Gözlerimi açtığımda önce etrafa göz gezdirmiştim.. Sonrada dizlerime, belimden aşağısını hissetmiyordum. Ve asrın hâlâ dizlerimde yatıyordu, pencelerde siyah perde olduğu için kolumdaki saate bakmak zorunda kalmıştım.
Dizlerimde yatana baktım yan dönmüş şekildeydi, bir eli yüzünün yanındayken, bir eli öyle serilmişti yatağa.
Saçları darmadağındı ama sanki bilerek bu şekil verilmiş gibi. Göz altları morarmaya yüz tutmuştu, birden kasıldı çenesi ve çevresi.
Yanındaki elini yumruk yapmıştı, alnında beliren boncuk boncuk terle kabusta olduğunu anlamıştım. Birşeyler mırıldandı ama anlamadım, bir kaç kere asrın diye seslensemde her seferinde sayıklamasını gizleyemiyordu. Hayır, gitme, olmaz gibi kelimeleri söylerken yüzü ter içinde kalmıştı. En sonunda elimi yanağına koyup adını bir kaç kere tekrarlayınca korkmuş gibi iç çekerek sıçramıştı. Aniden oturur pozisyona geçtiği için ben arkasında kalmıştım, önce ellerini saçlarına daldırıp tekrar dağıttıktan sonra hızla bana dönmüştü. Ne diyeceğimi bilemediğim için ufak bir tebessümle 'günaydın' diyebildim.
-günaydın esre.
-kabus gördün sanırım?
Cevap vermeden sarıldığında öyle kalakaldım,
-esre, sana sarıldığımda bana sarılırmısın lütfen?
-pekala..
Ellerimi sırtına koyduğumda daha çok yakınlaşmıştık. İçim o kadar tuhaftı ki, ilk defa hislerimi anlamıyordum.
Elimden tutup kaldırdı -hadi kahvaltıya gidelim.
Parkta salıncak sırası bekleyen çocuk gibiydi, gözleri yorgun ama umutlu.
-asrın benim eve gitmem lazım.
-hayır. Esre bugünü bana ayır lütfen. "derin bir nefes aldı" bak tamam ben hazırlanana kadar düşün istersen evine bırakırım istersen beraber vakit geçiririz?
-tamam.Yarım saati geçmişti, ciddi mi bu çocuk? Ben bile daha kısa sürede hazırlanırdım. Bende bu arada saçlarımı toplayıp makyajımı asyanın öğrettiği gibi toparlamıştım. Yani en azından denedim. Bacaklarım uyuşmuş be Allah'tan akşam ayakkabılarımı çıkarmıştım. Yüzümdeki tebessümü gördüm aynada, Uyurken nasılda güzeldi nasılda masum..
-Volkaaann!!
Hızla giyinme odasından çıkıp odanın kapısını açmıştı. Adı volkan olandı sanırım kapının önünde belirmişti,
-saatim nerde! Size bu çekmecelerin yerini değiştirmeyeceksiniz demedim mi?
-afedersiniz efendim.
-çabuk bir kadın çağır hepsini düzeltsin.Şaşkınlıkla bakarken bir yandan gülmeye başlamıştım. Hatta git gide kahkahaya dönüşmüştü gözlerimdeki suları silince asrının şaşkın ifadesiyle karşılaştım.
-noldu?
-hiiiìçç
-esree. Noldu?
Gülmelerimin arasında aklımdan geçenleri söylemiştim.
-ya uyurken melek gibisin uyanınca şeytan gibi.. Hani şu küçük çocuklara derler ya uyurken melek gibi uyanınca canavara dönüşüyor heryeri dağıtıyo diye. O geldi aklıma.Kapıyı tek eliyle itip üzerime doğru yürümeye başlamıştı. Gözleri sanki sinirli gibiydi, en sonunda duvara sırtımı yasladığımda asyaya içimden küfür ediyordum. Giydirdiği topuklu ayakkabı sayesinde asrınla boy mesafemiz çok azdı.
-Gözlerime bak.
İçsesim hayır derken ben yanıtsız kalmayı tercih ettim. Kaldırırsam dudakları burnuma değerdi herhalde.
-Esre, gözlerime bak.
Kafamı kaldırıp gözlerine bakarken gülümsemişti.
-sen beni uyurken izledin mi?
Gözlerimi resmen pörtletmiştim. - sen uyumuyomuydun? Utandığım için yüzümü eğerken tekrar eliyle kaldırmıştı. Yüzü bana yaklaşırken kalbimde sincaplar koşuşturup, boğazımda kelebekler özgürlüğü ilan etmeyi bekliyor gibiydi. Hiç birşey yapamamıştım, gözlerimse kendiliğinden kapanmıştı. Dudağımın kenarına ufak öpücük bırakmasıyla midemde konfetileri patlatmıştı öküzler. Özgürlüğe kavuşan kelebekler havai fişek atıyordu karnıma. Yüreğim öyle hızlı atıyordu ki anlatamam. Gözlerimi açtığımda asrın beni izliyordu.
-Bir daha böyle birşey yapma asrın.
-Neden?
-Öyle..
-Esreeee..
-Asrın yapma. Çünkü, ya ben bilmiyorum tamam mı. Yaklaştığın anda kelimelerin anlamını yitireceği şeyler yaşıyorum.
-Aşk
-efendim?
-O yaşadığın aşk. Ben sana her bakışımda yaşıyorum bütün bunları. Nefesim kesiliyormuş gibi ama kesilmiyor. Neyse hadi gidelim.
Elimden tutup odadan çıktığında etraf sanki sabah olmamış gibi çok olmasada doluydu. Bu insanların işi gücü yokmu acaba. Belkide zengindir hepsi zaten bizim gibiler burda 15 liraya su içer oda boğazında kalır fiyatı duyunca :D merdivenlerden inerken elimi iki kez çekmeme rağmen ısrarla tutan asrına bezdim artık bakışı atmıştım dışarıya çıktığımızda, ohaa, vaay bee, oh my goooodd, aşık olmuştum içten içe kalbimi delmişti gördüğüm son derce karizmatik ve çekici olan bu araba.
-biraz daha böyle bakmaya devam edersen gözünün önünde balyozla hatta tüfekle girişirim bu arabaya.
Evet arkadaşlar arabadan kıskananlarda varmış. - ne diyon be.
Eliyle yüzümü yüzüne çevirip
-diyom ki. Sen sadece bana öyle bakabilirsin. Yoksa baktığın herşeyi yok ederim.
-ama bu bir erkek değil ki.
-ha birde olsaydı.
-ama değil?
-sınırlarımı mı zorlamak istiyorsun.
Öyle bir niyetim yoktu, arabaya doğru ilerlediğimde cevabımı almış olucak ki oda şoför koltuğuna geçmişti.
-Hızı severmisin?
-Ayyy canım. Senden çok olmasın.
Yapmacık gülümsemeyle söylemiştim. Ne! Ne dedim ben ya. Senden çok olmasın ne demek. Beni doğurtan ebe beni sallarken iki kez sallayıp üçe bıraktın mı?
Birden arabayı çalıştırıp ilerlediğinde koltuğa sülük gibi yapışmıştım artık Allah ne verdiyse yapıştır kızım sübhanekeyi yapıştır!Yol boyunca hiç konuşmamıştık, devamlı bana bakmıştı bense en sonunda başıma cama yaslayıp yolun bitmesini bekledim öylece..
Tepe gibi bir yerde durmuştu. Arabadan inip benimde kapımı açtığında biraz şaşırmıştım. Tam etrafa bakıp bahara yaklaşırken güzelleşen manzaraya dalmıştım ki elimden tutup ilerleyen asrınla tüm büyü bozuldu. Derince bir nefes alıp elimi yavaşca çektim. Asrının bana dönmesiyle dilim dolaşmıştı. Bu çocuk bana ne yapıyordu böyle.
-ben birinin elini tutmadan da yürüyebilirim.
-ama böyle daha rahat yürürüz. Eğer elele olursak birimiz takılınca diğeri onu tutar. Yani ben takılmam ama sen o topuklularla eve ayağın alçıda gidersin.
Bu lafı etmeyecektin seni lanet olası. Tabi bunlar hep içimden. İnatla elimi çekip yürümeye başladım. Takılmamıştım ama cidden bileklerim ağrımaya başlamıştı. Bir an durup dinlenmek istesemde baş belası olan bir adet asrını unutmuştum. Birden omzuna atmıştı beni zaten açım kusucam şimdi o olacak.
-asrın indir.
Hiç umursamadan yürümeye devam etti. Ne dediysemde ikna edememiştim. Bir süre çıktıktan sonra aslında dinlenmiştim şimdi inme vaktiydi.
-asrın başım döndü midem bulanıyor bırak artık bayılıcam yoksa.
Birden indirip sarılmasıyla neye uğradığımı şaşırdım.
-esre. Aşkım
-napıyosun be.
-neden sabah söylemedin yormazdım seni bu kadar.
Bir an duraksadı gülerek baktığı yüzü bir an kireç gibi oldu. Bileğimi avcunun içine alıp bilerek yada bilmeyerek sıkıyordu.
-Asrın bırak. Ya napıyorsun bıraksana bileğim acıyor.
-Kimden!
-Ne kimden.
-Bana kelime oyunu yapma esre karnındaki p.ç kimden.
Öyle bağırmıştı ki içim buruldu. Tüm soğuk kanlılığıyla hatta nerdeyse iğrenerek bakıyordu bana.
Ağlamamak için zor dururken hiç bir şey demeden arabaya doğru ilerlemeye başladım. Asrın önüme geçip durduğunda tokatı yüzüne indirmiştim. Hıçkırıklarım boğazımda kalmıştı dişlerimi sıkarak yüzüne baktım. Bana bunu söylediği için kızgındım.
-Karnımda piçde bebek de yok. Ama olsaydı bile sen bana karışamazsın. Kimsin sen ya. He! Kimsin! Ulan ben kalkıp sana şans veriyim, senin yaptığına bak. Lan bebek var diyen mi oldu sana.
Gözlerimi kırpmamaya çalışıyordum eğer kapatırsam damlalar durmayacaktı. Söylediklerimin ardından yürümeye devam ettim. Yürü yürü bitmeyen dağ yolundaydım, ayaklarımda topuklu vardı ve yeterince açık giyinmiştim. Asrın bir süre sonra peşimden gelmeye başladı. Hissediyordum ama dönüp bakma cesaretim yoktu. Kahretsin! Çok güzel kokuyordu. Ve ben bu kokuyu nerde görsem sarılırdım..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Frezya Çiçeği
ChickLitAsya, burçin ve Esrefun.. Dosttan öte kardeşler ama hayat onların sürdürdüğü kadar basit değil.. Şiir gibi kadınları bırakın şairler sevsin..