Doruk beni kendimle baş başa bırakıp gideli 10 dakika oluyordu belki ama ben hâlâ odanın ortasında öylece duruyordum. Yatağın üzerinde duran kıyafetlere baktm, şaşıramayacak kadar bitkin olmama rağmen bu adam bugünkü sınırlarımı epey zorlayıp beni yine şaşırtmıştı.
Giyecek misin onları?
Sürtük'ün sorduğu soru beni düşüncelerimden koparıp kaşlarımı çatmama neden olurken soruyu bir de kendime sordum.
Gerçekten de onları giyecek miydim?
Ona olan nefretim çok yoğundu, şu hâlimle bile bunu içimde hissediyordum ama hasta olup onun eline kalmayı da göze alamazdım.
Hissiz ellerimle Doruk'un bana bıraktığı giysileri karıştırıp ne olduklarına baktım; bir erkek kazağı ve bir erkek eşofmanı.
Güzel!
Bir de onun giysilerini giyecektim.
Bunu kafama takmamaya çalıştım, sonuçta hasta olmam her ikimiz için de daha kötüydü. En iyisi şimdilik onun kuralına göre oynamaktı, zaten bir şey yapacak gücüm de kalmamıştı.Üzerimi değiştirmeden önce bir banyo yapmalıydım, bunun için Doruk'un az önce gösterdiği kapıya doğru bir adım attım.
Ve o adımla beraber yere kapaklandım.
Başım dönmüştü. Normalde narin bir kız değildim, acı eşiğim de oldukça yüksekti ama bünyem açlığa dayanamıyordu, buna rağmen ben günlerdir açtım.
Ayağa kalkmak için kapının pervazına tutunarak destek aldım. Ayaklarımın üzerinde yeniden dengemi sağladığımda hâlâ gözlerimin önünde siyah noktalar uçuşuyordu.
Beter ol.
İç sesimin dediğine aldırış etmedim, bir kafada iki kişinin yaşamasına ayak uydurmam gerekiyordu. Madem atamıyorum kafamdan, o zaman ben de onu görmezden gelirdim.
Nihayet banyoya girebildiğimde ilk gördüğüm şey bu eski evle alakası yokmuş gibi karşımda duran duş kabini oldu, sonra da banyonun diğer kısımları. Siyah fayanslarla kaplı zemini ile anca dergilerde görebileceğim bir banyoydu bu. Eski Hazar olsaydı kesin ıslık çalar, burayı darmadağın etmeye başlardı bile.
Ama şimdiki Hazar sadece şaşırmıştı.
Eski, yıkık dökük bir dağ evinde böyle bir banyonun ne işi olabilirdi ki?
Doruk Bey'imiz keyfine düşkünmüş anlasana.
Sürtük'ün ettiği bu laftan sonra, eğer Sürtük bir insan olsaydı şu an kesin göz kırpardı diye düşündüm.
Büyük ihtimalle de haklıydım.Ben böyle kendi kendime konuşurken aşağı kattan gelen bir iki gürültüyle olduğum âna geri döndüm.
Kapıyı unuttuğumu fark ederek koşar adım yanına gittim, arkasına da bulabildiğim ne varsa -tekli koltuk, ufak bir sehpa- yerleştirdim. Elbette bunlar beni güvende tutmazdı ama en azından olası herhangi bir durumda bana vakit kazandırırdı.
Tekrar banyoya gittim. Üzerimdeki iki beden büyük kazağa bakıp iç geçirdim. Hep bol şeyler giyerdim; daha rahat, daha güvenliydi.
Lastik tokayı zorlukla saçlarımdan kurtarınca onu tekrar bileğime taktım. Samanlığı ateşe verdiğim zaman bu tokayla tutturmuştum sarı-kızıl şaçlarımı. Tokaya baktım, anısı vardı bende. İki kişiyi planlı öldürme ve uyuşturucu madde kullanım suçundan yargılanmadan önce Necip Komiser bir adamı getirmişti; psikolog Ufuk Kaya.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP
General FictionO, bir şiirin yüzyıllardır eksik kalan en güzel parçasıyken Ben, aynalara küskün lanetli bir güzellik. O, gecenin büyüsünde içime çektiğim tehlikeli nefesin dumanıyken Ben, elleri kana bulanmış kahpe iyimserlik. O, alacaklı bir intikam meleğiyken B...