Bir

235 32 13
                                    

"Ciddi misin? O köpek senin yüzünü mü yaladı gerçekten?"

Ve ardından kocaman, sinir bozucu, tiz ve vahşi yanımı uyandıran bir kahkaha.

Son 15 dakikadır Yağmur'un dalga geçişlerine katlanıyordum. Ve her zaman ona bir şey anlattığımda yaptığımı yapıyordum;

Bir daha ona bu tür şeyleri asla anlatmayacağıma dair yeminler etmek ve geçirdiğim son dakikalara lanet okumak.

Yuvarlak, annemin dantelleriyle örtülmüş mutfak masasından kalkıp tezgaha yürüdüm. İsmini, aylarca uğraşsam dahi telaffuz edemeyeceğim, en az yirmi beş harfli Alman markası kahve makinemizin düğmesine basarken, gözüm çoktan hemen yan taraftaki ekmek bıçağına takılmıştı.

İnsanların nasıl cinnet geçirdiklerini anlıyordum sanırım.

Yağmur kendini mezardan, beni de hapishaneden kurtarmak için sustu. Tabiki de 18 yıllık kuzenim olarak o bıçağa olan bakışlarımı anlamlandırmıştı.

"Evet, cidden ben gözlerim kapalı ağacın dibinde otururken vurduğumun çocuğunun, vurduğumun köpeği gelip o iğrenç salyalarını yüzüme bulaştırdı."

Hayvanseverliğimden dolayı Yaģmur'un gözleri dolmuştu. Ya da gülmekten. Her neyse.

"Ve sen de çığlık attın."

"Evet aptal. Peki sen neden az önce üç defa anlattırdığın olayı bana tekrar onaylattırıyorsun?"

Yağmur tekrar güldü.

"Seninle tekrar dalga geçebilmek için." dedi ve tezgaha olan ani hamlemle mutfaktan çığlık çığlığa kaçtı.

Evde onu ekmek bıçağıyla kovalayamayacağım için üzülüp, kahve makinesindeki kahveyi bir fincana boşalttım.

Tabi ki de onu ben içmeyeceğim.

Dört gözlü ocağımızda koca bir demlik taze çay varken hangi akla hizmet kahve içilirdi ki?

Yağmur'a bunu bir ara sormalıyım.

Kendime de ince belli çay bardağıyla demli bir çay koyarken, aklımda ne o tüy yumağı, ne tüy yumağının ahmak sahibi, ne de aptal Yağmur vardı.

Hey! Yarın Kimya sınavım var!

Bence bu sloganla tüm öğrenciler için bol gişeli bir korku filmi çekilebilirdi.

Açıkcası bir kimya sınavına girmektense üç tane matematik sınavına girmeyi tercih eden biri olarak korkmakta haklıydım.

Allah aşkına!

Sayısal seçtiğim için kendime en içten küfürlerimi armağan ediyordum.

Pekala tüm haftasonu ve daha önceden bu sınava hazırlanmış olabilirdim, ama bu beni gram rahatlatmıyordu.

Kesinlikle kimyadan nefret ediyordum. Ne zaman ki, korkunç kelimeler gördüm o kitaplarda, o gün bugündür kendisiyle pek geçinemeyiz.

Bir keresinde iki aydan fazla çalışıp girdiğim kimya sınavından otuz alınca tüm isteğim kaçmıştı kimyaya karşı.

Deli gibi çalıştığım ve su gibi çözdüğüm soruları, sınavda tıkanıp çözemedikten hemen sonra ağır bir travma geçirmiştim sanırım.

Bunda o cadoloz öğretmenimizin de görmezden gelinemeyecek bir katkısı olduğunu da söylemeden geçemeyeceğim.

Boşversenize.

Ben o gerizekalı çocuğa sinirlenebilirim sanırım.

Hayır yani, hangi akıllı insan onca kişinin içinde köpeğin tasmasını çıkarırdı ki? Eğer çığlık atmasaydım o tüylü canavar beni yiyip, kemiklerimi akşam yemeği için saklardı!

Abartmıyorum tabi ki!

Tamam, beni sadece yalamış olabilirdi ama bu benden kaynaklanıyordu. Ya beni ısırsaydı? Eminim ki o sivri ve korkunç dişleriyle bunu yaparken hiç de zorlanmazdı.

Aman Allah'ım bi' mezarım bile olmayacaktı.

