İyi Okumalar :)
1997- Eylül İstanbul
Genç kadın eve dönerken bomboştu. Yine aynı şey olmuştu. Yıllar önce o gece Kenan'ın onu bırakıp gittiği o gecede ki duyguları beynin gizli köşelerinden çıkıp 'bizde buradayız' dmişlerdi. Aslında iyi idare etmişti. O an Kenan ani bir hışımla ayağa kalkıp masasına gelirken, içini kaplayan o korkuyu anlamıştı. Kaybetme korkusu. O mutluydu ve geçmişin hayaletleri onun mutluluğunu bozamayacaktı. Tanımamazlıktan geldi.
"Asiye!" dedi.
"Affedersiniz tanışıyor muyuz?" O an en iyi yol bu gibi gelmişti. Nereden bilecekti aslında her şeyin sarpa sarmasına neden olacağını.
"Beni tanımadın mı? Kenan ben."
"Özür dilerim gerçekten çıkartamadım. Ayrıca adım Asiye de değil" dedi oyunculuk yeteneğinin nasıl olduğu konusunda emin değildi.
"Yelda Hanım bir sorun mu var?" dedi derginin koordinatörü Ahmet bey.
"Ah beyefendi beni birisiyle karıştırdı herhalde." Dedi Kenan'a dönerek. Hala çok yakışıklıydı. Ayrıca bir şey daha fark etti ondan nefret etmiyordu.
Çünkü o ona Murat'ı ve meleklerini vermişti. Hatta ona bir teşekkür borcu olduğunu düşünüyordu.
"Galiba haklısınız. Ama bu benzerlik inanılmaz ikiz gibisiniz." Hala diretiyordu. Hissetmişti genç adam ve yıllar önce yaptığı en büyük hatayı düzeltmeliydi. O kadar özlemişti ki Asiyesini...
"insanlar çift yaratılmış derler. Ama aradığınız kadın değilim. Kusura bakmayın."
"Asıl siz kusura bakmayın. Rahatsız ettiğim için üzgünüm."
"Hiç sorun değil. Afiyet olsun" dedi gülümseyerek.
Kenan hipnotize olmuş bir şekilde "Size de" diyerek masasına döndü.
Karsıyla arasını düzeltmek ve çocuklarını mutlu etmek için çıkmıştı bu yemeğe. Ama en büyük yıkımı da o almıştı. Yıllardır içinde büyüyen pişmanlık ve hasret birden taşmıştı içinden. Kadın yanında ki adamla konuşmasına dönmüştü bile. Bu kadar benzerlik imkânsızdı. Gülünce elmacık kemiğinde beliren o küçük gamzesi bile aynıydı. Ya bu gerçekten bir benzerlikti. Ya da genç adam kafayı sıyırmak üzereydi.
O geceden sonra Yelda'nın kâbusları hayatını cehenneme çevirmeye başladı. Hemen hemen her gece aynı kâbusu görüyordu. Açelya'yı yeni doğurmuş ve kucağına almıştı. Murat da yanlarında duruyor ve kızı seviyordu. Sonra kapıdan Kenan'a çok benzeyen bir adam girip Yelda'nın kucağında ki meleğini ondan zorla alıyordu. O da her seferinde kan ter içinde uyanıyordu. Murat da onunla birlikte sabahı sabah ediyordu. Dayanamayacağı bir hal almıştı artık. İşe gidemiyordu, uyuyamıyor ve çocuklarıyla ilgilenemiyordu. Kâbusu gerçek olmuştu. 2 ay boyunca çocuklarını doğru dürüst görmemişti. Murat bu duruma çare olarak onu yakın bir arkadaşı olan Selda'ya götürdü. Selda işinde iyi olan bir psikiyatris idi. Yelda başta bu duruma pek sıcak bakmasa da kabuslarıyla baş edemeyince kabul etti.
İki yıl boyunca düzenli olarak tedavi gördü. Ama bu ilaçlar ondan bütün enerjisini alıyordu. İşe gitmekte ısrar ediyordu ve işten sonra eve döndüğünde sabaha kadar uyuyordu. Murat her ne kadar bu durumu çocuklara çaktırmak istemediyse de onun çocukları fazlasıyla olgundu ve iki yıl bahaneler için fazla uzun bir süreydi. Açelya içine kapanmıştı. Çünkü en yakın arkadaşı bu yaz tatilinden sonra İzmir'e taşıyordu. O da çareyi içine ve derslerine kapanmakta bulmuştu. Mert ise zaten sanki aynı evde değilmiş gibiydi. Hiçbir şey onu üzemez veya ona zarar veremezdi sanki. Çocuk yaşında çevresine ördüğü duvarlarıyla inanılmaz sağlam bir kale inşa etmişti. O duvarları aşamıyordu. Ailesi iki yıl öncesinde kadar ne kadar mükemmelse şimdide bir o kadar berbat bir durumdaydı ve genç adam yorulmuştu. Sorun neredeydi bilmiyordu, nerede yanlış yapmıştı anlayamıyordu. Bu işe bir son vermeye kararlıydı. Bir üst katta bulunan yatak odalarına girdi. Karısı her zaman ki gibi dört direkli yatağında yatıyordu. Üzerine siyah uzun bir gecelik vardı. Beyaz teninin üzerinde parlıyordu. Her geçen gün daha da katlanarak çoğalan bir aşkla seviyordu bu kadını. Ama şu an yatakta yatan kadın onun Yelda'sı değildi. Ölü gibiydi. Sadece vücudu buradaydı sanki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KELEBEK ÖMRÜ
RomanceKısacık yaşamı olan ama güzelliğiyle de hep akılda kalan rengarenk bir kelebek... Ömrünü hiç bitmeyecekmiş gibi yaşayan vurdumduymaz bir adam. Geçmişin tozlu raflarında yerini almış, onu yaşayan iki kişi dışında kimsenin bilmediği bir aşk... Bu aşk...