Arkadaşlar kusura bakmayın kaç zamandır yazamıyorum. Evde internet yoktu daha yeni geldi. Beklettiğim için özür dilerim. Medyada ki Sera'nın giydiği elbise. İyi okumalar...
İthaf:GOKSAL16
_______________
Orada ne kadar oturdum bilmiyorum. Kendimde değildim, belkide bayılmıştım.Gözümü açtığımda odamdaydım.Başımda müthiş bir ağrı vardı.Doğrulmaya çalıştım ama dayak yemiş gibiydim.Hiçbir yerimi oynatamıyordum.En son hatıriadığım şey bize doğru yaklaşan sarı bir cisimdi.Bir taksiydi sanırım.Dışarıdan sesler , konuşmalar duyuyordum.Biri " Ama şimdi uyanmıştır." dedi. Sesi çok tanıdıktı ; masum , meraklı , yumuşak...Adele , evet bu Adele'di.Demek onlar benı eve getirmişti.Ben ne bekliyordum, Damon'ın beni kucaklayıp soluğu burada mı alması ? Damon'dan bahsetmek bende şok etkisi yarattı.İçimde dolaşan bir elektrik akımı boğazıma ulaştığında bir yumruya dönmüştü.Birden gözlerimi kapatıp hıçkırarak ağlamaya başladım.Sebebini bilmediğim bir şekilde titreyerek, bağırarak ve kalbimde büyük bir sızı hissederek ağlıyordum. Annem koşarak içeri girdi. Bana sarıldı, sakinleştirmeye çalıştı. Gözlerim yaşlı olduğundan annemin arkasındaki Ashley ve Adele'i seçemiyordum. Hatta Ashley'i çift görüyordum sanırım; asi, siyah deri ceketli ve kısacık saçlı. Kısacık saçlı mı? Belkide bana öyle geldi. Biraz kendime gelince çift Ashley kayboldu. Ama hala iki siluet vardı. Biri okyanus gözlerin sahibi güzel Ashley, diğeriyse... Diğerinin gözlerine -yemyeşil gözlerine- bakınca gözümden bir damla yaş düştü. Dilim tutuldu. Gözümden düşen tek bir damla ama içimdeki denizde ben bile boğuluyorum. Karşımdaki Damon. Beni aldatan, tüm okula rezil eden Damon. İnanmadığım bir şekilde hala aşık olduğum Damon. Anneme dönüp
"Onun burada ne işi var." Dedim.
"Kızum okulda açlıktan bayılmışsın, erkek arkadaşın da seni eve getirdi, bundan doğal ne var?"
Ya, ne demezsin açlıktan bayılmışım, prensimde beni kucaklayıp buraya getirmiş. Bunu şu anda nasıl açıklarım bilmiyorum anneme onun yaptıklarını anlatacağım. Damon'ın gözlerinin ta içine bakıp;
"DOFOL BURADAN!!" Dedim.
Annemin "Kabalık etmiyor musun?" diyeceğini biliyordum fakat aldırmadan "Duymadın mı, git Damon!" dedin.
Annem bir şey söylemeye hazırlanıyordu ki Damon:
"Sıkıntı yok Bayan Moon, ben bir erkek arkadaş olarak vazifemi yerine getirdim, zaten Sera da iyi, ben gitsem iyi olur." dedi. Annem onu kapıya yollarken "Ya, ne erkek arkadaş." diye bağırdım. Annem geri döndüğünde de bizi yalnız bırakmasını söyledim. Annem kapıyı örtüp gidince kızlar olayları anlatmaya başladılar. Ashley:
"Bak sen oturuyordun bizde ellerini tutuyorduk, bir anda kendinden geçtin, titreyip sayıklamaya başladın, ben seni tutarken Adele okula girip yardım çağırmış. Damon hemen koştu seni kucaklayıp taksiye bindirdi. Damon'a teşekkür edip, sen isterseb git dedim ama sen, o sana sarılınca sakinleştin ve Damon 'Bana ihtiyacı var ama istersen sen git.' dedi ve birlikte taksiye bindik, buraya geldik. Sonra da o seni taşıdı, hemen hemen baygın durumdaydın. Annen olanı sorunca Adele 'Okulda açlıktan bayıldı.' dedi. Sonrasını da biliyorsun zaten." deyip konuşmasını bitirdi. Benim Damon'a ihtiyacım yok ki! Nasıl onun kucağında sakinleştim? Neden? Daha soracağım çok şey vardı ama yorgunluğuma yenik düştüm. Göz kapaklarımın usul usul kapanmasına izin verdim.Gözlerimi açtığımda hava turuncuydu. Güneş batıyordu. Kalkıp yere basmaya çalıştım. Ayağım uyuşmuştu. Bir kaç dakika sonra artık yürüyebiliyordum. Kalkıp dolaptan rahat bir eşofman ve sade bir t-shirt alıp banyoya yöneldim. Duşa girmek beni rahatlatacaktı. Odamın kapısını açıp anneme "Ben duş alacağım." diye seslendim. Boğazım yanmıştı. Kendi sesin bile yabancı geliyordu. Banyoya girip sıcak suyun akışıyla düşünmeye başkadım. Başımdan dökülen sıcak su boynuma ve bacaklarıma iyi gelmişti. Fakat iyi geldiği tek şey kesinlikle bunlar değildi. Düşüncelerimi, beynimi de açmıştı. Duş almam bittiğinde karnımında acıkmış olduğunu hissettim. Eşofmanlarımı giyip saçımı taradım ve salaş bir örgü yaptım. Üstüme ince siyah hırkamı alıp aşağı indim. Annem sofrayı hazırlıyordu. Babam ise masada oturmuş telefonuyla uğraşıyordu. Ben de onkara selam verdikten sonra bir sandalye çekip oturdum. Babam yüzüme baktı ve "Annen olanları anlattı. Bugün bayılmışsın, erkek arkadaşın da seni buraya getirmiş. Doğru mu?" dedi.
"Evet."
"O çocukla tanışmak istiyorum. Onu ara ve yemeğe gelsin." dedi. Öylece kaldım. Damon mı? Beni aldatan çocuk mu? Asla. O bir daha bu eve girmeyecek. Babama
"O gelemez çünkü onu tanımıyorum." dedim.
"Nasıl bir tanımama bu, benim o çocuğu tanımamam gibi mi, aneni tanıyıp gizlemem gibi mi?" Babam çok zeki biri.
Annem "Ben ararım."dedi. Ben koşarak odama çıktım. Babamın isteği normaldi. Erkek arkadaşımı tanımak istiyordu. Anormal olan erkek arkadaşımın davranışıydı. Şonıçta ne cins bir erkek arkadaş seni aldatıp, okula malzeme edip hiçbir şey olmamış gibi evine kadar kucağında taşırdı ki. Annem arayacağını söylemişti. Ararsa Damon asla hayır demezdi. Yenilmiştin Sera. Damon kesinlikle 1 saat içinde burada olacaktı. Ayrıca Damon herkese kolayca kendini sevdirebilirdi. Babam onunla konuşmaya başlarsa birbirlerini çok severlerdi. Bu da Damon'ın bundan sonra evden çıkmayacağı anlamına geliyordu. Buna izin veremezdim. İlişkimizi bitirdiğimizi babama söyleyecektim. Aşağı inmek için kapıyı açtığımda annemle yüz yüze geldik. Bana "Damon'ı aradım, çabuk giyin ve şu saçlarını hallet. Kapı çaldığında aşağıda ol. Sevgilini bekletme. Bu arada niye bize Damon'dan bahsetmedin? Biz o kadar gerikafalı bir anne-baba mıyız?" dedi. "Anne, gelmesin."dedim, ama ne çare. Dolaptan siyah, kabarık etekli bir elbiseyi (medyada) elime tutuşturup beni banyoya yolladı. Elbiseye bir baktım. Ben bunu ne ra almıştım? Güzel elbiseymiş. Keşke böyle bir günde harcanmadaymış. Saçlarımı tarayıp ince siyah bir kurdale ile bağladım. Banyodan çıktığımda annem benim için ayakkabı seçiyordu. Az topuklu, bilekten bağlamalı zarif bir ayakkabı göstererek "Nasıl?" dedi. "İğrenç" dedim. Yalan söylüyordum. "O zaman bunları giyiyorsun."diye tutuşturdu elime ayakkabıları. "Ama iğrenç demiştim." dememe rağmen "Ben hazırlanmak için odama çıkıyorum. Hazır olunca aşağıya in."diye emretti. Ayakkabılarımı giyerken sertçe odamın kapısı kapandı. Kaordonunu geçirince kalkıp aynada kendime baktım. Güzel bir kızdım. Herkesin sahip olmak isteyeceği bir çok şeye sahiptim: Mavi gözler, uzun kirpikler, dolgun dudaklar, gamzeler, biçimli bir vücut, pürüzsüz bir ten...
Makyaj yapmayı sevmiyordum, ihtiyacım da yoktu. Hatta günlük hayatta çok süslü de değildim. Takı takmazdım mesela. Topuklu ayakkabı giymezdim. İncecik bir bileklik veya zarif bir saat takardım genellikle. Çoğu erkek için tatmin ediciydim. Hatta cezbedici. Ama Damon için yeterli değilmişim. Clara'ı tercih ettiğine göre. Çekmeceden siyah bir saat çıkartıp taktım. Bu en sevdiğimdi. Dolamalıydı, hem bileklik hem de saatti. Yerine göre spor veya şık olabiliyordu. Bu saati takınca kendimi güçlü hissediyordum. Bugün de güce ihtiyacım vardı.
Makyaj aynamın karşısına oturdum. Rimel ve eyeliner sürdükten sonra hafif bir allık ve ruj sürdüm. Normalde ruju hiç sevmem. Sürersem parlatıcı sürerdim. Ama bugün kırmızı ruju tercih etmiştim. Kırmızı ve siyah...
Gücü asaleti ve intikamı temsil eder. Fazlasıyla benle uyuşuyordu bugün. Genelde filmlerde böyle sahnelerde kadın boydan boya parfüm banyosuna girer. Ama benim cildim parfüme karşı hassas. Parfüm kullanamıyorum. Duş losyonlarıyla yetiniyorum. Bir kez daha ayna baktım. Clara'dan neyim eksik? Clara sarı saçları, yeşil gözleri, fazla baştan çıkarıcı davranışları ve vücudu olan, her ne isterse elde etmek için her şeyini kullanan, ailemin anlaşabiliyormuş gibi yaptığı şımarık bir ailenin şımarık kızı. Anasınıfından beri arkadaşız. İlk başlarda sadece oyuncaklarımı, tokalarımı, yiyeceklerimi, kurdalelerimi falan istiyordu. Sonra notlarımı, paramı, kredi kartımı, babamı, sevgililerimi, aşk mektuplarımı kısacası benim olan her şeyi istemeye başladı. Biz ortaokuldayken sürekli bize gelirdi. Annemle alış-verişe çıkar ya da babama hediyeler alırdı. 8. sınftayken sınıgımızda Blake adında bir çocuk vardı. Yakışıklıydı. Siyah saçları, köşeli bir suratı, yeşil gözleri mermer gibi bir cildi vardı. Bir gün sınıfa girip çantamı bırakırken yanıma oturdu. "Biraz konuşabilirmiyiz?" dedi. "Tabiki."diye cevapladım onu. Yürüyerek bahçeye çıktık. Banklardan birine oturduk. "Eee.. ne konuşacaksın benimle?"
"Sera, benimle çıkar mısın?"
"Nee??"
"Bak Sera, yaklaşık 1,5 senedir senden hoşlanıyorum. Seni izleyip takip ediyorum. Yani seni seviyorum. Benimlemisin?"
Blake'den bunları duyunca çok şaşırmıştım. Herkes Blake'i kıskanırdı. Blake'in benim gibi diş telleri olan bir kızı seçmesi için hiçbir neden yoktu. Blake'e "evet" demek isterdim. Ama daha etkileyici bir yöntem buldum. Önümdeki bir tutam saçı elimle kenara çektim. Öne doğru eğilip yanağından öptüm. Bana sarıldı. Sınıfa girdiğimizde el eleydik. Ertesi gün masamda kocaman bir kutu vardı. İçinde bir sürü parfüm. Parfümlerden birinin kenarına bir not iliştirilmemişti.
"Hangisini seveceğini bilmediğin için hepsini aldım.
- B.- "Tek arkadaşım Clara olduğu için onunla oturuyorduk. Kutuyu o da gördü. Blake yanıma gelip "Beğendin mi?"diye sordu. Bizi yalnız bırakması için Clara'ya baktım ama gitmedi. Gülümseyerek Blake'e "Beğendim ama ben parfüm kullanmıyorum. Cildim parfüme karlı hassas."dedim. Blake bir şey söylemek için hazırlanırken Clara:
"Aa, ben parfümlere bayılırım, ben alabilir miyim Blakeciğim?" dedi. Blake'de "Tabiki"dedi nezaketen. Ama Clara azıttı. Gidip onu öptü. Sonraki günlerde ben gelmeden önce Clara hediyeleri alıyor, Blake'de "Beğendin mi?"diye soruyordu. Blake hiçbir zaman hediyelerin elime geçmediğini söylemedim. İki hafta sonra Blake artık beni sevmediğini söyledi. Ayrıldığımız gün okul çıkışı Clara'yla el eleydi. Ertesi gün değiştim işte. O günden sonra güçlü ve herkesin istediği kızdım. Güzeldim zaten. Bunu kullanmaya karar verdim. Ortaokulu bitirdiğimizde babam beni Amerika'nın en lüks kolejlerinden birine yazdırdı. Doğduğumdan beri zengin bir ailenin içindeydim ama asla züppe olmadım. Annem bana bunu öğretti. Hep kolejlerde, zengin bir camianın içindeydim. Bu okula geçtiğimde bir sürü tanıdığım, beni kıskanan epeyce geniş bir çevrem vardı. Ama tek bir gerçek arkadaşım yoktu. Sonra Ashley ve Adele'le tanıştım. Onlar benin tek arkadaşım oldu. Kısa sürede okulun en popüler üçlüsü olduk. Güz balosunda kraliçe seçilmemin ardından o yıl 10'dan fazla sevgili değiştirdim. Ertesi sene -bu sene- Damon'la tanıştık ve sevgili olduk. Parmakla gösterilen bir ilişkimiz vardı. Sonra yine Clara tarafından bozuldu. Clara'ya gidip hesap sorabilirdim ama yapmadım. İki yıldır konuşmuyorduk, şimdide onunla muhattap olmak istemedim. Ve şimdide beni aldatan sevgilim sayesinde okulada kraliçe değil, boynuzlu olarak parmakla gösteriliyorum. Sağ ol sevgilim beni her zaman okulun gündemi yaptı. "Sera, taksi yaklaşıyor in aşağıya hadi."diye seslendi annem. Odamın kapısını açıp merdivenlerden bir bir inerken dizlerimin titremesine hakim olamadım. Zil çalınca annem kapıyı açtı. Damon içeri girip annem ve babama selam verdi ve beni yanağımdan öptü. Yüzsüz! Babamla koltığa geçip oturdular. Annemle biz de mutfağa geçtik. Damon gelmeseydi içeride sade, mutlu, yalansız bir yemek yiyecektik. Ama şimdi terasta, şatafatlı, huzursuz,oyundan bir yemek yiyeceğiz. Annemi ilk krz inceleme fırsatı buluyorum. Uzun düz sarı saçlarını açık bırakmış. Gözlerini ortaya çıkaracak sade bir makyaj yapmış. Yine çok şık lacivert bir takım ve ten rengi ayakkabılar giymiş. Tam bir avukat zerafeti. Sanırım güzelliğimi annemden almışım. Annem onu seyrettiğimi farkedince "Hadi terasa çıkıp tabakları yerleştir."dedi. Tabakları alıp yukarı çıktım. Masayı hazırlayıp aşağıya iniyordum. Odamın yanındaki banyodan Damon çıktı. Yanına gidip "Bir işim çıktı de, annem bekliyor de ama buradan defolup git. Evimi terk et. Hem de hemen!"dedim. Gülüp:
"Buna hiç niyetim yok."dedi. "Babanla çok iyi anlaşacağımızı sanıyorum."
Ukala!! Gekdiği varsa göreceğide var. O sırada annem ve babam yukarı terasa çıkıyordu. Bizi görünce babam:
"Genç aşıklar, hadi yemeğe. Sizi terasa bekliyoruz."dedi. Ben geçip giderken Damon kolumu tuttu. Koluma girdi. Merdivenlere doğru yöneldi. "Kolumu bırak."deyince beni terasa sürükledi adeta. Teas kapısından girince Damon bana bir sandalye çekti, oturdum, ardından o da karşıma geçti. Babam Damon'la sohbet ederken araya girip
"Babacığım, izin verirseniz bir şey söylemek istiyorum."dedim
"Buyur kızım."
"Baba sana iki haberim var;
İlki Afra ve Arya beni İstanbul'a çağırdılar. Onların yanına gitmeyi planlıyorum."
Annem "Ne güzel bir haber bu, Hakan bahsetmişti kızlar Sera'yı özlediler yolla buraya diye. Dayını görmek iyi olur sana."dedi. Evet, annem tamam dediyse gidiyorum demektir.
Babam "İkinci haberin nedir?" diye sordu.
"Bunu sen görsen daha iyi olur." dedim ve telefonumdan okul gazetesini açıp babama gösterdim.
Babamın beyaz tenini önce pembeye sonra kırmızıya dönüşüyle Damon irkildi.
Babam Damon'a "Defol git evimden!!" dedi. Annem ne olduğunu anlamak için telefonu eline aldı ve sonra Damon'a tokat attı. Ohh, içimin yağları erimişti. Annem Damon'a "Değil bundan sonra evime ve kızıma yaklaşmak, mahalleme bile uğramayacaksın."diyerek kapı dışarı etti. Damon evi terkederken yüzüme yayılan zafer sırıtışına engel olamadım. Hafifçe elimi kaldırıp Damon'a el salladım._______________
Arkadaşlar bu bölüme en güzel ve en uzun yorumu yapan kişiye diğer bölümü ithaf edeceğim...
Sınır:15 beğeni 10 yorum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YANGIN (DÜZENLENİYOR)
Teen FictionAmerika'da yaşayan genç bir kız.. Sera Moon Damon Black'la çok mutludur. Babası Amerikan ünlü bir iş adamı,annesi Türk başarılı bir avukattır. Onun için her şey mükemmeldir. Tek sıkıntısı yeni çıkan bir çantayı arkadaşında görüp kıskançlık krizi geç...