- İslammış, ne İslamı be, size mi kaldı İslam vay insanların haline ki ne vay!
- Polis sana yalan söylemiş olamaz mı?
- Koca amir senin için mi yalan söyleyecek?
- Ne dedi ki bu kadarkızdın! Bir anlatsan...
- Anlatacağım hiçbir şey yok. Ben bu evde vatanına, milletine ihanet eden adam istemem. O kadar! Herkes kendine çeki düzen verecek!
Neymiş oy vermeyeceğiz, devleti sevmeyeceğiz, askere gitmeyeceğiz, okulagitmeyeceğiz... Eee başkabeyefendi? Oldu olacakermeni olalım ya da vatanı peşkeş çekelim Yunan'a olsun bitsin.Sizin derdiniz o zaten. Oğlum Kürtlerden kime hayır gelmiş? Bölücü bunlar bölücü.
- Hangi Kürtlerbaba ben anlamadım. Bizim kardeşler varama benden dahaiyi oldukları kesin.
- Sen bizleri saf mı sanıyorsun? Sen donla sokaklarda koştururken ben siyaset yapıyordum. Hey gidi büyümüş de adam olmuş!
- Oğlum babanı dinle. O senin kötülüğünü ister mi hiç? Demek bir bildiği var adamın. Niye inat ediyorsun? Hem bak baban da söyledi, İslam'da ana babayı üzmek var mı? Biz sana hakkımızı helal etmezsek nasıl cennete gireceksin?
- Sizin hakkınız Allah (a.c)'nin hakkının üstüne geçmedikçe başım gözüm üstünedir. Ama O'nun önüne geçti mi hiçbir şey yapamam.
- Biz sana namaz kılma mı diyoruz. Kur'an okuma mı diyoruz haşa!.. Geçen Cemal Hoca da anlattı. Sizlerin beynini yıkıyorlar. İki ayet ezberlettirip alim kesiliyorsunuz. Cemal Hoca mürekkep yalamış adamdır. Bilir.
- Hangi Cemal Hoca? Şu amcamla beraber, üç kağıtçıdır, fırsatı buldu mu soyar, sıkı pazarlık lazım diye, mevlit okuttuğunuz hoca mı?
- Şey, bakma öyle dediğimize, o hoca adamdır.
- Paranı teslim etmediğin adama, dinini nasıl teslim ediyorsun anlamış değilim baba. Allah'ın kelamını okurken, senin için kutsal olan mevlidi okurken çalıp çırptığına inandığın bir adamın, din hakkında sözlerine nasıl inanıyorsun anlamış değilim. Gerçekten tuhaf.
Bu son sözler Ahmet Beyi utandırmıştı. İyice öfkelenmiş, mahcubiyetini gizlemek için daha fazla bağırmaya başlamıştı.
Hakan bu işin sonuçlanmayacağını anlamıştı. Bir iki kelime daha öğrenirim umuduyla uzattığı konuşma aleyhine dönmeye başlamıştı. Ahmet Bey, Hakan'ın evi terk etmeyişini, tehditlerden korktuğuna yorumlamış, tehdit dozunu iyice arttırmıştı. Bağırdıkça öfkesi artıyor, öfkelendikçe geri dönüşü mümkün olmayan sözler ediyordu. Hakan'ın son sözleri kendine gelmesini sağlamıştı. Ama artık çok geçti. Ayla Hanım durumun geldiği noktayı sezdiğinden sadece ağlıyordu. Arada kendine yönelik "Zırlama kadın!" sesiyle kendini sıksa da, biraz sonra tekrar devam ediyordu.
Hakan "Söyleyeceğiniz bir şey yoksa ben gidiyorum" deyip ayağa kalkmıştı. Ayla Hanım'ın engelleme çabaları, Ahmet Beyin hışmına uğramıştı.
Hakan odasına yöneldi.Şahsi eşyalarını ve biriktirmiş olduğu paraları alıp çıkmak istiyordu. Ayla Hanımarkasından odaya geldiğinde, bilgisayarını çantasına yerleştiriyordu. Ne kadar yalvarsada, iplerin koptuğunun farkındaydı. Hakan'ınkararlılığını anlayınca, geridönüşü için konuşmaya başlamıştı.
- Babadır, birkaç güne siniri geçer. Gelir elini öper barışırsınız.
- Hayırlısı anacığım hayırlısı.
- Nereye gideceksin peki.
- Arkadaşlar var. Evleri müsait oraya gideceğim.
- Telefon et bana. Beni merakta bırakma, kurbanın olurum hasta olurum.
- Tamam anacığım merak etme, sonra telefon ederim. Şu arabanın anahtarları, bu da işle ilgili kağıtlar, babama verirsin.
- Arkadaşlarını ara bakayım. Müsaitler mi? Değillerse sen ne yaparsın gecenin bu saatinde?
- Müsaitler anne, evdeler. Oradan geldim biliyorum.
- Beni habersiz bırakma, tamam mı yavrum?
- Tamam anne.
- Hanıım, hanım!
- Geldiim, geldim.
- Ne yapıyorsun sen haa, bırak! Arkadaşlarını anne babasına tercih eden adamın yanında ne işin var, otur şuraya!
- Bari geçirseydim oğlumu.
- Oğlun batsın, otur şuraya otur!
Hakan son defa odasına baktı. Namaz kıldığı köşesine bakarken yüreği sızladı. Gözünün takıldığı yer, gözyaşlarıyla ıslanmış, duaları oradan Rabbine yükselmişti. Kapıya yöneldi. Ağır adımlarla dış kapıya yürüdü. Son bir defa helallik istese miydim diye düşündü. Babasının hala söylendiğini duyunca iyi bir fikir olmadığını karar verdi.
Kapıyı kapattığında hayatında yeni bir sayfa açıldığını o da bilmiyordu. Kapının sesi Ayla Hanım'ı çok etkilemişti. Hakan'ın bir daha dönmeyeceğini hissetmişti sanki "beğendin mi yaptığını" deyip odadan çıktı. Ahmet Bey de ağlamaya başlamıştı. Mağlup olmuştu. İşin bu noktaya varacağını hiç düşünmemişti.
Ayla Hanım yatak odasının camına koştu. Pencereden baktığında Hakan'ın apartmandan henüz çıktığını gördü. Bir an hatırladı. Acaba parası var mıydı? Hakan, Hakan diye kısık bir tonda seslendi. Hakan seslenenin annesi olduğunu görünce şaşırdı. Bekle işaretiyle beraber beklemeye başladı.
Ayla Hanım çamaşır ipinden mandal alıp, cüzdanında olan tüm parayı tutturup Hakan'a attı. Sokağı çıkana kadar arkasından öylece baktı. Sokağı dönmeden son defa geriye baktı. Bu geceye dair son hatırlayacağı şey, anneciğinin gözyaşlarını sildiği andı. Ayla Hanım ise onu sokak lambası altında el sallarken hatırlayacaktı.
Devam Edecek...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YİĞİT MUVAHHİDLERİN ÖYKÜSÜ
SpiritualSeksen darbesi sonrasında, ülke harabeye dönmüş, siyasi ve dini çalışmalar ağır darbeler yemişti. Cumhuriyetten bu yana askeri darbeler ve zulüm kanunlarıyla baskı altına alınan halk, bu darbeyle can çekişir olmuştu. Siyasi, dini çalışma yapmak...