5.Bölüm:BIÇAKLANMA

483 12 3
                                    

Miltumedyadaki Mert.

"Nereden çıkarıyorsun? Ben öyle birşey dediğimi hatırlamıyorum. Ayrıca seni sevdiğimi söylemek mi? Hahahay güleyim bari, boşa gitmesin. Hayır tipim değilsin yani. Nerenden uyduruyorsun bunları?"

"Off kızım amma konuştun haa. Tamam beni sevdiğini söylemedin ama sarıldığını inkar etmiyorsun."

Aha şimdi öylece kaldın işte. Doğru söylüyor. Sarılmıştık. Hatta sarılarak uyumuştuk ama o da sarılmıştı.

"Tamam onu kabul ediyorum ama sende sarılmıştın." Dedim ve birden üzerine yürümeye başladım. Hatta arada göğsüne bir iki yumruk atarak. "Sen nasıl sarılırsın bana yaa. Sarhoşluğumdan yararlandın demi piskopat öküz."

Mert afallamıştı. Eee benle laf yarışı mı yaparsın. Böyle kalırsın Mert bey. İşte bu kadar Melis. Bu iştende kurtuldun.

Mert benim narin yumruklarımdan yapmacıkça kurtulmaya çalışırken.

"Ne yapıyorsun kızım. Salak salak hareketler yapma. Ben sen sarhoşsun diye-"

Mert'in telefonunun çalmasıyla durduk. Mert telefonu eline alıp kulağına götürdü.

"Ne var?"

Ne var. Telefon böyle mi açılır piskopat öküz.

Telefonda ne duyduysa mavi gözleri bir anda ateş topuna döndü.

"Nasıl?"

"Tamam tamam, hemen geliyorum."

Deyip telefonu kapattı. Çok korkmuşa benziyordu. Aynı zamanda telaşlanmış ve sinirli gibiydi.
O tapılası mavi gözleri benim gözlerimde buluştu. İfadesizce bakıyordu gözlerime. Mavi gözleri benim gözlerimden ayrıldı. Bende meraklı bir şekilde.

"Mert iyi misin? Ne oldu?"

Mert birşey demeden üzerini giyinip hızlı adımlarla odadan çıktı. Bende arkasından yetişmeye çalışıyordum ama nafile. Bir hışınla evden çıkmıştı bile.

Acaba ne oldu? Ne olduysa çok kötü birşey olduğu kesin. Mert'e baksanıza. Nasılda çıktı evden. Bende gitsem mi ki peşinden. Of saçmalama Melis. Hem sana ne. Gelince öğrenirim nasıl olsa.
Karnımın guruldamasıyla düşüncelerimden ayrılıp mutfağa doğru yol aldım. Kendime sandiviç hazırlayıp odama çıktım. Yerdeki, içi köpük dolu olan minderime oturdum ve bir elimde sandiviç, kucağımda laptop instagrama girdim. Arama butonuna Mert'in adını yazdım. Mert Çağrı.
Aman Tanrım. Bu ne? Dağınık saçları. Mavi gözleri. Kirli sakalı. Off çok yakışıklı ama o mavi gözleri var ya. Harika. Tam bir taş ya.
Elimdeki savdiviçi bitirdim ve laptobuda masanın üstüne koydum. Uyumak için kendimi yatağa attım ama uyuyamıyorum. Aklıma Mert geliyor. O telefonla konuştuğu hali. Çok korkmuşa benziyordu. Allah'ım çıldırıcam. Ne olmuş olabilir ki? İnşallah kötü birşey yoktur. Düşüncelerimle beraber kendimi uykunun derin kollarına bıraktım.

Yüzüme vuran güneş ışığıla gözlerimi açtım. Yastığımın altından telefonumu alıp saate baktım. Saat daha çok erken.

05: 25.

Acaba Mert gelmiş midir? Yataktan kalkıp Mert'in odasına geldim ve kapıyı açtım ama Mert yok. Allahallah nerde bu adam. Birşey farkettimde, Mert bu eve geldiğinden beri hiç yatağında uyumadı. Napıyor bu adam geceleri?
Noluyor be? Melis ne oluyor sana? Kendine gel kızım. Her sabah kalktığında Mert'in odasına geliyorsun. Sanane Mert'ten. Kendine gel lütfen.
Kendime ufak bir uyarıda bulunduktan sonra sallana sallana banyoya gittim, nasıl olsa daha çok erken. Ilık bir duştan sonra banyodan çıkıp saçlarımı kuruttum ve ortadan ikiye ayırıp düzleştiriciyle düzleştirdim. Son olarakta okul formamı üzerime geçirdim. Çantamı alıp aşağıya indim. Telefonumu cebimden alıp saate baktım. Saat 06:35'ti. Daha 25 dakikam var. Bu vaktimi kahvaltıya ayırmayı tercih ettim. Buzdolabını açtım. Portakal suyunu alabilmek için elimi uzattığımda salondan ses geldi. Buzdolabını kapatım salona doğru yürüdüm. Dış kapı açılmaya çalışıyordu. Eyvah!! Hırsız mı yoksa? Elime bir vazo alıp kapıya doğru yürüdüm. Kapı hâla zorlanıyordu. Allah'ım sen beni koru. Çok korkuyorum. Kapının deliğinden baktığımda bilin bakalım kimi göreyim. Tabiki Mert. Off onun yüzünden altıma yapıcaktım yaa. Ödümü kopardı. Daha hâla kapıyı açamadı beyfendi. Bende ona daha fazla zahmet olmasın diye açtım kapıyı.

ÜVEY ABİ #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin