9.BÖLÜM (ÖZEL)

122 12 22
                                    

Arkadaşlar ilk olarak bütün beğenen ve yorum yapan arkadaşlarıma teşekkür ediyorum...
Herkesin yorumunu okudum hepsi çok güzeldi. Yorum yaparak beni çok mutlu ediyorsunuz. Her zaman söylediğim gibi beğenmediyseniz beğenmedim diye yorum yapabilirsiniz.

Medyada Damon'un en yakın arkadaşı Loren Perry var. İyi okumalar...

İthaf: AyenurKeskin7

_______________

~DAMON'IN AĞZINDAN~

Sera Bay Moon'a iki haberinin olduğunu söylemişti:
"Baba sana iki haberim var;
1.'si Afra ve Arya beni İstanbul'a çağırdılar onların yanına gitmeyi planlıyorum."
"Ne güzel bir haber bu. Hakan bahsetmişti. 'Kızlar Sera'yı özlediler yolla.' diye. Dayını görmek iyi olur sana." Kesinlikle bu evde Bayan Moon'un sözü geçiyordu. O " evet" dedimi gidiyor demektir.
Bay Moon "İkinci haberin nedir?" diye sordu.
Sera "Bunu sen görsen daha iyi olur"deyip telefonunu Bay Moon'a gösterdi.Bay Moon'un rengi değişti.Beyazdan pembeye, pembeden kırmızıya döndü. Bir an irkildim. Acaba o telefonda ne vardı? Bay Moon çok sinirlenmişti. "Defol git evimden!!" diye bağırdı. Niye bağırdığını anlamamıştım. Galiba Bayan Moon' da anlamamıştı ki telefonu eline aldı. Bir süre telefona baktıktan sonra bana tokat attı. Ne oluyor ya burada? "Değil bundan sonra evime ve kızıma yaklaşmak, mahalleme bile uğramayacaksın!!" Deyip kapı dışarı etti beni. Ben dışarı giderken Sera'nın yüzünde zafer kazanmış bir ifade vardı. Elini kaldırıp hafifçe el salladı. Çok sinirlenmiştim. Kesin okul gazetesini göstermişti. Clara'yı mahvettmak istiyordum. Ben Sera'yı çok seviyordum. 'İki yıldır onu takip ediyordum. Gülüşünü, hareketlerini, her şeyini çok seviyordum. O zamanlar sadece hareketkerini sevdiğimi zannederdim. Ama sonradan fark ettim. Ben onun kendisini seviyormuşum. Her zaman yanında olmak istiyordum. Onun yanında birini gördüğümde çok sinirleniyordum. En sonunda anlamıştım. Ben onu sevmiyordum. Ben ona aşıktım. Bir gün cesaretimi toplayıp yanına gidecektim. Ama yanında biri vardı. Galiba adı Blake'di, okulun yakışıklı, havalı çocuğu. Çok yakın duruyorlardı. Çok sinirlenmiştim. Ben daha onın yanına yaklaşamamışken onun sarmaş-dolaş olması sinirlendiriyordu beni. O gün okul çıkışı Blake baklamesini söyledim. Birlikte kimsenin olmadığı bir yere gittik.
"Neden buraya geldik?"
"Seninle önemli bir şey konuşacaz." Tabi ben onunla konuşmayı düşünmüyordum. Direk dalmak istiyordum. Ama ilk önce düzgün söylemek gerekiyordu. Ama yinede kendimi frenlemeyip 'pat' diye konuya girdim:
"Sera'dan uzak duracaksın."
"O benim sevgilim nasıl uzak durmamı bekliyorsun?" Blake yüzüne alaycı bir sırıtış almıştı. O anda onu şuracıkta gebertmek istyordum. Ama kendimi tuttum. Keşke tutmasam diyorsum. Sonuçta onu yinede dövnüştün.
"O zaman sende ayrıl."
"Çok beklersin."
Artık daha fazla dayanamadım. Onun yanında ben yoksam kimse olamazdı. Daha fazla dayanamayıp Blake'e kafayı gömdüm. Blake yere düştü. Bu hani güçlüydü(!) Hemen ayağa kalkıp yumruk atmaya yeltendi. O bana vurmadan ben yumruğu geçirdim. Yere düşünce üstüne çıktım. Kıpırdayamadığı için aralıksız vuruyordum. O da araa bana vurmaya çalışıyordu. En sonunda pes etmiş olacak ki "Tamam, ayrılacağım." dedi. Bu sözü söyledikten sonra üstünden kalktım.
"Benim yüzümden ayrıldığını söylemeyeceksin. Ne uydurursan uydur ama benim adımı verme."
Blake'le küçük kavgamızdan sonra eve gittim. Annem duymadan sessizce odama çıktım. Mantar panonun üstündeki Blake'in resmine kocaman bir çarpı attım. Panoyu genişletmem lazımdı. Çünkü yakında Sera'yla benim resimlerimiz olacaktı. Çok yakında.'
Niye hatırlamıştım ki bunu? Bu anıdan daha önemli işlerim vardı. En yakın arkadaşım Loren'ı aramalıydım.

______________

Plan tamamdı. Loren'ı odama yollayıp Clara'yı beklemeye başladım. Kapı çaldığında gidip kapıyı açtım. Belliki çok heyecanlanmıştı. "İçeri almayacaksın galiba." "Ahh.. Tabi geç içeri."
"Evde teksin herhalde."
"Evet tekim."
"Beni niye çağırdın."
"Sence?"
"Damon" Aptalca bir kahkaha attı.
"Odama çıkalım mı?"
Clara saçını parmağına dolayarak "Olurr.." dedi. Sürtük. Merdivendenlerden çıkıp odama girdik. Odama girince gözlerini kocaman açtı ve öylece kaldı. Kafamı dolaba çevirdim. Loren kamerayi açmış olmalıydı. Flaş ışığı gözüme çarpıyordu. Clara titreyerek:
"Bu, bu... Sana inanamıyorum Damon. Sen psikopatsın. Senin çok ciddi problemlerin var bence." dedi. Sesi ağlamaklı çıkmıştı. Bana problemlerin var demişti.Ben sorunlu değildim.
"Ben psikopat değilim." dedim fısıldayarak. Sonra istemsizce ben psikopat değilim." diye haykırdım. Clara hıçkırarak:
"Artık seni sevmiyorum, seni istemiyorum, sürtük Sera'nı da al başına çal."
İşte bu çok fazlaydı. Değil Sera'ya hakaret etmek, adını bile ağzına alamazdı. Onu bu işe bulaştırarak fazla ileri gitmişti. "Zaten hepsi senin başının altından çıktı." dedim tıslayarak ve sertçe kolunu kavradım. Ağlıyordu. "Canımı çok yakıyorsun." dedi bana. Beynim onun söylediğini algılayamıyordu. Tek bir şeye odaklanmıştı: Sera. Farkında olmadan kolunu daha da çok sıktım. "Damon, nolur beni bırak, canım yanıyor, bana zarar vermenden korkuyorum. Sen hastasın, tedavi görmen lazım. Hangi cins insan odasının tüm duvarlarını Sera'nın resimleriyle kaplayıp, bütün eski sevgililerinin resimlerini asar? Bak, ne yaptığının farkında değilsin, nolur, nolur kolumu bırak, gideyi...AAAA!" Bir şey kulaklarımı tırmalıyordu. Beynim 'çığlık' dedi. Clara acı içinde kolunu tutuyordu. Loren saklandığı yerden çıkıp Clara'nın yanına koştu. Koluna dokunup durumun nasıl olduğuna bakarken ben donup kalmıştım. Loren bana dönüp "Damon sen ne yaptın? Kızın kolunu kırmışsın. Sen cidden psikopatsın. Artık görüşmeyelim." dedi. Clara'nın
Beline kolunu dolayıp evden çıktılar. Panaoma gidip Clara'ya da kırmızı bir çarpı attım. Dolaptan makasımı çıkarttıktan sonra duvardaki resimlerden birinin ipini kestim. Sera bu resimde çok güzel çıkmıştı. Sarı saçları kıvırcıktı ve başında bir taç vardı. Resimdeki Sera'nın yanağını okşadım. Resmini okşamak bile bana huzur veriyordu. Sera yanımda olmalıydı. Benim olmalıydı. Bana itaat edip, istediğim her şeyi yapmalıydı. Çünkü Sera benimdi. Ve ben vazgeçene kadar kimse beni bırakamazdı. Yatağa uzanıp düşünmeye başladım. Ben sorunlu değildim. Kim ne derse desin asla psikopat ya da şizofren olmadım. Sadece arada bir içimdeki şey bana tavsiyeler veriyordu. Onu dinlediğim sürece mutlu oluyordum. Herkesin birinden akıl almaya ihtiyacı vardır. Ve ben Tanrının sevdiği biriydim. Akıl hocam içimde barınıyordu...

YANGIN (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin