MVRN - 6

44 6 0
                                    

Multi : Mavi'nin odası
Karşımdaki adamlardan -pardon çam yarmaları - en sağdaki öne çıkan ondan beklenildiği gibi kalın sesiyle "Adım Ya.." "Yarmacan demee !!" dedim dehşetle ağzımı tutamayarak . Adam bana garip garip baktıktan sonra gülümseyerek " Yakup diyecektim " dedi . Bişi söyleyim mi bir an Yarmacan diyecek diye korkmadım değil . Yalnız Yarmacan olsaydı çok gülerdim .
Sırayla kendilerini tanıttılar . Tabiki Yarmalı ismi olan biri çıkıcak diye nefesimi tuttum . Adları Yakup , Hasan , Ayhan ve Adnan dı. Olum adamları isimleri bile kendileriyle çok uyumlu . Her neyse Yarmalı fastımızı bitirince saray yavrumuza doğru taşlarla döşenmiş bahçedeki yoldan yürümeye başladık . Yakınına gelince evin daha güzel olduğuna kanaat getirdim . Evin dışına övmeyi bırakıp evin iç kısmına geçtim . Kocaman bir VAYCANINA !! Bir oturma odası -pardon burası eski evimizin tamamını toplasan anca eder - renkleri bu kadar uyumlu olur . Açık maviden duvarlara eşlik eden mercan kırmızı koltuk takımı ve beyaz berjerlerle çok tatlı bir uyum yakalanmış . Ayaklarım istemsizce mutfağa giderken -!!!- hala etrafa şaşkınlıkla bakınıyordum . Metalik grinin hakim olduğu siyah-gri bir mutfağa -buraya mutfak demek ayıp olur - giriş yaptım . Olum burda varya ben manyak yemek yerim . Girer çıkar sırf şu mutfağın hatırına yemek yerim . Yemek galb phen !! Tamam susuyorum çünkü artık bu ev bende kafa yaptı . Sabahtan beri övüp duruyorum . Sıkıldınız biliyorum biliyorum . Babama Emreyle odamızı sorduğumuzda üst katta olduğunu söyledi . Hemen yukarı çıkıp üzerinde MAVİ DÜŞLER yazan kapının önünde durdum . Üzerinde bir de kağıt yapıştırılmış . Kağıdı açtığımda bunun mektubumsu birşey olduğunu fark ettim . " Dünyamın içine Mavi bir gökyüzünün berraklığı gibi doğdun kızım . Seni herşeyden çok seviyoruz . Sen dünyaya gelmeden önce çok zorlu günler geçirdik . Bazen üzüldük , kırıldık , umudumuzu kaybettik. Biliyorsun kızım anneannen ve deden beni kabul etmedi . Annenle kavuşmamızı istemediler. Önümüze engeller koydular. Ama biz annenle aşkımızda hiç azalma olmadı . Yılmadık. Evet umudumuzu kaybettik. Tamam dedik bu savaşı kaybettik. Aşkımız ne kadar büyük de olsa annemize babamızın bizim üzerindeki haklarını yoksayamadık. Umudumuzun hiçlikte koybolduğu anda senin haberin geldi . Yeniden umut oldun bize . Fakat dedenler senin gelişine tepki gösterdiler. Bir meleğin ailemize gelişine olumlu bakmadılar . Buzun erimesi bu kadar zor gelmemişti bana . Ama biz senin dünyaya geldiğinde bu buzları eritecek güneş gibi dogucağına emindik . Şimdi diyorsun bu adam bunları neden anlatıyor bana diye. Ama oku kızım sonuna kadar . O zaman belki seni ne kadar çok sevdiğimizi en iyi şekilde ifade etmiş olurum. Senin doğucağın gün gelip çattı Anneni zor bela hasteneye yetiştirdik. İlk çocuk olduğundan annen fazla sancılanıyordu. İlk defa dedenleri bu kadar endişeli gördüm. Kızlarını kaybetme duygusunu. Doktor o kapıdan yüzünde tebessümle çıktığında senin o buzdan kaleleri eriteceğine emin oldum. Çünkü babamla deden , annemle annannen sarılmış birbirlerini teselli ediyorlardı. Doktorun bana " Tebrikler baba oldunuz . " demesi ile Baba kelimesi garipsedim. İçten içe korkuyordum . Bu rahat yaşamamak korkusu değilde sana iyi bir baba olmayıp, sana size iyi bakamama korkusuydu. Ama senin o masmavi gözlerini gördüğümde içimde endişe kalmamıstı. İşte o an söz verdim kendi kendime seni sizi koruyacağıma dair . Sana bu odayı hediye ediyorum kızım. İçinde gözlerin gibi masmavi dünyanda mavi mavi düşünmen için , aynı adın gibi bu Masmavi odayı sana hediye ediyorum. Geleceğin güzel olsun kızım
BABAN .....
Mektubu bitirdiğimde katlayıp karşımdaki tabelaya baktım. Kulbu çevirip gözyaşlarım eşliğinde odaya giriş yaptım. Bu oda ... Bu oda hayalimdekinden bile daha güzel. Odanın gökyüzüne bakan kocaman boydan boya cam vardı . Gökyüzünün maviliğini , güneş ışınığını direk odama yansıtıyordu. Oda tam benim zevkime uygun tasarlanmıştı. İnanın bu kadarını beklemiyordum. Odayı değil babamın beni benden daha iyi tanıdığını bilmiyordum . Ben odayı hayranlıkla süzerken aklıma Emreyi unuttuğum geldi . Babam ona ne hediye etmişti acaba ? Koşarak odamdan çıkıp Emrenin odasının önüne gittim. Onunda kapısında benimki ne benzer bir tabela vardı . Üzerinde " Ay Tutulması " yazıyordu. Emre için bu çok anlamlı olmuştu gerçekten . Emre geceyi , gece tüm şehir uyurken , o masumluğa bürünen şehri izlemeyi seviyordu . İstanbul'daki evimiz de onun odası sevdiği bu şeyi yapmaya uygun değildi. Benim odamdaki pencere tüm şehri ayaklar altına almasa da kısmen şehri görüyordu
Öyle ki bazı zamanlar gelir birlikte gecenin masumluğunu izler beraber uyurduk. Şuan onun ne kadar mutlu olduğunu düsünemiyorum. Ona baktığımda ağlıyor muydu o ? Ah baba ikimizde ağlattın görüyor musun ? Emre beni fark ettiğinde koşarak birbirimize sarıldık. GÖZYAŞLARIMIZ BİRBİRİNİ ISLATIRKEN .....
.
.
.
Ağlaşmamız ve sarılmamız bittiğinde Emreyle ayrıldık . Sanırım aynı şeyleri düsünüyorduk. Aynı anda koşarak merdivenlerden inmeye başladık. Salona indiğimizde yoktular. Koşarak dışarı çıktık. Ancak babam ve annem arabaya binmiş gidiyorlardı. Annem gözünde yaş ve yüzündeki tebessümle bize baktı . Öpücük yolladığında uzaklaşmaya başladılar. Hey hey bunlar nereye gidiyorlar. Arkalarından bakakalmıştık. Biraz daha boş yola bakındıktan sonra eve girmeye karar verdik. Salondaki koltuklara kendimizi attıktan sonra orta masanın üzerinde ki notu fark ettim. Elime alıp katını açtığım sırada Emre yanımda belirdi. Merakla bana bakarken " O not da neyin nesi ? " diye bir soru yöneltti. "Bilmiyorum, babamların gidişiyla alakalı olabilir . Sahi onlar nereye gittiler ? " dediğimde " Galiba bu sorunun cevabı bu kağıtta " dedi. Hemen notu okumaya başladık. Babamla annem şu kazandığımız ihaleyle ilgili işlemleri ve babamın burdaki yeni şirketinde müdürlüğüyle ilgili halletmeleri gereken işleri olduğunu ve 2 hafta gelemeceklerini yazmış. Onlar dönene kadar çevreyi tanımamızı ve yeni arkadaşlar edinememizi yazmışlar. Yemek konusunu dert etmememizi bugünlük dışardan söylememizi yarın yemek ve temizlik için görevlilerin geleceğini belirtmişler. Ayrıca bu sürede alışverişe çıkmamız ve gezmemiz için her ikimize kredi kartı bırakmışlar. Ayrıca her yerinden annemin yazdırdığı belli olan Evde parti verme sözü notta yer alıyordu. Ne var yani böyle notlarla antirik kuntirik seylere bize gelip şurda otururken de söyleyebilirlerdi. O da olmadı en kötü telefon diye bir icat var yani. Emreyle derin bir nefes alıp tekrar yayıldık koltuklara. " Emree ben acıktım. Sende açıktıysan birşeyler söyleyelim mi dısarıdan ? " diye sordum. "Sen ne zaman doydun ki ? Neyse acıktım bende ama dışarı çıkalım. Restourantta falan yiyelim. Hem etrafı gezmiş oluruz. Evde birazcık atıştırırız sonra çıkarız ne dersin ? " dediği şeylere onay verdim . 10 dakika içinde burada buluşmak üzere yukarı üzerimizi değistirmek için için çıktık. Üzerime siyah bir şort kırmızı yarım t-shirt , siyah botlarımı geçirdim. Saçlarım bozulmadığı için kendi haline bıraktım. Eyelinerımın üzerinden geçtiktem sonra bordo ruju fazla bastırmadan sürdüm. Bilekliklerimi taktığımda hazırdım. Elime siyah yuvarlak gözlüğümü ve telefonumu alıp çıktım. - Bugün kötü kız havamdayım. Yarın cici koz moduma dönerim merak etmeyin :D - Kartımı almadım çünkü yemekler Emreden :) Salih abiye yemeğe gidebileceğimiz güzel bir yerler var mı diye sorduk. Tarif ettiği yere doğru etrafa bakınarak yola çıktık. Gerçekten burası bir harikaydı. Bir site bu kadar olmaz ya .Adamlar bildiğin buraya ayrı bir şehir yapmışlar. ALTINSOY SİTESİ adı altındaki bu site , siteliği aşmış kenidine ait hastanesini bile yaptırmış. Altınsoy Özel Hastanesi . Vay be nereye düştüm ben böyle. Dolunay Restourant'a geldiğimizde etrafı hala alıcı gözüyle süzüyordum. Pudra pembenin ve koyu kahverenginin hakim olduğu bu Restourant çok hoş duruyordu. Etrafa çiçeklerin yaydığı hoş kokuya hafif yemek kokusu eşlik ediyordu. Bilirsiniz ki ben deniz ; yemek kelimesinin geçtiği herşeye mükemmel derim. Ve burası gerçekten mükemmel bir yer. Vakit kaybetmeden cam kenarı bir masaya oturup siparişlerimizi verdik. Saçmalamayın tabiki de iskender söyledim. Asla bıkmam. Yemeklerimizi bitirdikten sonra lavaboya gitmek için ayaklandım. Tabelalardan lavaboyu bulup girdim. Tipimi düzelttim. Kapıdan çıkacağım sırada mesaj geldi. Okuldan gelmiş yine. 2 Hafta sonra saat 8 de başlayıp bitişine ve ilk gün ders işlenmeyeceğine dair. Hayır yani üşenmeyip neden atarsınız ki bu mesajı. Telefona bakarak yürürken yandan gelen sese bakmamla yeri boylamam ve kuyruk sokumumun o dehşet acısına şahit olmam bir oldu. Ayrıca benim bacağımda neden bir bacak var !!! Kafamı kaldırdığımda Yok Artık dedim. Bu kadar da tesadüf olamaz değil mi ?
Evet arkadaşlar bölümün sonuna geldik. Umarım beğenmişsinizdir. Sonunu tahmin etmişsinizdir. Ee biz de mi klişelere yer vermeyelim :) Vote ve yorumlarınızı bekliyorum ...

MAVİRANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin