudaklarının kenarından sütün pijamasına damladığının farkında değildi. ''Hatta benden de büyük, çoğu zaman benden büyük olduğunu söyleyerek sinirlerimi bozuyor ben de bu yüzden onun saçını çekiyorum. Kocaman ağzı ve parmağım kadar gözleri var, tıpkı bir kirpiye benziyor ve çok çirkin. Onu sevmiyorum, o yüzden ağlasın banane.''

"Jongdae, Jongdae..." Diye mırıldandım, kafamdaki düşüncelerden uzaklaşıp biraz olsun kardeşimle ilgilenmemem belki de en iyisi olurdu. 'Milletin sorunlarıyla ilgilenmekten kendi hayatına zaman ayırmıyorsun' derdi annem çoğu zaman ve ben her seferinde onu, bu durumdan rahatsız olmadığımı söyleyerek geçiştirirdim. Fakat bu sefer, haklı olduğunu göz ardı edecek değildim, dönüp bir kendi hayatıma baktığımda fazla tümsekli bir yolda ilerlediğimi görmek, bazı şeylerin farkına varmamı sağlamıştı.

Dikkatimi tekrar karşımdaki bücüre vermeye çalıştım. Mutfak masasında karşılıklı oturuyorduk ve evde ikimizden başka kimse yoktu, babamlar henüz dönmemişlerdi. "Biliyor musun, Lola böyle erkeklerden hoşlanmaz."

only lovers left alive - sekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin