YİĞİT MUHAVVHİDLERİN ÖYKÜSÜ 10

311 27 1
                                    



İlk gözüne çarpan şey; arkadaşına gösterilen saygı ve hürmetti. Dışarıdan bakan biri onların sorumlusu olduğunu anlardı. Ayakkabılıkta olan ayakkabı sayısına bakılırsa içeri kalabalık olmalıydı. Mus'ab selam verip ders için ayrılan bölmeye girdi. Yüksek sesli bir cevap almıştı.


İnsanların yüzlerindeki memnuniyet fark ediliyordu. Hakan'a dönüp;


- Kardeşim müsaadenle ben ders anlatacağım. Sen şöyle otur bir saate biter.


Hakan olur mahiyetinde başını sallayıp, gösterilen yere oturdu.


- Mus'ab derse gelenlere baktı. Bir simayı arıyor gibiydi. Masaya su ve peçete koyan gence dönerek; çay ocağına uğrayıp abiyi davet ettiniz mi?


- Uğradık abi. Fakat yüze yakın bahane sıraladı. Derse gecikmemek için geldim. Ama ilk fırsatta gelecekmiş.


- İnşallah.



- Bir de imanlı hacı abilerime selamet et, her zaman bekliyorum dedi.


- Tamam. Hazırsanız başlayalım.


- Şu an hazırız abi. Beklediklerimiz geldi vakit de tamam.


Şeytandan Allah'a (a.c) sığınıp, besmeleyle başladı. Allah'a (a.c) hamd, Rasulü'ne salat ve selam getirdikten sonra konuya girdi.


Konumuz: Geçen haftada belirttiğim gibi sahabeden İbni Mesud'un hayatıdır. Abdullah b. Mesud. Hayatı ne kitapların ne de hatiplerin anlatmaya kifayet etmediği ender sahabilerdendir...


Mus'ab öyle güzel anlatıyordu ki, salondakiler adeta İbni Mesud'u müşahede ediyorlardı. Zaman zaman kendi duygulandığı gibi, salondakiler de duygulanmıştı. Konu yeni gelen insanlara yönelik olduğu gibi, yetişmiş cemaat mensuplarına da hitap ediyordu. Kah İbni Mesud'un tevhidi anlaması, onu değiştiren şeyin ne olduğuna vurgu yapıp, tevhid hakikatlerini anlatıyor, kah onun mücadelesi, fedakarlığı, adanmışlığına vurgu yapıp kendi kardeşlerine mesajlar veriyordu.


Hakan mest olmuştu. Haykırmamak için kendini zor tutuyordu. Gıpta dolu gözlerle arkadaşını dinliyordu. Gözyaşlarını gizlemek istiyordu ama nafile. İçin için Allah'a söz veriyordu. Bu sefer Allah'ım, senin yardımınla sebat edeceğim, her şeyimi bu dine feda edecek, yılları telafi edeceğim. Beni nefsimle baş başa bırakma diye yalvarıyordu. Ders bitmiş çaylar içilmeye başlanmıştı. İnsanlar sorularını soruyor, Mus'ab cevaplıyordu. İnsanlar birer, ikişer kalkmaya başlamıştı.



Gençler bir yandan temizlik yapıyor, bir yandan ortalığı topluyordu. Biri dersten sonra Hakan'ın yanına oturmuş, sohbet etmişlerdi.


Mus'ab Hakan'ın yanına oturdu ve;


- Selamun aleykum.


- Aleykum selam abi. Allah senden razı olsun.


- Cümlemizden.


- Bak kardeşim. Seni arkadaşlarla tanıştıracağım. Abileri iyi tanı. Çıkınca ben gerekli açıklamayı yapacağım sana.


- Tamam.


- İlyas kardeş, bakar mısın?


- Geldim hocam. Buyrun.


- Ahmet Abiye haber ver, arkadaşlarla beraber gelin oturalım. Kimse kalmasın ocakta.


- Hemen abi. Çay var, getirelim mi?


- Sence kardeş?


- Hemen getiriyorum abi.


- Az sonra içerde bulunan gençler ve yaşı biraz daha büyük olan orta yaşlı bir kişiyle gelmişlerdi. Selam verip, dizlerinin üzerine oturup, beklemeye başladılar.


- Hakan kardeşimiz bundan sonra buraya gelecek. Abiyle ilgilenirsiniz. Haftanın beş günü burada yapılan çalışmalara katılacak. Sizin için de uygunsa sağdan tanışmaya başlayalım.


- Ben Ahmet, 37 yaşındayım. Evliyim dört çocuğum var. Ecza işiyle uğraşıyorum.


- Ben İlyas 21 yaşındayım. Çalışmıyorum. İlim talebesiyim, burada kalıyorum...


Ortamda bulunan dört şahısla tanışmışlardı. Daha sonra Mus'ab müsaade istedi ve kalktılar. Hakan'a ara salonda beş dakika beklemesini rica etmiş, Ahmetle konuşmuştu. Dışarı çıktığında saat hayli ilerlemiş, gece yarısına yaklaşmıştı. Mus'ab Hakan'a eve gitmeyip yakınlarda kalabileceklerini söylese de, Hakan eve gitmek için izin istemişti.


Mus'ab Hakan'a;


- Kardeşim ilerde ayrılacağız, oraya yetişmeden sana birkaç şey söylemek istiyorum.


- Buyur abi.


- Pazar ve Pazartesi günler hariç, haftanın beş günü aynı saatte buraya gelirsin. İki gün ben de burada olduğum için karşılaşacağız. Diğer günler bir sıkıntın, isteğin olursa Ahmet Abiyle konuşursun. Rahat ol. Benimle konuşur gibi konuşursun. O sana yapman gerekeni söyler. Diğer gençler sürekli burada kalır. Acil bir durum olursa, onlarla bana ulaşırsın. Umarım olmaz. Yarın gelirsin, Ahmet Abi detayları sana anlatır.


- Allah razı olsun. Çok memnun oldum. Ne diyeceğimi bilmiyorum.


- Senden de, Allah (a.c) yardımcımız olsun. Bir isteğin var mı?


- Canının sağlığı.


- Selamun aleykum.

- Aleykum selam.

                                                                             Devam edecek

YİĞİT MUVAHHİDLERİN ÖYKÜSÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin