Bölüm 11 ''Git''

102 14 6
                                    

Sabah uyandığımda boğazlarım ağrıyordu. Yorgun hissediyordum. Bilmediğim bir evdeydim. Etrafıma bakındım.

Büyük bir odadaydım. Beyaz tül perdeler, gri ve siyahtan oluşmuş duvarlar, yatak çarşafı bile siyah olan bir odadaydım. Neyse ki perdeler beyazdı. Yatak odanın ortasında yuvarlak ama geniş bir yataktı. Yan tarafımda mavi bir çalışma masası üzerinde düzenli kitaplar, kalemler ve kahve bardağı vardı. Yatağın çaprazında ise bir dolap vardı. Bir tarafı gri diğer tarafı siyahtı. Değişik ama güzeldi.

"Günaydın, uykucu." Diyerek odaya giren Poyraz'a gülümseyip "Sana da ukala." Dedim.Gülümsedi gibi oldu ama gülümsemedi.Neyse bu da bir şeydir.

Yatağımın kenarına oturup pardon kendi yatağının kenarına oturup "Nasılsın bakalım?" Doğru ya! Kalemimi kırdığı için sinirden bayılmıştım. Bir anda sinirlenip yataktan Kalkmaya çalıştım ama beni tutup yine yatağa yatırdı.  "Ne yapıyorsun bırak beni!" Diye bağırdım.

"Dinleneceksin." Dedi kesin ve çok sert bir dille. "Kapa çeneni ve beni eve götür, Poyraz!" Kısasa kısas. Yüzümde hissettiğim acıyla inledim. "S-sen ne y-yaptın?" Yüzünde hiç bir duygu değişimi yoktu. Ama gözleri her duyguyu anlatıyordu. Belki de sadece benim anlayabileceğim bir şeydi bu.

Pişmanlık...

"Dinlen." Dedi eliyle gözlerimi kapatarak bende yatağa yatıp gözlerimi kapattım ve bir damla göz yaşı akıttım. Gözlerimi silip odadan çıktı. Çıkmasıyla beraber hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. "Bulut..." diye fısıldadım. Ama o yoktu. Hani hep başım belaya girince gelecekti?  Hani? Nerede? Etrafıma bakındım ve telefonumu aramaya başladım. Yoktu.

Aşağı Poyraz 'ın yanına gittim ve "Telefonumu ver." Dedim ağladığımı belli etmemeye çalışan ses tonuyla. Televizyona bakıyordu. Tabii ki bakabilir ama tuhaf olan; kapalı olan televizyona bakması. "Hey, sana diyorum. Telefonumu ver."

"Hemde hemen." İstifini hiç bozmadan "Yukarıya çık. " Şuna bakın ya kendini bir şey sandı. Hah! "Çıkmıyorum." Büyük bir sinirle yanıma geldi."Çık, Kayra. Çık." Bu yalvarırcasına bir ses tonuydu ama bana sökmez. Beyefendi. "Çıkmıyorum. Ne yaparsın?  Yine vuracak mısın?  Vuracaksan vur da bitsin şu iş. " Durdu. Sustu. İzledi. Ve. Sarıldı. Kafasını omzuma gömdü. Birden kalbim acıdı, tişörtümdeki ıslaklık ile. Ağlıyor muydu?  O... O güçsüz düşmüştü. Ama o güçlüydü. Niye ağlıyor ki? "P-Poyraz. Ağlama. Lütfen..." Sesim fısıldar gibi çıkmıştı.Daha sıkı sarıldı.Bırakmak istemezcesine.

''Beni sakın bırakma.'' Onun sesi de fısıldar gibi çıkmıştı. ''N-neden?'' Şu an bu soruyu sormamayı istedim. Nasıl saçma bir soruydu bu? ''Boşver.'' Kafasını omzumdan kaldırıp cebinden siyah kaplı telefonumu çıkarttı. ''Kabını beğendim.'' dedi. Bir anda sinirim toz olmuştu gibi. ''Saol.'' diyerek gülümsedim. Beni kendine çekip ''Eve gitmek ister misin?'' Bu soru afallatıcıydı.

''Imm...Biraz daha yanında kalmak istiyorum.'' Yüzü ifadesiz bir hal alırken ben yine gülümsedim. ''Ee ne yapıyoruz? Beni gezdirsene.'' Diye bir fikir öne sürdüm. Biraz düşündükten sonra siyah BMW'sinin anahtarını alıp çıktık.

''Çok yoruldum ya.'' Diye homurdandım. ''Gezmek isteyen sendin.'' Diyerek kendi de homurdandı. Sonra ikimizde ayakta birbirimize boş boş bakıyorduk. Aklıma gelen fikirle bir an ufak bir kahkaha çıktı ağzımdan. Poyraz kaşlarını çatıp ''Ne diye gülüyorsun?'' Daha da güldüm ve ''Sana.Ve beline.'' Diyerek üstüne atladım. Yaşasın kötülük! Evet,ben baya eğlenmiştim ama sonuçları kötüydü.

Poyraz kaşlarını çatıp bana homurdandı ve gözlerimden yaş gelene kadar gıdıkladı.Sonrası ise... Gıdıkladıktan sonra Poyraz'ın üstüne çıkıp şakasına boğazını sıkmaya çalışırken kazayla öpüştük. İlk öpücüğümü Bulut ile yaşamayı düşünürken Poyraz'ın evinde, Poyraz'ın üstünde yarı kazayla yarı bilerek öpüşmüştük. Heyecan vericiydi ama aynı zamanda utanç da vericiydi. Kızarırken ''Ben...Bilmeyerek oldu.'' Gülümseyecek gibi oldu ama her zamanki sadist ifadesini takındı.

Soğuk Nevale Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin