Doktorun kapısını çaldığımda "girin" sesi kulaklarımı doldursada ayaklarım geri geri gidiyordu. Nasıl bi acıydı bu nasıl bir dejavu?
Aynı şeyleri birerkez daha yaşıyordum. Kızım, karninda Mahzeni tasırken onun doktorlarının kapisinida böyle zor çalıyordum. Aynı acıya bi kalp iki kez dayanirmiydi? Ben hayatima giren her kadının ölümünü izlemek zorundamiydim? Önce karımın selasini dinledim. Kanımın dondugunu hissettim o an. Bana ömrünün sonuna kadar beni sevecegine dair yemin etmişti. Ve ben ömrümün sonuna kadar unutamayacagim kadını karşımda beyazlar içinde gördüm. Boynuna kadar sarılı olan kefen ona hic yakismamisti yinede benim icin dünyanın en guzeliydi zordu butun dunyanizi topraklara emanet etmek. Beyaz yakisirdi ona halbuki. Ama bu kefendi...
kefen kime yakışırdı ki?
Önce karım sonra evladım. Sorsalar bana hangisi daha ağır di diye. Secilemez bu. Biri canından bi parça biride yıllarca hayat arkadaşın. Ikisininde tabutunu gördüm. Kaldirmazdi bu yuregim artik 3. Tabutu...
Gerçi neye yüreğim dayanmaz dediysem yaşadım sızını. Kaldıramam demeye korkar oldum Ama artik Allah biliyor ya
Dayanamazdim. Ruhum çoktan çökmüştü ama bedenim ruhuma rağmen hala meydan okuyordu. Neden vazgecmiyorduki bu kadar mi sevmiyordu toprak beni bana bu kadar mi yeri yoktu da istemiyordu inatla? Benden tüm sevdiklerimi alan toprak iki üç metresini bana çokmu görüyordu?
Uzun zamandir konusmadigim kendimle sohbetimi kafamı kapıya vurmamla bölmüştüm. Canım acımamıştı doğrusu umursamadan kapıyı tıklayıp içeri girdim. Doktor beye basimla.selam verdikten sonra oda gozleriyle beni takip ediyordu masasının önünde duran imce bacaklı siyah deri koltuklardan birine oturdum.
bakışları hala benim uzerimde olan doktora baktım.
"Bana herseyi açık açık anlatın lütfen "
"Haluk bey, torunuzun durumu ciddi "
Dalgami geçiyordu benim acaba
"Hangi kanser hastasının durumu ciddi degilki doktor bey?"
"Haklısınız "
"En az zararla ikisini birden kurtarmanın bi yolu yokmu"
"Haluk bey, var elbette var ama kanserin nerede olduğunu bulana kadar 3 ay geçirdik o 3 ay içersinde karnındaki bebek yüzünden kanser o kadar ilerlemiski ilaçla tedavi edilmeyecek durumda artık"
Kalbime her kelimesi hançer gibi saplanan bu aptal doktora iki yumruk geçirmek istiyordum. Nefesim daraliyordu nefes almiyordum. Kravatimi biraz genişletip koltuğa yaslandim biraz daha ölümünü izlemek... Birinin daha... İstemiyordum. İstemiyorum.
"Iyimisiniz?"
Doktor masasından kalkıp yana geldi. Sessizce başımı salladim. Iyiydim. İyi olması gereken kişi ben değilken haddinden fazla iyiydim .
"İyi haberler vereceğim size . yani Bi kanser hastası için ne kadar iyi olursa tabi"
Yalvaran duygularimin göze vurmuş haliyle baktım doktora ne gerekirse yapardım.
"Bakın kanserin ilerlemesini durduramıyoruz kanser ilaçlara artik yanıt vermiyor ama durdurmayı başarabilirsek bi kaç kemoterapi ile torunuzu kurtarabilir"
Içime birden umut ışığı doğmuştu
"Nasıl ilerlemesini engelleyebilir?"
![](https://img.wattpad.com/cover/24944964-288-k83790.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk'a Giden Töre
General FictionDoğuştan kırık kanatlarim var benim. Onun kanatlarının üzerinde özgürlüğü tanıdım, beni kanatlardan atmayı tercih etti. Benim için ölenleri asla geri getiremem. Kimseyi benim için ölümede terk edemem. Kalbim kırıla kırıla vazgeçmek zorundaydım ben...