Dört

168 27 10
                                    

Merhabaaaa :)) Yeni kapağımızı nasıl buldunuz bakalım? Ben çok beğendim. Neyse uzatmayayım.. Yazarken çok eğlendiğim bir bölümdü umarım sizde beğenirsiniz...
Vote ve yorumlarınızı bekliyorum.
Keyifli okumalar...

"Zeynep ya.. Biz buna binmek zorunda mıydık? Diğerine binseydik, bu çok kalabalık."

Kerem'in sıkıntılı sesini duyduğumda gülmemek için dudaklarıma dişlerimi geçirdim. Kadıköy Sahili'ne gitmek için bir otobüsteydik ve can çekişiyorduk.

Kerem'le eğlenmek için, günün her saati tıka basa dolu olan 92T'ye binmemizde tabiki de benim ufak bir katkım vardı.

"Of Kerem. Bir sonraki de böyle. Ve bir sonraki de... Ne yapalım yani, kırk dakika için taksiye mi binelim? Vallahi benim taksiye verecek bir elli kağıdım yok, senin?"

Mevzuyu bildiğim için böyle bir nokta atışı yapmıştım. Kerem huzursuzca beni onayladığında kesinlikle halinden memnun değildi. Oysa ki bizim tatlı, sempatik ve sıcakkanlı otobüslerimiz Kerem'i daha çok misafir edecekti..

Bir beş dakika sessizlikten sonra, Kerem rahatsızca yerinde kıpırdanmaya başladı. Ben ne olduğunu anlayamadan öfkeli sesi kulaklarımı doldurdu.

"Kardeşim! Senin elinin benim bacağımda ne işi var?"

Kerem'in arkasındaki on beş - on altı yaşlarındaki çocuk oldukça tırsmış görünüyordu.

"Abi ben, bilerek şey etmedim. Otobüs birden fren yapınca düşmeyeyim diye..." Kerem'in öfkeli bakışlarıyla cümlesini yarım bırakırken ona hak vermiştim. Öyle öfkeliydi ki, yerinde olsam ben de korkardım.

Artık dudaklarımın kanayacak olmasından endişeleniyordum. Çünkü Kerem'in öfkeyle verdiği nefesler bile beni eğlendiriyordu.

Her durduğumuzda millet çullanıyordu mübarek. Ben de yavaştan, Kerem'le uğraşmanın bu çileye değip değmediğini düşünmeye başlamıştım.

Birden Kerem arkama geçince nefesimi tuttum.

Hayır bu komik değildi.

Otobüsün yaptığı ani frenle belimde Kerem'in elini hissettim. Ben ağzıma bir somun ekmek tıkmışlar gibi öksürürken o da elini ateşe değmiş gibi çekmişti.

Biraz sonra kulağımda bir nefes duydum.

"Kusura bakma Zeynep. Refleks."

Yanaklarıma toplanan kanı hissettiğimde, önüme dökülen birkaç tutamla yüzümü gizlemeye çalıştım. Görende...

Tövbe.

Oksijensiz solunum yaparak geberdiğim, Kerem'le eğlendiğim ve orta yaşlı ablaların hiç de hoş olmayan tacizlerine uğradığım kırk dakikanın ardından nihayet gelebilmiştik.

"Bak şimdi akbilini ben bastım ama bir sonrakine karışmam Kerem. Öğrenci indirimli olsa da ikincide bana mısın demiyor."

Kerem anlamazca bana baktığında ona gözlerimi kısarak karşılık verdim.

"Derken?"

"İstanbul'da yürüyerek mi bir yerlere gitmeyi planlıyorsun acaba? Dur. Yoksa taksiye bineceğini filan mı düşünüyorsun?"

Kerem'in kaşları inanmazlıkla havalanırken, daha önce bizim tatlı otobüslerimize binmeyi düşünmediğini anladım.

"Aağm. Bilmem. Ulaşımı düşünmemiştim."

"Aah. Pekala. Öğreneceksin Kerem. Ne de olsa herkes bir gün 92T'ye binecektir."

Kerem güldüğünde şaşkınlıkla ona baktım. Ne? Gülmüyordu.

TarçınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin