Aradan birkaç gün geçti. Cem ile ara sıra yazışıyor ve buluşuyorduk. Cem ile konuştukça kendimi daha iyi hissediyordum. Cem ile konuşmaya başladığımdan beri ne küfür ediyordum ne hakaret. Tamam arasıra ediyorum yine ama olsun işte. Cem hem benimle ilgileniyordu hemde sıkıntımı gideriyordu. Resmen her hafta buluşuyorduk ve bana yemek ısmarlıyordu. Çocuğun parasını sömürüyordum resmen ama bunu farkında değildi. Çünkü yediğim yemekle epey tutuyordu. Arada bir Kıvanç ile de konuşuyorduk. Beni özlediğini ve dönmemi istediğini söylüyordu. Bende onu çok özlemiştim. Gerçekten çok fazla özlemiştim. Yakın zamanda dönmeyi düşünüyordum zaten. Annemde özlemişti beni.
•••
Yağmurlu bir günde odama tıkılmış yatağımdan yağmuru seyrediyordum. Yağmur içini dökercesine ağlıyordu sanki. Bazıları bardaktan boşalırcasına yağıyor der, ama bence öyle değil. Yağmur yağmasını hep bir insanın ağlatmasına benzetiyorum. Bir insanın içi, yüreği, kalbi ne kadar acırsa o kadar ağlar. Değil mi? Bulutlar niye ağlamasın? İnsanoğlu kendinden başka bir şeyi düşünmüyor. Bu kendi sonumuzu kendimiz getireceğimiz anlamına geliyor benim için. Her neyse öyle böyle işte. Telefonumun titremesiyle komidinin üzerinde ki telefonumu aldım. Mesajları açtım. Mesaj Cem'dendi. "Buluşuyor muyuz Badem?"
Badem demesinin nedeni beni sahiplenmesi değildi. İsmimi badem'e benzetmesiydi. Ah ah! Bitmiyor şu espriler. Mesajını "Bu yağmurda yürüyemem beni alman gerekicek." diyerek cevapladım. "5 dakikaya ordayım Badem."
Üzerimi giyinip salona indim. Tolga'yı göremeyince rahatladım çünkü benimle uğraşmasını istemiyorum. Gerizekalı şey Cemle takılmaya başladığımdan beri bana soğuk, salak, tavırlı ve gıcık davranıyordu. Onu takmıyordum tabii.
Botlarımı ayağıma geçirip yağmurluğumu giydim. Korna sesini duyunca dışarı çıktım. Çıkınca fark ettim ki kar yağıyordu. Arabaya bindim ve ilerlemeye başladık. Ben dışarıyı izlerken Cem şarkı açtı. Şarkıyı dinleyerek kafeye vardık. Bir yere oturup siparişlerimizi verdik ve beklemeye başladık.•••
Kafede yaklaşık 1 buçuk 2 saattir oturuyorduk. Ve artık ikimizde sıkılmıştık. Kalkmaya karar verince hesabı ödeyip kalktık. Arabaya bindik ve usulca ilerledik. Kar tutmaya başlamıştı. Cem'e daha dikkatli sürmesini söyleyip yolu izlemeye devam ettim.
Son hatırladığım bir çarpma sesiydi...Uyandığımda ameliyattaydım. Beni tekrar bayıltıp devam ettiler. Küçük bir rüyaya daldım.
Annem bana ellerini uzatıyordu. "Gitme Bade'm. Yapamam ben sensiz. Bilirsin, korkarım yalnızlıktan.."
Anneme bi'şeyler söylemek istedim. Çıkmıyordu sesim. Bağıramıyordum. İlerledim. Cem vardı şimdide karşımda. Elinde serumuyla karşımdaydı. Bana ellerini uzattı. Ve şu cümleyi söyledi. "Sen gidersen olmaz Bade'm.. Seni seviyorum Bade'm.. Gitme sevdiğim, bırakma beni yalnız.. Yapmam sensiz...
Rüyadaydım. Biliyordum. Ama gözlerimden damlalar süzülüyordu. Soluk cansız yüzümde hissediyordum bunu. Son kez bir ışık gördüm. İşte Kuzey..
O'da bana ellerini uzattı. Herkes gibi, gitmemem için.. Bade diye sesleniyordu. "Cevap ver! Bırakma beni sensiz be.!i diyordu. Bağırıyordum ama duyamıyordu beni. Çıkmıyordu ki sesim.
Kuzey'ide geride bırakmak zorunda kaldım.. Hiç kimseyi bırakmak istemeyerek.. Artık ışığa çok yakındım. Ulaşıyordum aydınlığa. Son bir adım daha attım. Kalbim durdu, yüreğim soğudu. Suratım ise soluk ve gözyaşlarıyla kaplıydı.Ölüyken bile ağlıyordu bu kız. Zaten ne zaman ağlamadı ki? Ağlamadığı tek bir gün yoktu ki?
Kim biliyordu peki bunu?
Annesi mi? Kıvanç mı? Cem mi?
Bunu bilen sadece Bade ve Tanrıydı...Bu hikaye tamamen hayal ürünüdür. Ciddiye almayın. Her hikaye mutlu bitmez ki! Silin gözyaşlarınızı. İnsanlar ölmek için doğar, doğmak için ölür. Biz faniler, ne zavallıyız böyle. Hiç ölmeyecek gibi yaşıyoruz!
Okuyan herkese teşekkürlerimi ve saygımı sunuyorum. Benim için değeriniz sonsuz.. Hepinize tekrar tekrar teşekkür ediyorum. Başka hayallerde görüşmek üzere!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Türk Kızı
Novela Juvenil~KÜFÜR İÇERİR~ Bade gibi olmak, Hayatını yaşamak. Kuzey'in bağımlılığı, Futbol aşkı...