Karakolda Ayna Var

1.5K 94 12
                                    

Erkan beni adliye koridorlarından palas pandıras sürükleyerek çıkarta dursun, benim tek derdim Jülide ve Cem çıkmazıydı. Bu Cem bir haltlar karıştırıyordu ama ne? Şimdi onu bırakıp bizimkilerin yanına gitmek de olmazdı. Sonuçta o olmasaydı şimdi gökyüzüne bakıyor değil, ceza evinde volta atıyor olacaktım. Adliyeden Erkan'ın evine gidene kadar hiçbir şey konuşmamıştık. Bu suskunluktan korkmuyor değildim hani? Altından kesin bir bomba çıkacaktı ama ne?

Erkan'ın parmak iziyle açtığı sokak kapısından içeri doğru süzülürken gördüğüm manzara keyfimi kaçırmıştı. Hem zaten bu parmak iziyle açılan sokak kapısına bir türlü anlam vermiyordum. Ne o yani İki oda bir salon evde en gizli devlet sırlarını mı saklıyordu. Koridordan salona doğru geçecekken Erkan tarafından banyoya doğru iteklendiğimi hissetmiştim. Arkasından söylediği kelimeleri duyduğumda kendimi ''Ne dedin Sen?'' diyerek onu tokatladığımı hayal etsem de adam haklıydı.

'' Havva duş alsan iyi olacak, çok fena kokuyorsun.''

Kendimi sıcak suyun altına attığım andan itibaren, evden nasıl sıvışacağımın planlarını yaparken bulmuştum. O kadar çok bahane ile bu evden sıvışmıştım ki zamanında bahanelerimin kökü de kurumuştu haliyle. İlla ki bir bahane bir yerlerde saklı kalmış olmalıydı. En olmadı maksimum da iki saat daha dişimi sıkacaktım seve seve...

Sıcak su ile gevşeyen vücudumu yatağın üzerine doğru atar pozisyonda bıraktıktan takribi olarak 35 milisaniye içinde sızma moduna geçmiştim. İtiraf etmeliyim ki nezarethane yatakları hiç rahat değildi. 

Sızaki modunda  gittiğim bu uyku ne kadar sürmüştü bilmiyorum ama tepemde dikilen Erkan sayesinde uyanmıştım. Ne vardı sanki beni rahat bıraksaydı? 

***

Üzerimi giyip salona doğru yol alınca arıza çıkartacak konuyu kendi eliyle vermişti Erkan bana. Ormantik sevgilim gül yapraklarıyla bezediği masa da mum ışıkları altında yemek hazırlamıştı bana. Yani aslında tamam hazırlamamıştı tabi ki. İki sokak ötede ki restorandan sipariş verdiği yemeği, süsleyip püsleyip önüme koymuştu. Çaktırmadan yemeğin içine bir adet gül yaprağı sokmayı başarabilirsem olmuştu bu iş. Buradan çıkacak ve Cem'in peşine düşecektim. Jülide'yi de deliler gibi merak ediyordum. Acaba bizim öküzden kurtulmayı başarabilmiş miydi?

Tam tabaktaki yemeğin içine koyduğu gül yaprağını ağzıma atıp kavga çıkaracaktım ki Erkan cebinden çıkardığı kadife kutuyu suratıma doğru uzatıp o anlamsız soruyu sordu.

'' Benimle evlenir misin? ''

Kutunun içinden çıkan anahtara mı yanayım, yoksa bahane etmek için tabağa koyduğum yaprağın genzime kaçışıyla soluğumun kesilip hakkın rahmetine kavuşmama mı bilmiyordum. Üstelik Erkan'ın embesilliği tutmuş boğulmak üzere olduğumu fark etmiyordu salak. Salak diyorum çünkü algılarının açılıp ölmek üzere olduğumu anlaması için yüzümün morcivert bir renk alması gerekmişti. Sırtıma vurduğu o darbelerle yaprağı çıkartacağım derken omuriliğimi koparıp beni felç bırakacaktı neredeyse. Tüm bu aksiyonun içinde bense boğulmak üzere olduğumu değil evden kaçmak için bahanenin kendiliğinden oluştuğunu düşünüyordum. Kabul ediyorum ben zaten hiç aklı selim biri olmamıştım ki...

***

Erkan ile zilyonuncu kavgasını yapan Havva Cinnah yokuşundaki eve vardığında Ayşegül ablalarındaki son anahtarı da Erkan'ın evinde unuttuğunu fark etti. Ne yapacağını düşündü önce . Sonra aklına gelen fikirle gözleri ışıldadı. İki sokak ötede ki karakolun kapısından içeri gürürken bir zafer kazanmış edasıyla yürüyordu. İlk bulduğu memura ağzından çıkan kelimeleri fırlatırken, görevli memur duydukları karşısında şok geçiriyordu...

'' Afedersiniz memur bey. Acaba elinizde hiç hırsız var mı? Anahtarlarımı kaybedip kapıda kaldım da. Bir koşu kapıyı açtırsam. Söz ama  aynen aldığım gibi geri getireceğim! ''

TERBİYESİZ #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin