Karanlık

388 25 5
                                    

Bir insan benliğini tam olarak ne zaman kaybeder bilemiyorum çünkü benliğimi kaybetmiş gibiyim. Beynimdeki fırtına beni bir oraya bir buraya sürüklüyordu. Demir'in doğum gününde her zaman ki gibi uzaktan bizimkileri izledim. Gülüp eğleniyorlardı bir ara beni de çağırdılar ama hayır demekle yetindim. Köşemde sigaramla takıldım. Bazen etrafa göz gezdirirken gözlerim Damlayı buldu. Gülüşü, tarifi bulunmaz gülüşü beni karmaşanın içine atıyordu adeta. Sanırım o beni benliğimden koparıyor. 

Saate baktığımda günün çoğunu olduğum yerde oturarak geçirdiğimi fark ettim sanki hiç hareket edesim gelmiyordu. Ama içimde ki her şey hareket halindeydi , durmuyorlardı oradan oraya atılıyorlardı. Damlaya her baktığımda bu zamana kadar o kızsa siz nesiniz gibi söyleniyordum içimden. Sanırım kusursuzdu. Her şeyi ile saçları,gözlerinin rengi, fiziği tam anlamıyla her şeyi.

Demir çok içmişti ve kalkacak halde değildi Damla onun yanında ellerini omzuna atıp kafasını okşuyordu Demir ise ara sıra dalıp gidiyordu. Bir süre sonra Damla gitmek istediğini söyledi fakat Demir sesini dahi çıkartmakta zorlanıyordu. Bende o an 'İsterseniz bu gece burada kalın' diyerek ezberimi bozdum. Damla bir bana bakıp birde Demir'e baktı fakat Demir bu dediğimi duymamıştı bile. Ecrem'in ve Devrim'in de kalmak isteyeceğini biliyordum fakat Damla olduktan sonra onları takmayacağımdan emindim. Arda bir kaç saat önce evine dönmüştü herkes rahatça bir yer bulup yatabilirdi ben ise sadece Damlayı düşünüyordum sırf onu uyurken izlemek sabah birlikte kahvaltı yapmak için bu harika olabilirdi.

Yerimden yavaşça Demirin olduğu kanepeye gidiyordum ki her yer siyahın eşsiz tonuna büründü. Sanırım şarteller atmıştı veya elektrikler kesilmişti. Herkes olduğu yerde kaldı nefeslerimizin çığlığını hissedebiliyordum Demir'i olduğu kanepede yatırmanın iyi bir fikir olduğunu düşündüm ve bu fikride diğerlerine söyledim. Telefonumun fenerini açıp koridora doğru ilerledim kızlara oldukları yerden kıpırdamamaları konusunda uyardım. Bir kaç dakika sonra battaniye ve yastıklarla geri döndüm herkesin çok uykusu vardı. Fakat Damla uyumayacağını belirtti sanki benim gözlerim aydınlanmıştı o saniye uykumun kaçtığını fark ettim ve bende uyumayacağım diyerek kızların battaniyelerini ve yastıklarını serdim. Kısa bir iyi geceler merasiminden sonra odama geçmek için arkamı döndüm o sırada Damla bana seslendi ve bana televizyonu nasıl açacağını sordu ben ise olduğum yerden geri gelerek kumandayı alıp televizyonu açtım fakat sesinin kısık olması gerektiğini yada kulaklık takarak izleyebileceğini söyledim. Teşekkür edip gülümsedi bir an o kusursuz ve mükemmel dudaklarından hafifçe bir öpücük kondurmak çok cazip geldi fakat iyi geceler deyip oradan ayrılmak yapabildiğim tek eylemdi.

Gün aydınlanmak üzereydi, bu gökyüzününün kızıllaşmasından anlaşılıyordu. Saatlerce yapabildiğim tek şey odamın pencere kenarındaki koltukta oturup Damla'nın zihnime  kazıdığım her zerresini hatırlamak ve sigara içmek olmuştu. Yanına gitmek için pek çok kez ayaklandım ama her seferinde vazgeçmemle sonuçlandı vaziyet.

En son oturduğum yerden kalkıp Damla'ya bakmaya gittim. Uyumuştu televizyon karşısında. Üşümesini ve boynunun tutulmasını istemediğim için battaniye ve yastık almaya gittim. Evde başka yedek yastık kalmadığı kendi yastığımı ona verdim. Nazikçe yatırdım olduğu yere. Yatağıma yatırmayı düşünmüştüm bir an lakin ona dokunduğumda ellerimin uyuştuğunu hissedince cesaret edemedim. Üstünü örttükten sonra tam odama gidecekken onu bir de uyurken izlemek istedim. Bu düşünceyle koltuğun yanına çöktüm. Tek tek dudağını, göz kapaklarını, kirpiklerini, burnunu, kaşlarını, hafif tombul yanaklarını, saçlarını hiç unutmamak istercesine tekrar tekrar izledim. Daha sonra ona yaklaştım ve nefesinin yüzüme ve boynuma çarpmasına izin verdim. Nefes alış verişini izledim. Ona has kokusunu defalarca içime çektim. Bir an için onu öpme isteğiyle dolup taştım. Ufak bir buse kondurmak istedim. Bu arzumu zar zor bastırıp ayağa kalktım. Tam kafamı çevirecekken hafif tebessüm ettiğini gördüm. Rüya görüyordu sanırsam. Olduğum yerde kaldım ve sırıttım. Daha sonra sırıtışımın yüzüme yayılmasına izin vererek 'Rüyanda bizi gör' diye fısıldadım ve bir kırlent alıp oradan ayrılmayı başardım.

Odamın kapısını açıp uzun zamandır el değmemiş odama bir göz attım. Oda sigara dumanından dolayı loştu, pencerenin yanında yatağım yatağın ucunda ise giysi dolabım vardı. Karşı duvar boydan boya raftı ve üstü okumaktan zevk aldığım kitap serileri ve mücevher değerinde film CD leri ile doluydu. Odaya gri ve beyaz tonları hakimdi. Bir köşede ise uzun zamandır çalmadığım elektro gitarım duruyodu. Yanındaysa dağılmış notalar ve parçalar. Odamın içinde yatağa doğru ilerledim. Masamın üzerinde biten sigara paketlerini umursamayıp çekmeceden kapalı bir paket çıkarıp açtım. Bir sigara daha içip yatsam ölmem herhalde. Derin derin nefesler alarak sigaramı hemen bitirdim. Daha sonra üstümdekileri çıkarma gereği duymadan kendimi büyük yatağıma bıraktım ve kendimi uykunun kollarına teslim ettim.

Uyuyamıyordum. Yatağın her karışına kendimi verdim fakat olmuyordu sabah olmak üzereydi ve benim bir gram uykum gelmiyordu. Kuş cıvıltılarının sesi huzur veriyordu gün yavaş yavaş ağırıyordu. Telefonumu sol tarafımda bulunan penceremin hemen yanındaki komodinin üstünden alıp kulaklığımı nazikçe takarak Adele'in Hello parçasını açtım. Yavaş yavaş gözlerim kapanıyordu hafif bir çöküntü yaşamıştım ellerim boşaldı ve sanırım uykuya 'Merhaba' demek üzereydim o an gözlerimi hafifçe kapayıp derin bir uykuya girmeye hazırlandım müziği kapatmamıştım.

Aradan 10 dakika geçtiğinde evde büyük bir sessizliğin olduğunu hissettim şarkım durmuştu. Olduğum yerden kıpırdamadım gözlerimi açmadan uykuma devam ediyordum. Bir süre sonra kapımın açıldı ve ufak bir ayak sesini kulaklarım ağırladı. Ben kendimi hiç bozmuyordum Demir veya kızlardan biri kahvaltı hazır diye beni çağırmaya gelmiş olacaktır diye düşündüm. Uyku sersemiydim ve yalın ayaklı birinin odamda hareket ettiğini hissedebiliyordum pencereme doğru hareket ediyordu. Yerdeki kağıtları eline alıp düzeltmeye çalıştığını anlayabiliyordum. Beni uyandırmamak için yavaş hareketlerle perdemi açmaya başladı ben ise şaşkındım bu çok romantik gelmişti. Bir gıcırtı duydum, penceremi açıyordu böylelikle içeriye sinsice soğuk havalar adım atıyordu. Ben hiçbir şeyin farkında olmadan, yerimden kıpırdamadan neler olduğunun farkına varmaya çalışıyordum. Yavaş adımlarla geldi ve yatağıma oturdu bu gerçekten beni kalpten götürecek gibiydi çok heyecanlanmıştım ve kalbimin ritminin nasıl düzensizce ve anlamsızca atmaya başladığını her zerrem de hissedebiliyordum. Nefesini boynumdaki her bir hücreye değdirdiğinin farkındaydım bunu tanıyordum parfümü mükemmeldi gözlerinin ve saçlarının da mükemmel olması gibi. Eliyle yüzüme pervasızca düşmüş saçımı düzeltmeye çalıştı ama her seferinde geri bozuluyordu. Aniden gözlerimi açıp sarılma hissiyatı vardı içimde. O sırada yanık sesini içime çektim. 

'Günaydın küçük adam'

Yavaşça gözlerimi açtım. Evet, bu Damlaydı. Gözlerini bu kadar yakından izlemek mükemmel bir ayrıcalıktı. 

-Yeni bölümler gelecektir vote vererek ve bölümlerimizi paylaşıp önererek bize destek olabilirsiniz. Fikirleriniz hikayemize yön verecektir sizleri çok seviyoruz :)

Küçük AdamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin