İyi okumalar...
2015- Mayıs İstanbul
"Kardeşi mi? Sen Açelya mısın?" dedi. Tanışıyormuşuz gibi bir hali vardı. Tanışıyor muyduk biz bu heykelcikle?
"Evet, Benim sevimsiz kız kardeşim Açelya. Kerem Poyrazoğlu hani bahsetmiştim ya Poyrazoğlu teknolojinin CEO'su. Tanıştınız işte." Poyrazoğlu teknoloji mi? Hay bin bentley. Bu benim arabasını çektirdiğim adam mı?
"Çok memnun oldum Açelya Hanım. Aslında ben sizi biraz tanıyorum. Fall sayesinde, kız kardeşim derginize hayran." Neden bu adam tuhaf tuhaf bakıyor bana ya. Acaba araba olayını öğrendi mi? Yok canım nereden bilecek?
"Ah öyle mi çok sevindim. Kendisiyle tanışmak isterim." Tabi ki de istemiyorum. Yalandan kim ölmüş.
Yemeğin devamında daha çok Deniz ile sohbet ederek geçirdim. Ama sanki her an izleniyormuş gibiydim. Komplo teorileri departmanında çalışabilecek kadar Agatha ablamızın kitaplarını okumuştum. Bu yüzden sanki bir canlının bakışları beni delip geçiyordu. Silkelen ve kendine gel kızım. Tamam abartmayı her zaman sevmişimdir.
"Sen de bi tuhaflık var sanki. Sorun mu var?" arkadaşınız sizin hakkınızda her şeyi biliyorsa oradan koşarak uzaklaşın.
"Yok canım bir sorunum. Hatta spora başladım. Mükemmel değil mi?" dedi. Spor dedin mi Deniz için akan sular durur.
"Spor? Sen? Sen ve spor yapmak? Gerçekten bir sorun var değil mi?" Ah gerçekten formdan düşmüşüm. Başa gelen çekilir.
"Tamam var. Ama henüz bir sorun olup olmadığını bilmiyorum." Evet, bu muhteşem cümlemle Deniz kadar zeki bir kızı bile afallatmıştım. "Bu gece burada kalıyorsun."
"Ama hast..."
"Aması maması yok hanımefendi. Bak durum ciddi. Odama gidince anlatacağım her şeyi sana söz veriyorum." Deyip susturdum.
Yemek sinir bozucu derece normal geçmişti. Tabi canım sıkılmasında diğer bir etken ise içimi okuyormuş gibi bakan yeşil gözlerdi. Cidden adam sanki bütün sırlarımı benden daha iyi biliyormuş gibi bakıyordu. Ayrıca sevgili abimle de çok iyi arkadaş olmuşlardı. Gerçekten...
Kerem beyi uğurladıktan sonra biz de iyi geceler dileyip odama geçtik. Merakının başına bir gün dert açacağını düşündüğüm –büyük ihtimalle benim tarafımdan- sevgili arkadaşım hemen lafa girip
"Anlat!" diye emretti ve yatağımım ayakucunda duran mavi pufa oturup emrini yerine getirmem için beklemeye başladı. Ben neden bu ara herkese bir şeyler anlatıyordum. Makyaj masama oturup makyajımı temizlerken araba olayın itibaren anlattım. Geceliklerimizi giyinince, Deniz bu evdeki en sevdiği yere yani benim penceremin önünde ki okuma koltuğuma oturdu be de büyük bir yastık alıp yere bağdaş kurarak oturdum. Tabi ben bunları anlatırken konuşmamı kahkahalarıyla böldü sürekli.
"e bakalım başka olay geldi mi başına?" Anlatıp anlatmamak arasında kaldığım bir konu vardı aslında.
"Anlaşılan varmış. Dökül bakalım sarışın. Eğer hikâyeni beğenirsem ben de sana bir şey anlatacağım." dedi. Bu kızdan nefret ediyorum.
"Niyeymiş. Önce sen anlatacaksın. Ben anlattım sıra sende eğer hikayeni beğenirsem ben de belki sana anlatırım." Dedim.
"Ama benim hikayem daha olaylı o yüzden önce sen." Dedi biraz duraklayıp "Ama bir ipucu verebilirim belki."
"Tamam, öyle olsun."
"Yeni gelen cerrahla ilgili." Evet, vurdu ve gol oldu.
"Yeni bir eve taşınmayı düşünüyorum" dedim yüzümde ki sırıtışı saklamayarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KELEBEK ÖMRÜ
RomantizmKısacık yaşamı olan ama güzelliğiyle de hep akılda kalan rengarenk bir kelebek... Ömrünü hiç bitmeyecekmiş gibi yaşayan vurdumduymaz bir adam. Geçmişin tozlu raflarında yerini almış, onu yaşayan iki kişi dışında kimsenin bilmediği bir aşk... Bu aşk...