._. ._. ._. ._. ._.Odada beklemekten sıkılmıştım.Dışarıdaki duvarların ve eşyaların aksine her şey bembeyazdı. Duvarlarda Yakup ve iyileşmiş (!) hastalarının resimleri vardı. Hepsinin yüzündeki ifade zoraki çizilmişti. Resimleri incelemeye o kadar dalmıştım ki odaya giren kızı duymadım bile. Ellerinde dosyalar vardı. Ayağıyla kapıyı kapattı. Masanın üzerine dosyaları koydu. Deri koltukların birine yığıldı . Anlaşılan oda beni farketmemişti.
Bal köpüğü rengi saçlarını kalemle topuz yapmıştı. Minik sivri bir burnu vardı. Çok anlaşılmasada sol kulağı kepçeydi.
Bakışlarımız birleşti. O ince sesiyle çığlık attı. Hemen ayağa kalktı.
" Şey ben çok özür dilerim . Korkutmak istememiştim seni . Ben aaa ben Rüzgar ? "
Elimi uzatmıştım. İlk defa insanlarla tanışırken elimi uzatmıştım.
" Ahh pardon asıl ben korkutduysam özür dilerim aptal gibi bağırdım . Evet evet Rüzgar , amcam bahsetmişti senden ." Uzattığım elimi temkinlice sıktı.
Bembeyaz elleri benim kaba ellerimin yanında küçücük kalıyordu. Çantasını koluna taktı. Elleriyle saçındaki kalemi bulmaya çalışıyordu. Bulamaması komikti. Sırıtırken eğilip saçındaki kalemi çekip çıkardım. Topladığı saçları aniden önüne dökülünce aniden sıçradı. O kadar saf ve temizdi ki su görse benliğinden utanırdı.
" Hadi gidelim ." Boş anıma geldiğinden " hıı ? " diye sordum. Narin bir kahkaha attı.
" Tuhafsın. Senle işimiz var. Sen mi bana göz kulak olacaksın ben mi cidden anlamadım. "
Güldüm .
Lan Rüzgar bu çilliye kaptırma lan kendini beni de yakarsın kendine de sakın devreye girer rezil ederim seni ...
Yüzümdeki sırıtış Kafamın içinde Oktay'ın sesini duymamla beraber silindi. Ani duygu değişimimi Minada anlamış olsa gerek ki şaşkın şaşkın bana bakıyordu.
Asansöre bindik . Gözüm yine o tuşa takıldı. Merakıma yenik düşüp sordum.
"Bu katta ne var ? "
" Mahzen orası ."
" Ne mahzeni ?!?! "
" Hayır yanlış anladın orası gerçek anlamdaki mahzen değil küçükken Ben de orayı merak ederdim bir gün amcama beni oraya götürmesini istedim. Oda beni kıramadı. Benim uydurduğum bişeydi yani mahzen ."
Derken zemin kat tuşuna değilde o boş tuşa bastı.
" Merakta bırakmayı hiç sevmem."
*
Sessizdi. Etrafda bizden başka kimse yoktu. Koridorun sonunda bir kapı vardı. Kapı şifreliydi. Mina kapıya şifreyi girerken aynı zamanda benle konuşuyordu.
" Hastanenin duvarları neden siyah ya da terapistlerin odaları baştan aşağı neden bembeyaz biliyor musun ? "
Cevap vermeme fırsat bırakmadan devam etti .
" Bunu amcama sormuştum. Oda söyle yanıt vermişti: Siyah bunaltır , siyah ölümün rengidir. Karamsarlık ve ümitsizliği temsil eder . Hastaları önce ümitsizliğe düşürüyoruz . Beyaz yaşamdır. Beyaz renk ilede onlara yaşamı vaad ediyoruz . Virüs gibi düşün . Antivirüs programını satmak için virüsünü kendin yayarsın. "
Dediklerini hazmedememiş gibi yüzünü buruşturdu.
" Bu bana oldum olası yanlış gelir. Amcamın tedavi yöntemi
dağıt , yık ; toparla ..."Aynı fikirde olduğum birileriyle konuşmak hoşuma gitmişti.
Kapıdan içeri girdik. Duvarlar da cam bölmeler vardı.
"Burası kronik hastaların bulunduğu yer . Gözetim altında tutulmak zorundalar. "Koridor baya uzundu. Yakup denilen adamın normal olmadığını biliyordum ama bu fazlaydı. Yoğun bakım üniteleri gibiydi. Her cam bölmenin dışında hastaların dosyaları olduğunu tahmin ettiğim dosyalar bulunuyordu.
"Hastaların hikayelerini dinlemek ister misin ?"
" Tabi merak ediyorum . "
Aslında gerçekten merak ediyordum . Cam bölmenin önüne geldik .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tuhaf Adam
Teen FictionKişiliklerim birbirleriyle yaşamayı öğrendi , gidecek bir bedenleri olmadığını anladı en sonunda ...