ORMAN

29 1 0
                                    

Gün yeni ağarırken otobüsün onları bıraktığı yerde yaklaşık yarım saattir bekleyen çocukların biri mızmızlanmaya başlamıştı.
"Agh...hadi artık gidelim! Ne bekliyoruz?" Efsun ağrıyan omzunu ovuşturdu. Fazla ağır olan çantasını sağ omzundan sol omzuna geçirdi. Karşılarında uzanan yolu geçebileceklerinden emin değildi. Ama beklemenin daha yorucu olduğu kesindi.
"Bir yol haritası çıkarmaya çalışıyorum. Az daha bekle." Yaprak kaldırıma oturmuş, asfalta uzunca bir kağıt açmıştı. Telefonundaki resmi kağıda çizmeye çalışıyordu. Telefonun şarjı bitebilirdi bu yüzden kağıt daha güvenliydi.
Öykü bavulunu ve çantasını yere atıp Yaprak'ın yanına otururken gerindi. "Ne zaman biter?"
"On ... veya on beş dakikaya biter." Mırıldandı Yaprak. Elinden geldiğince hızlı olmaya çalışıyordu. Ama haritayı yanlış çizerse kaybolacaklarını bildiği için dikkatliydi de.
"Kafayı yedik galiba. Nasıl bu okula gelmeyi kabul ettik?" Taner hala şaşkındı.

Bir sabah Mert'in acilen onları çağırmasıyla bir kafede buluşmuşlardı. Mert kendinde garip şeyler fark ettiğini söyleyince herkes teker teker itiraflara başlamıştı. Kendilerinde ki bu değişikliği o beş kişiye sorabileceklerini düşünmüştü Mert. Ve işte buradaydılar. Batur'un yolladığı haritayı çizmeye çalışan Yaprak dahil herkes gergindi. Ailelerine haber vermeden evden bütün eşyalarını toplayıp çıkmışlardı. Batur'un halledeceğini söylediğinde ciddi olmasını umuyorlardı.
Su ve Taner kavga etmeye başlamıştı ki Yaprak'ın sesi yükseldi. "Bitti ! Gidelim !"
Ekip bu duruma çok sevinmiş, hemen hazırlanmaya başlamıştı. Yola çıktıklarına mutluydular. Mümkün olduğunca çabuk okula varmak istiyorlardı. Ailelerine haber verip yurda yerleşeceklerdi. Tabii aileleriyle uğraşmak o kadar kolay olmayacaktı. Ormana doğru ilerlediler.

Tanrı Baş Meltan'ı çağırdı, arkasına yaslandı ve önündeki ekranlardan çaylaklarınkini seçti. Onun yarattığı okula doğru yürüyordu çaylaklar. Tanrı mutlu olmuştu. Sonunda seçilmiş çaylaklar okula kayıt olacak ve yıllardır beklediği olay başlayacaktı. Baş Meltan belirdiğinde ekranı geri yerine koydu. "Peşlerine bir Meltan tak." Diye emretti. Çocuklarını kaybetmek istemezdi. Baş Meltan eğilerek uzaklaştı ve Meltan'ların yanına döndü. En güvenilir Meltan'ı seçip dünyaya gönderdi.

Ormanın bitmek bilmeyen bir yolu vardı. Ekip yorulmuş, susamış ve acıkmıştı. Su "Dinlenelim biraz." Diye önerince düşünmeden kabul ettiler. Buldukları büyükçe bir ağaca yerleştirler. Alınlarından terler akıyordu. Derin nefesler alıyorlardı.
"Suyu olan var mı?" Öykü kesik nefesleri arasında sordu. O da diğerleri gibi susamıştı. Hemde çok. Uzun süredir yürüyorlardı. Ormanın sonunu açıkça görememişlerdi ve bu içlerine umutsuzluk salmıştı. Ellerinde harita vardı ama ona canları pahasına güvenemeyeceklerini biliyorlardı. Telefonları çekmiyordu, zaten şarjları bitmişti neredeyse. Taner getirdiği notebook bilgisayarı açmak istese de bilgisayarın da şarjı yoktu. Ve maalesef ormanın ortasında elektrik de bulamazlardı.
Yanlarında bulunan su şişelerinden birini bitirip, bir sandviçi altıya bölerek yedikten sonra yürümeye devam etme kararı aldılar. Hava daha fazla kararmadan düzlüğe ulaşmayı umuyorlardı ama içten içe bunun mümkün olmadığını biliyorlardı.

Akşam çöktükçe ormanın karanlık tarafı ortaya çıkıyordu. Yırtıcı hayvanlar uyandıklarını haber veren sesler çıkarıyor, ekibin ayak sesleri havaya karışıyordu. Kızlar kol kola girmiş Mert ve Taner'in öncülüğünde yürümeye devam ediyorlardı. Kalpleri ağızlarında atıyor, duydukları her ses ürpermelerine sebep oluyordu. Mert'in el fenerinin ışığı canlılığını kaybediyordu.

Yolun bir tarafı karanlığa gömüldü. Mert elindeki fenere bir kaç kez vurdu, çalışmadı. Sinirle yere attı feneri. Ne çabuk sönmüştü bu lanet fener. Arkasına döndü. Kızlar kocaman gözlerle ona bakıyordu. "Sakin olun, Taner'i takip edin." Dedi. Kızların çığlık atmasından korkuyordu. Bu bir felaket olurdu. Tehlikeli yaratıklara ben buradayım diye bağırmaktan başka bir şey olmazdı. Öne döndü, Taner'in yanına gitti. Taner korkusuz görünüyordu. Fakat onunda içi titriyordu.

Arkalarından bir yerden, uzak bir çalılıktan gelen hışırtı sesiyle dondular. Yavaş yavaş başlarını o tarafa çevirdiler. Çalılık oynadı bir kez daha. Efsun yutkundu. Böyle şeylerden nefret ederdi. Şimdi üstlerine bir kurt ya da bir kaplan atalasa ne yapacaklardı? Parçalanmak istemiyordu. Ya da canlı canlı yem olmak. Gözlerini kıstı ve fısıldadı. "Yavaş adımlarla ilerleyelim. Burada durdukça onun yemeği olacağız." Başlarıyla onayladı kızlar. Mert gidip gitmemekten emin değildi. "Ne olduğunu bilmiyoruz. Ya biz giderken sesimizi duyup koşarsa?" Gözlerini yumdu. "Hareket etmeyin. Donun." En iyi yöntemi söyleyen Yaprak'tı. "Ölüymüş gibi. Gözünüzü bile kırpmayın." Gayet sakin bir sesle bunu söylemişti. Ekip ona uydu. Kımıldamadılar. Çalılık oynadı tekrardan. Hepsinin kalbi hızlı hızlı çarpıyor, kafalarından saçma senaryolar kuruyorlardı. Çalılık tekrar hareket etti ve yapraklar açıldı.

-
Öğretmen sınıfa girdiğinde boş sıraları görüp iç çekti. Okul gezisinden belliydi o çocukların bir şeyler çevirdiği.
"Çocuklar, dinleyin." Sınıfın dikkatini çekmek için elindeki defteri masaya vurdu. Sınıf sessizleşmişti. "Size söylemem gereken bir şey var. Arkadaşlarınız Su, Efsun, Öykü, Mert, Yaprak ve Taner nakil oldu. Başka bir okula gittiler." sandalyesine oturup sınıf defterini açtı. "Haberiniz olsun." bazı kişilerin umrunda değildi. Aslında sınıftan kendini soyutlamış bu altı kişinin ne yaptığı kimsenin umrunda değildi. Kimseyle konuşmayan, burunlarından kıl aldırmayan, sadece birbirleriyle iyi anlaşan bu grubun sınıfta olması veya olmaması bir şeyi değiştirmezdi. Bunu gidip diğer sınıflara söylemesi gerekiyordu öğretmenin. Çünkü bu grup diğer sınıflarda daha popülerdi.

-
Batur okulun kapısında bir o yana bir bu yana gidiyordu. Gözleri kırmızılaşmış, bacakları yorulmuştu. Bugün olan bütün derslerini kaçırmış, tüm gün çaylakları beklemişti. Çok geç kalmışlardı. Bugün içerisinde gelmezlerse cezası tekrar aktif olacaktı. Belki de yalancı olduğu düşünülüp cezası artabilirdi. Dudağını kemirdi. Neredeydi bu çocuklar? Onlara gayet açık bir harita göndermişti. Altı kişinin o haritadan anlamayıp kaybolması mümkün değildi.
Telefonunu elinde evirip çevirdi. Bir kaç dakika sonra büyük görkemli kapıyı açtı ve dışarı çıktı. Ay ışığında parlayan yeşil çimlerin üzerinden yürümeye başladı. Onları bulacaktı. Son bir kez Mert'i aradı. Ormanda olmalılardı. Bu yüzden de çekmiyordu telefonları. Ya da belki de kapanmıştı çoktan. Telefonunu cebine attı ve ellerini montunun cebine soktu. Burnunu çekti. "Baş belaları."

-
"Hareket etmeyin. Donun." En iyi yöntemi söyleyen Yaprak'tı. "Ölüymüş gibi. Gözünüzü bile kırpmayın." Gayet sakin bir sesle bunu söylemişti. Ekip ona uydu. Kımıldamadılar. Çalılık oynadı tekrardan. Hepsinin kalbi hızlı hızlı çarpıyor, kafalarından saçma senaryolar kuruyorlardı. Çalılık tekrar hareket etti ve yapraklar açıldı.
Batur dağılmış saçları, kirlenmiş kıyafetleri ve kızarmış yüzüyle karşılarındaydı. Onları karşısında görmeyi beklemiyormuş gibi irkildi. Kocaman açılan gözleri, çoktan büyümüş altı gözle buluştu.
"Batur?!"
"Çocuklar?!"
Aynı anda çıkan yüksek sesler havaya karışana kadar yankılandı. Su nefesini bıraktı ve yere çömeldi. Yaprak da yanına düşmüştü. "Korkuttun bizi!" Mert kolunu Batur'un omzuna attı. "Ne işin var bu saatte ormanda?"
Batur Mert'in fazla samimiliğinden rahatsız olmuştu. Vücudu gerildi. "Sizi arıyordum. Bir ihtimal kayıp mı oldular diye düşünüp yola düştüm. Kaybolmadınız, değil mi?" Mert'ten uzaklaşarak konuştu. Taner ay ışığının yeterince parlak olduğuna karar verip feneri kapattı. "Bu yolda ilerlemeye devam etseydik okula varır mıydık? Eğer öyleyse, hayır. Kaybolmadık." Çantasına attı feneri.
"Ah harita ne işe yarıyor? Çocuklar bu yoldan devam etseydiniz ormanın derinliklerine varmış olurdunuz ve bunun geri dönüşü yok." Batur saçlarındaki yaprakları silkelerken konuştu. İyi ki onları aramaya çıkmıştı.

Görevli Meltan ağacın tepesinden onları izliyordu. 'Hani şu altı veledin güçleri vardı? Niye kullanmıyorlar?' Kirli sakalını kaşırken düşündü. Tanrı ne planlıyordu?

İçerideki YetenekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin