Hızlı hızlı düşünmeye başladım belki gizli bi bölme vardır.
Hemen camı elimle koloçan ettim. Bu adam mutlaka bi yerden çıkmıştı.nerdeyse odanın tüm yerlerine elimle taciz etmiştim.
Yok yoktu işte gizli bölme felan yoktu.o kadar yorulmuştumki sinirden masanın üzerinden kalemliği alıp duvara attım.
Bi anda irkildim.duvara bişey oldumu diye baktım. Camdı sonuçta çatlamamıstı. Ama yaptığımdan pişman olmuştum. Biraz rahatlamam gerekiyordu.
Banyo olan yerde sadece kapı vardı ama camdan olduğu için içerisi gözüküyordu.
içeriye girdim.musluga doğru ilerledim.musluk dışarıya bağlıydı.suyu denizden sağlıyor demekti. Tuzlu suyla mi yüzünü yıkıyordu yani.
Musluğu açtım.suyun dışardan içeriye akışını izledim.suyun tadına bakmak için avucuma doldurdum.tuzlu beklerken tatlı su olması şaşırtmıştı.
Kafamı musluğun altına koydum incelemeye başladım.
-ayrıştırma yöntemi ile dönüşüyor.
Dedi.Duvara yaslanmış elleri ceplerindeydi Siyahın ne ara geldini bilmiyorum.resmen bu halimle sudan çıkmış balık gibi bakıyordum suratına.
Belkide çıkış yolu direk bu adamdı.
-şey ben sadece yüzümü yıkıcaktım.
Diyip gülümsedim.-bu duvarlar çokkk ımm transparan yani hiç mahremiyet yok.
Mazcup mazcup gülümsedim.
Siyahlı elini havaya kaldırıp şıklattı.Napıyor diye bakarken bütün camlar birden bembeyaz duvara dönüştü.Ağzim bir karış açık kalmıştı.-daha ne görücem.kafayı yicem artık bir açıklama yapmazsan.ne oluyor burda... bu teknoloji felan olamaz...
-burası bir üst yani çokca malzeme ve ekipmanla donatıldı.bu kadar şaşırma ve ani tepkilerde verme.
Dedi ve salona geçti.bir nebze de olsa ev normalleşmişti.
-ne üstü acaba.ne iş dönüyor burda mesela biz nasıl nefes alıyoruz yada neden vurgundan ölümüyoruz ha?
-oksijen üreten aygıtlar var suyun yapısını ayrıştırarak ve de evet vurgundan çoktan ölebilirdik basınç dengeleyici olmasaydı.
-peki tamam bunlar için mantıklı bi açıklaman var.peki neden burdasın?
-bunu bilmene gerek yok.
-tamam doğru bilmeme hiç gerek yok.peki ben neden burdan çıkamıyorum.
-prosedürler..
Hiç bir zaman cevap alamıcakmışım gibi gözüküyordu.pes edercesine koltuğa oturdum.
-peki bana nolacak?
-bilmiyorum.
Bir süre burda kalcakmışım gibi gözüküyordu. Ne kıyafetim ne de eşyalarım burdaydı.
-peki bi yol bulana kadar burda kalacakmışım gibi gözüküyor ama eşyalarımın hiç biri yok.
- birkaç eşyanı getirdim yukardan odada
Tekli dönen koltuğa oturmuştu. Bende hemen odaya gittim. Yatagın üzerinde duran çantayı açtım.valizimden pijamalarimi bi kaç tişörtümu bir iki tane pantolonumu iç çamaşırlarımı makyaj malzemelerimi getirmişti.
Dahada karıştırdım cep Telefonumu getirmemisti. Hızla içeriye geçtim. Arkası bana dönüktü.
-cep telefonum yok.
-evet
-nedemek evet niye getirmedin.
-sana iletişim cihazı olmayacağını söylemiştim.
Kolunun iç kısmında bilegine yakın yerde ekran oluşmuş ve burdan internette dolaşıyordu.
-sen kullanabiliyorsun sen çıkıp gidebiliyorsun ama ben hiç birşey yapamıyorum.resmen hapis hayatı
-bak bu iletişim aracı değil kolum.yani seninde bir kolun var dimi eşitiz.
-ama benim kolumda böyle şeyler belirmiyor
Sinirlenmiştim.vücudu bile eve uyum sağlıyordu.benimkisi ise başkaldırıyordu.yine pes ettim.
-peki tamam ama yarım saatliğine kolunu kullanabilir miyim?
Biraz tuhaf olmuştu.hatta söyledim diye nerdeyse pişman olucaktım.hafifte bi ter bastı hani öyle bi bakmıştı ki gözleri daha ne kadar siyah olabilirse koyulaşmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİMSİYAH
ФэнтезиAsel ,şehrinden uzaklaşmak isteyen kendi dünyasının başrolü...kim derdiki tekdüze bi hayat isterken tepetaklak olmuş bi yaşama sürükleneceğini... Düştüğü bu ortamın verdiği maceralara korktuğu bu siyaha aşık olacağını...maviliğin içinde karanlığın e...