Bu korkunçtu. Boşuna köpeklerden nefret etmiyordum işte.

"Zeynep! Demet teyzem seni çağırıyor!"

Yağmur'dan cidden nefret ediyordum. Eminim onu bıçakla tehdit ettiğim için parka olan küçük kaçamağımı anneme ispitlemişti. Bunda ne var, derseniz annemi kesinlikle tanımıyorsunuz demektir. Her gün deli gibi çalışmamı söyleyen ve nefes dahi almamdan rahatsız olan biricik annem sanırım birazdan beni doğrayacaktı.

Hadi ama, üniversiteye hazırlananlar da insan. Zaten okulda yeterince boğuyorlardı bizi. Evde biraz nefes alabilsem daha adil olmaz mıydı? Okul başladığından beri bahçeyi yalnızca girip çıkarken görüyorduk. Üstelik okula ilk geldiğimde aşık olduğum bir bahçesi vardı!

Bu gerçekten adaletsizlikti.

Ve korkunun ecele faydası yoktu. Mutfakta ne kadar oyalanırsam oyalanayım Demet Sultan beni hapur hupur yiyecekti. Ah, canım annem.

"Efendim anne?" diyerek mutfaktan çıktığımda gözlerimle Yağmur'a korkunç bakışlar atıyordum.

Hey, durun bir dakika. İşler yolunda değildi. Annem kızgın görünmüyordu. Yağmur ise 'yine ne yaptım' der gibiydi.

"Kızım ben sana markete git demedim mi? Evde mercimek kalmamış. Sanırım birileri mercimek köftesi istemiyor."

Pekala.

Sanırım önce Yağmur'un günahını aldığım için Yağmur'dan ve annemi size kötü gösterdiğim için annemden özür dilemeliydim.

Mercimek köftesine bayılırdım!

Dilenecek özürleri erteleyip, odamdan üstüme yeşil hırkamı kaptım. Öğlene göre hava daha soğuktu sanki. Ve doğru tahmin, asla hastalanmamalıydım.

İki sokak arkamızda kalan ufak markete girdiğimde hızlı yürüdüğüm için yanaklarım kızarmıştı. Lütfen ama, mercimek köftesi diyoruz burada. Kasada duran ve benim yaşlarımdaki Meltem'e gülümsedim. Çok tatlı ve iyi biriydi. Ama maalesef hayat hepimize gülümseyen yüzünü göstermiyordu. O babası tarafından terkedilmiş bir kızdı. Her ne kadar bir anneye sahip olsa da bunun iyi mi, kötü mü olduğu tartışılırdı. Kadın çalışmıyor ve yalnızca Meltem'den geçiniyordu. Anne kız arasındaki ilişkiyi yakından bilmesem de anlamadığım bir sebeple annesi Meltem'e daima kızgındı.

Ah, her neyse.

Meltem'le ayaküstü kısaca sohbet edip, elimde mercimek paketi ve bir poşet dolusu abur cuburla eve doğru yürüdüm.

Yiyip de kilo almadığım için her zaman şanslı olduğumu düşünmüşümdür.

Ayıcıklı anahtarlığım ve ben eve girdiğimizde içeriden epey kalabalık bir gürültü geliyordu. Jale teyzemler içeride olmalıydı. Poşetleri mutfağa bırakıp hemen salona geçtim. Jale teyzeme sarılıp yanaklarını öperken, yan koltukta oturan; sarışın, kısa saçlı kadın dikkatimi çekti.

Onu daha önce görmemiştim. Zaten üzerindeki kıyafetler ne kadar pahalı olduklarını haykırıyordu sanki.

Anladık, zenginsin.

Kadın bana dönüp sıcak bir şekilde gülümsediğinde çoktan anneme dikmiştim bakışlarımı. Bu kadın kimdi ve evimizde ne arıyordu?

Annem tam ağzını açmış, kadını bana tanıtacakken salonun kapısı açıldı ve içeriye o girdi.

Kim mi?

Sabah, parkta gördüğüm, köpeğinin yüzümü yaladığı şu ahmak çocuk!

Merhaba arkadaşlar! Yeni hikayemin ilk bölümü ve ben karşınızdayız! Umarım bölümü beğenmişsinizdir. Görüşlerinizi okumayı çok isterim. Yeni bölümü müsait olduğum en kısa zamanda yazacağım. Görüşmek üzere. Sizi seviyorum..

TarçınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin