Esre;
Boğazımın yanmasıyla kendime geldiğimde, ağzımda tuhaf bir tat hissetmiştim. Boğazım kurumuştu, heryer simsiyahtı.. Gözlerimi kırptıkça kirpiklerim bişeye değer gibiydi. Gözlerime bez bağlamışlar hayvanlar. Ellerimi ayaklarımı bağlamışlardı, sadece ağzımı bantlamamışlardı.. Gözümdeki bezin alt kısmından cılız bir ışık girdiğinde, hiç ses çıkarmayıp önce neler olduğunu öğrensem iyi olurdu. İçeriye adam girdi ve bana doğru yaklaştığını hissettikçe ürpermeye başlamıştım. Olduğu yerde bir müddet bekledi sanırım hiç ses gelmemişti, bir anda çalan telefonuyla irkildim..
"alo.. Evet, kız uyanmadı daha.. Tamam abi." deyip hızla çıktı odadan. Neler oluyordu anlamıyordum. Başımda iğrenç bir ağrı var, ayak bileklerimin yırtılma derecesine geldiğinden eminim. Kızlar, çok merak etmişlerdir şimdi acaba buğra neredeydi? Ben neden burdayım ya Allah'ım.. Üşüyorum hemde gereğinden fazla uykum gelmişti yorgunluktan sanırım. Kapı gıcırtısıyla uyku mahmurluğundan sıyrılıp sese dikkat kesilmiştim. Ağzının içinde mırıldanıyordu ama ne dediğini anlamıyordum. Gözlerimdeki bez parçası narin bir şekilde açıldığında ışıktan dolayı gözlerimi açamıyordum bulanıktı etrafım.. Bu kez odadaki adam kapıya yönelerek ışığı kıstı daha iyiydi ve artık gözlerim yanmıyordu. Adam bana doğru yaklaşıp öylece gözlerime bakmıştı.
"ah.. Özür dilerim " diyerek ellerimi ve ayaklarımı çözdü. Ayaklarımı yere oturup kendime çektim bileklerime bakıcakken bir el durdurdu. Bacağımı kendine çekmek istercesine eliyle tuttuğunda aniden çekmiştim, boğazımın acısında sesim çıkmıyordu. Takım elbiseli adam şuan bana bakıyordu köşedeki poşeti alıp geldi, bir yandan yere bağdaş kurup bir yandan da poşeti boşaltıyordu. Ayakkabılarımı çıkararak ayaklarımı dizlerine koydu "kusura bakma yani bu kadar sıkmamalarını söylemeliydim. Acıyormu?" demesine karşı kafa salladım evet dercesine. Ayaklarımı kremleyip sarmıştı, sağ elimi avcunun içine alıp bileğime baktı.. Sinirle dolmuştu dişlerinin arasından tıslıyordu, bense korktuğum için titriyordum ve ellerimi zapt edemiyorum. Kremleri sürüp el bileklerimide sarınca bişey istiyormusun diye sordu tek cevabım su olmuştu. Bir şişe suyu bitirip bırakmıştım, yerden kalkmak için ellerimle destek aldığımda bilek acısından yere kapaklanmıştım tabi bununla birlikte artık ağlamayada başlamıştım. Genç adam oturduğu sandalyeden kalkıp beni gucakladığı gibi sert yatağa bıraktı.
"saol ya. Önce kaçır, sonra krem sür, sonra sert yatağa yatır." bir anlık ne dediğimi bile önemsemeden konuşmuştum. Yanıma oturup "bak derdim seninle değil Akselle. O yüzden benim yaptıklarıma karışma beraber şurda bir kaç gün geçirelim. Yaramazlık yapmazsan evin içinde seni bağlamak zorunda kalmam." "ahahahhahaahah. Aksel kim ya siz kafayımı yediniz!" diye bağırmaya başladım "bana bak beni hemen bırak kimle ne derdin varsa git onu kaçır. Eşkiyamısınız siz ya. Buğra nerde!" diye bağırıyordum. "söylediğin kişi cafedeki çocuksa evindedir büyük bir ihtimal. Yada hastanede. Ayrıca, sen Akselin değerlisisin nasıl bilmezsin. Bana diklenme sakın sana bu son uyarım." deyip çıkıp gitti. Kapıyı kapatmamıştı bile zaten şu halimle nereye gidebilirdim ki.Yorgunluktan uyuyakalmışım, rahatsız yatakta nasıl uyuduysam sanki. Gözlerimi açtıgımda ağzımda iğrenç bir tat vardı. Acıkmıştım hemde midemden sesler çıkıcak derecesinde. Ayağa kalkıp iki adım attığımda bileklerim sızlamaya başlamıştı. Dinlene dinlene çıktım kapıdan.
Odadan çıktığımda sağda ve soldada birer kapılar vardı. Sağa doğru olan kapıdan sonrada merdivenler, duvarlara tutunarak inmeye başladım. Merdivenden indiğimde basamağa oturup, acıyan bileğimi unutmak için bir süre gözlerimi kapatıp dinlendim. Büyük evdi salonun ortasında deri koltuk takımı ile orta sehpa vardı tabi dev televizyonda. Yavaş yavaş yürüyüp en sonunda koltuğa ulaştığımda kendimi bıraktım. Başımı geri yaslayıp gözlerimi kapattım. Nerdeydi bu adamlar, ne zaman bırakıcaklardı beni, kimdi bu aksel! Bacaklarım sızlıyor, hayvan herifler sanki işkence niyetine bağladılar. Etraftan gelen tabak kaşık sesleriyle gözlerimi açtım ardıma doğru baktığım şu sargı yapan adam geliyordu. Oturduğum yerde doğruldum, önüme tepsi koymuştu içinde kahvaltı türleri meyve suyu vardı..
"bak ben ne zaman gidicem burdan? "
" bir süre daha burdasın. Güçsüz kalacaksın, bileklerin nasıl. " kremleri alıp yanıma geldi."şimdi ver önce bileklerinin sargısını değişelim sonra yemeğini yersin." bana söz hakkı bile vermeden sargılarımı çıkartıp değiştirmeye başladı."peki. Senin adın ne? "
" söylesene? Bu aksel kim? Benim tanımadığım birinden bahsediyorsun ama o kişi beni tanıyor." sorularıma cevap vermeye tenezzül etmiyor bile beyfendi.3 gün sonra..
"şii sarı kafaaa" diye merdivenlerden aşağı bağırdım gülerek. Masa başında oturan kızkaçırana, bana doğru döndüğünde sert bakışları yumuşamıştı sanki biraz.
"bişey mi oldu?" yanına inip masaya otururken sormaya başladım.
"bişey yok esre, benimle gel." yerinden kalkıp ilerlemeye başladığında peşinden gittim. Yine o soğuk odaya girmişti, tabi ya bir kaç gün önce çok uğraşmıştım biblolarını kırmıştım evi alt üst etmiştim ama pes etmemişti.Ortaya bir sandalye çekti "otur esre." gözlerim doldu o an beni yine buraya mı bağlıcaktı. Hani evin içinde serbesttim. "neden" dediğimde sinirle baktı bir süre.
"otur dedim sana! " diye bağırınca yerimden sıçradım resmen. Sessizce oturdum önce bacaklarımı bağladı ellerimi arkaya aldırıp bağladı. Dikkatimi gevşek bağlaması ve kıyafetimin üzerinde bağlamasıydı.. Sandalyeyi karşıma çekip oturdu, başım eğikti ne diyeceğini merak etsemde korkuyordum."özür dilerim" ayağa kalkarken söyledi bunu. Anlamaz gözlerle baktım, suratıma inen sert tokatla feryat edercesine ses çıkmıştı. Sinirlenmiştim ama ağlamamalıydım, başımı kaldırıp gözlerine baktım. Birkez daha yemiştim tokat bu sefer diğer yanağımaydı, dudağımdan akan kan çeneme süzülerek inerken üst üste birkaç tokat daha yemiştim. Kendimi hissetmemeye başlarken çenemden tutup yüzüme baktı "sen geldiğinden beri hiç çözülmedin. Arkadaşça yaklaşmadık." birden yerinden kalkıp ağzımıda bez parçasıyla kapatıp çıktı odadan. İstemsiz titriyordu vücudum,ağlamaya başladım bir hafta olmuştu ve ben hâlâ burdaydım..
Yüzüme çarpan suyla nefesim kesilmişti. Sanırım uyuyakalmıştım. Önümde bir adam hafir yaşlı bana bakıyordu, gözlerinden ateş çıkıcakmış gibiydi. "aksel nerde?" diye bağırdı tok sesiyle. Cevap veremedim "aksel nerede?" daha gür çıkmıştı sesi. Gerizekalı ağzım bağlı diye bağırmak istedim o an. Yanıma doğru gelip sandalyeye tekme atmıştı düştüğümde kafamı çok sert çarpmıştım. Altta kalan kolum eziliyordu ağlamaya başladım, suus diye bağırıp eğildi ve saçımı kavradı elleri neredeyse bütün saçımı kavramıştı. Çekerek üst üste "suus, suuuss diyoruum aptal" diye bağırıyordu. Canım yandıkça daha çok ağlıyordum doğrulup karın kısmıma tekmeyi vurduğunda ölüyor gibiydim. En sonunda odaya beni kaçıran nalet herif gelmişti "abi siz.. Yani.. Yetmez mi?" bir an duraksayıp "kız sağlam lazım bize. Bırak biz halledelim gerisini." gözlerim kapalıydı karnım, saç diplerim çok acıyordu. Kolumun acısını hatırlamak istemiyordum, adam çekip gittiğinde genç olan beni kaldırdı, araba sesleri geliyordu. Beni bırakıp gitti.. Bayılmak üzereydim ağrılarım müsaade etmezcesine artıyordu. Ne zaman uyanıcaktım ben bu kabustan..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Frezya Çiçeği
Chick-LitAsya, burçin ve Esrefun.. Dosttan öte kardeşler ama hayat onların sürdürdüğü kadar basit değil.. Şiir gibi kadınları bırakın şairler sevsin..