Sekiz

124 21 8
                                    

Merhaba arkadaşlar. Bölüme geçmeden önce, dün İstanbul Atatürk Havalimanı'nda olan patlama için üzüntümü belirtmek istiyorum. Hayatını kaybeden 36 kişiye Allah'tan rahmet ve yakınlarına sabır diliyorum. Yaralılara Allah şifa versin. Milletçe başımız sağ olsun..

"Zeynep!"

Annemin sesiyle irkilerek başımı test kitabından kaldırdığımda iki saattir masada oturduğumu ancak fark ettim.

"Ne var?" Evet öyle de kibarımdır.

Annemden cevap beklemeden pofuduk terliklerim ve tavşanlı pijama takımımla salona doğru  yürüdüm.

Salonda ise Yağmur ve Jale Teyzem vardı. Teyzeme sarılırken çemkirmeyi  de ihmal etmedim.

"Demek unutulduk he? Demek dayımları bizden daha çok seviyorsunuz? Gittiniz gelmediniz yahu. O nasıl ziyaretti bakayım? Öyle olsun Jale Hanım. Öyle olsun Yağmur Hanım."

Yağmur ciddi bir tavırla bana bakarken Jale Teyzem'de gergince gülümsemeye çalışıyordu. Anneme 'ne oluyor?' Dercesine kaş göz yapsam da beni takmadan evde gözlerini dolaştırmaya devam etti.  

Güzel halımızın, güzel desenlerini incelerken yavaştan tırsmaya başlamıştım. Gerçekten, ne oluyordu yahu? 

Herkes yerine oturduğunda ben hala tepelerinde dikiliyordum. Zaten bi gariplik olduğu baştan belliydi. Teyzem bir kaç gün diye gitmişti dayımlara ama yaklaşık bir haftadır oradaydı. 

Kollarımı göğsümün üzerinden bağlarken tek kaşım, 'dökülün' der gibi havadaydı.

Annem huzursuzca yerinde kıpırdandığında epey meraklanmıştım.

"Zeynep.. Kuzum.. Şeyy,  babaannen.. babaannen İstanbul'a geliyormuş."

***

Kerem sakin adımlarla derslikten çıkıp kantine yürürken üzerindeki bakışları hissedebiliyordu. Elinde rulo yaptığı ince defteri daha da sıkı hale getirene kadar adımlarını sürdürdü. 

Can yarım saate burada olurdu. Zaten bu adamı beklediği kadar ömründe başka hiçbir şeyi beklemiyordu. Bazen sanki evliymiş de karısının hazırlanmasını bekliyormuş gibi hissetmiyor değildi. Bu da yavaştan ürkütüyordu kendisini.

Hasır sandalyeye oturduğunda biraz zaman geçirmek için telefonunu açtı. Mesajların çoğu tanımadığı numaralardan ve hani şu, 'beni becer' temalı olanlardandı. Hepsini okumadan silerken, annesinin de bir mesajı olduğunu gördü.

"Kerem, en yakın zamanda eve uğra. Konuşmamız gerekenler var." Merakla kaşlarını çatarken aklına babasını görmek istemediği geldi. Ancak büyük ihtimalle şu bahsi geçen konuşmada babası da olacaktı.

Telefonu hoşnutsuzca kapatıp masaya bırakırken Can da karşısındaki sandalyeyi çekip oturmuştu.

"Hayatım, çok beklettim mi?"

Kerem zaten sinirli olduğu için Can'a bir el hareketi yaptı. Can iki eliyle gözlerini kapatırken Ayten Teyze misali cık cıklamaya başlamıştı.

"Aaa, terbiyesiz. Yaptığı hareketlere bak. Psikolojimi bozuyorsun, psikolojimi. Artık seninle olan ilişkimizi gözden geçirme gereği hissediyorum. Böyle devam edemeyiz."

"Can, abicim bi' siktir git. Bak zaten sinirlerim bozuk vallahi kıracağım ağzını burnunu."

Can nihayet zevzekliği bırakıp yerinde doğruldu.

"Ne oldu sana ya?"

"Annem mesaj atmış, eve uğramam gerekiyormuş. Bir şey konuşacakmışız. Hah! Nasıl bir şey acaba?!"

TarçınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin