•Selaaam . Evvet geri geldim yepyeni ve soluksuz okuyacağınız bir bölüm ile sizlerleyim. Kısa olmuş olabilir üzgünüm, ama yeni bölümler gelmeye devam edecek. Ayrıca youtube daki 'Lise ortamı // Cool olmak' adlı videomu izlemeyi unutmayın bölümün sonunda video var. Sizi seviyorumm •
Gün ağır ağır doğarken sağ elimdeki sigaram ve diğer elimdeki telefonumla terasımda oturuyordum. Kuş cıvıltılarının sesi, uzaklardan bir yerlerden gelen müzik sesi hoş bir ortam katıyordu. Telefonumun ekranını açıp saate baktığımda 06:58 olduğunu gördüm. Okula gidip halletmem gereken işler vardı, yaptığım çizimi teslim etmem gerekiyordu. Daha zamanım olduğu için rahatça kahvaltı yapabilirdim.
Aradan kısa bir zaman sonra terastan kalkarak salonuma geçtim ve telefonumu kanepenin üzerine hafifçe fırlattım. Buzdolabından peyniri, zeytini ve reçeli masaya koyarak bir çay demledim. O anki sessizliğim telefonmun çalmasıyla bölündü.
'Efendim Demir?'
Kısa bir sessizlik oldu ve Demir titreyek lafa girmeye çalıştı.
'M-mira-aç, miraç'
'Demir, Ne oldu? İyi misin sen?'
'Miraç nerdesin?'
Sesi hala titriyordu ve kötü bir şeyler olduğunun farkına vardım.
'Evdeyim abicim ne oldu söyleyecek misin? Demir.'
'Geliyorum gitme bir yere yalvarırım'
'Ta-ma..'
Telefon suratıma kapandı ve ben endişelenmiştim. Demir'i hiç bu kadar korku dolu ve kötü görmemiştim. Sanki telefonda o değilde başka biri vardı. Mutfağı bırakıp salona geçtim ve Demir'in gelmesini bekledim. Kafamdan o an yüzlerce düşünce geçti.
Yaklaşık 10 dakika sonra kapım çaldı hızlıca olduğum yerden kalkarak kapıya gittim kapıyı açar açmaz Demir'in gözyaşlarına tanık oldum. Evet, Demir ağlıyordu. Saniyelerce suratına bakakaldım çok şaşırmıştım bunu atlatmak uzun sürmedi.
'İçeri geç çabuk.'
Sesini bile çıkarmadan içeri girdi arkasından kapıyı kapatıp bende salona girdim.
'Miraç, bitti.'
'Ne? Ne bitti?'
'Ben de bittim, mahvoldum'
'Küfür ettirme bana ne olduğunu anlat ne bitti?'
'Ne bitmiş olabilir hı? Söylesene. Ayrıldık işte.'
Gözlerim dondu o an, hiç bir tepki vermeden gözlerimin içi dolarcasına bakakaldım. Ne hissedeceğimi bilemedim, ne diyeceğimi ne tepki göstereceğimi bulamadım. Ağzımdan tek bir cümle çıkabildi.
'Onu seviyor muydun?'
Demir ellerini başına vurarak arkasını dönüp masaya dayandı.
'Ne sevmesi, ne sevmesi. Aşığım ben ona. Garip değil mi? Evet, tuhaf geliyor ama bu sefer çok fazla sevdim bir kızı. Yemin ederim Miraç.'
Seviyordu, ve bunu çok rahat anlayabiliyordum. Demir çok zor durumdaydı. Ona yardım etmek istiyordum ama teselli vermeyi beceremezdim, üzgünüm Demir en zayıf olduğum nokta bu. İçim sızlıyordu onu öyle gördükçe, ama bir yandan da ismini koyamadığım bir his vardı içimde sanki 'boşver amk daha iyi oldu' dermiş gibi. Bu yanımdan nefret ediyorum şeytani bir his içime sindikçe kendimden soğuyorum ben acımasız olamam, insanlara katı davranamam. Demir'e yardım etmeliyim.
'Pekala, soru sormayacağım. Gel otur, gel lütfen.'
Kolundan hafifçe tutarak kanepeye gittik beraber. Ağzını bıçak açmıyordu, ellerini birbirine birleştirerek çenesine dayadı ve sadece dimdik karşıya baktı.
'Miraç.'
'Efendim, söyle?'
Hala dimdik karşıya bakıyor ve kıpırdamadan lafa devam ediyordu.
'Bir de sen söyle seven gider mi?'
'Nasıl? Damla gitti mi?'
'Sana diyorum ki, seven ayrılır mı?'
'Bilmem, demek sevmemiş.'
O an bir sinirle kalktı ve önündeki sehpanın üzerinde duran bibloyı yere doğru fırlattı.
'Ne sevmemesi ya, ne sevmemesi. Neden çıktı o zaman neden, neden, neden.'
Ayağa kalktım ve Demir'e sakin olması için omuzlarından tutup kanepeye oturması için onu ittim.
'Sakin ol ve kendine gel. Ne var bu kızda bu kadar? Ne yani sanki dünyalar güzeli sanırsın ünlü. O senden vazgeçmişse sende ondan vazgeç.'
Evet. Yalan söyledim. Kimsede bulamadığım kadar çok şey var Damla'da, kimsede aramaya tenezzül bile etmediğim ama onda olupta ayağına kadar gittiğim şeyler. Demir'e hak veriyorum, hem de sonuna kadar. Ben onla olma hayalleri kurarken o en yakın arkadaşımı bırakıyor. Evet, Demir sevmez demiştim, sevemez, yapamaz demiştim yanılmışım yapamayan Damlaymış.
Saatler geçti ve Demir zar zor sakinleşti birlikte kahvaltı yaptık ve çalan telefonlara cevap vermedik. Demir, Damlayı unutana kadar ben de kalacak. Bundan emin değilim, zor olacak hemde çok zor. Damlayı unutması gereken bir kişi daha var, evet benim o. Unutmalı mıyım? ya da Hislerimin üzerine gidip ona daha da mı yaklaşmalıyım? Damla, sen git, git gidebildiğin kadar. Ama gözlerin benimle kalsın.
~instagram-miraackaya
● Alttaki video Youtube'daki videom izleyip destek olursanız memnun olurum. ●
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük Adam
Genç Kurgu" Kaybolan hislerimin çöplüğü olmuştu sanki kalbim, her sabah derin duygularımın altında eziliyordum adeta. Kaybolan ruhum küçük bir adamın bedenine kapatılmıştı." Bu hikayede henüz 17 yaşında bir erkeğin hayatını okuyacaksınız. Aşkları, arkada...