Beş

166 21 16
                                    

Merhaba arkadaşlar. Öncelikle özür diliyorum, bu kadar beklettiğim için. Ama sınavlarla başım belada ve notlarım oldukça kötü. Ben de fırsat bulup bölümümü tamamlayamadım, fırsat bulunca da ilham periciklerim uğramadı zaten. Anlayışınıza sığınıyorum.

Ayrıca bölümde yazım yanlışı yapmamak için çok dikkat ettim. Ama gözümden kaçan yerler olmuştur illa ki. O kısımları da yorumla bana bildirirseniz çok sevinirim. Sizi seviyorum :)

Keyifli okumalar...

Genç adam koltuğunda uzanmış, maçın başlamasını beklerken, bir yandan da sürekli saati kontrol ediyordu. Can, her zamanki gibi geç kalmıştı. Üstelik bu akşam fenerbahçe maçı varken!

Çalan kapıyla ayaklanırken gelenin o olmasını ümit ediyordu.

Yoksa bu lanet televizyonda o maçı izleyebilmesi mümkün değildi.

"Nerede kaldın Can?" diye çıkıştı kapıda sırıtan arkadaşına.

"Kerem. Kabullen artık. Tamam beni özlüyorsun, biliyorum ama tüm gün seninle olamam anla bunu."

Kerem zaten sinirli olduğu için Can'a öldürecek gibi baktı. Maçın bir dakikasını bile hele bir kaçırsın, o zaman çiğ çiğ yiyecekti bu salağı.

Can elindeki poşetleri Kerem'e uzatırken, kendi de ufak, dikdörtgen kutuyu alarak salona geçti. Adam akıllı bir televizyon alamamıştı ki fakir arkadaşı.

Hince gülümserken, neden evinde oturup da adamakıllı izlemediğine lanet etti. Ama, kardeşlik işte. Kerem'i böyle zamanlarında yalnız bırakamıyordu.

İşin kötüsü, Ahmet Amca da fena uyanıktı. Sırf Kerem'in zaaflarını bildiği için babasına onu eve almamasını rica etmişti. Babası da sevdiği arkadaşını kırmayıp, Kerem'i postalamıştı.

Eee, Can da kötü gün dostu olarak üstüne düşeni yapmış, onu böyle bir akşamda yanlız bırakmamıştı. Ne de olsa Kerem maçı izleyemiyorken kendisi evinde keyifle otursa burnunun kırılmayacağına kimse garanti veremezdi.

Kerem'di bu.

Dekoderi hızlıca televizyona bağlarken, maça kadar yetiştirebilmeyi umdu Can. Mevzu bahis fenerbahçe maçıyken dakikaların işlemesi aleyhineydi.

Kerem elinde ağzına kadar dolu iki çerez kasesi ve koca bardakların olduğu bir tepsiyle salona girdiğinde Can elinde kumandayla kanalı bulmaya çalışıyordu.

Elindekileri sehpaya bırakıp yayvanca koltuğa otururken, maçı kaçırmayacağı için mutluydu.

***

"Ulan ben senin atacağın topu.."

Kerem elindeki bardağı sertçe sehpaya çarparken bağırmadan edemiyordu. 'Ulan o gol kaçırılır mıydı be?'

Can sırıtarak arkasına yaslandı. Kerem kadar fanatik olmadığından maç yerine Kerem'in bu hallerini izlemeyi tercih ediyordu. Gülmemek için kendini tutmak zor oluyordu ama can güvenliği için de bu gerekliydi.

Maç nihayet temiz bir beraberlikle sonlanırken Kerem burnundan soluyordu.

"Abi bi' maç ya, büyütme bu kadar."

Kerem kırmızı görmüş boğa misali Can'a bakmaya devam ederken kızgın ama, sessiz bir şekilde homurdandı.

"Can. Kes sesini."

Can kucağında duran yastığı yan tarafa fırlatıp ayağa kalkarken, zoraki sırıttı. Buradan tüymeliydi.

"Iıı, tamam o zaman. Şöyle yapalım. Ben gideyim." Dekodere doğru eğilmişken, vazgeçti. "Bak bunu da burada bırakıyorum. İstediğin zaman başka bir maçı da izlersin tamam mı?"

TarçınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin