2.Bölüm

42.8K 1.5K 338
                                    

Sınıfa geldiğimde, Ela'yla ön sıra, pencere kenarındaki yani öğretmen masanın karşısındaki sıraya oturduk. Geçen yılki sınıf başkanımız Erdi elinde sınıf defteriyle içeri girdi, hiç vazgeçmedi bu çocuk o sınıf defterini getirip götürmekten hayır yani takıldığım o da değil bu işi başka kimse yaptırmıyordu, seviyodu bu işi. Erdi sınıf defterini masaya bırakınca hemen gidip ilk dersin ne olduğuna baktım ve Edebiyat olduğunu gördüm. Geçen yılki öğretmenimiz emekli olmuştu artık, olsunda zaten hem söylediklerimizi duymuyor hemde sınav kağıdını çok zor okuyordu yani zamanı gelmişti. Diğer arkadaşlarımlada konuşup, hasret giderdik ve hocayı beklemeye başladık.

Kısa bir süre sonra, sınıftan içeri bahçede gördüğüm kişi girdi, o yakışıklı çocuk. Sınıfa girmesiyle

"Günaydın gençler" dedi.

Tüm sınıf ayağa kalkıp;
"Günaydın" dedi.

Ne yani yeni Ebediyat öğretmenimiz karşımdaki meteor muydu? Yok artık, bu kamera şakası falan demi? Nerde lan kamera? Nerde ha nerde?!
Ela'nın benim cimcirmesiyle ayağa kalktım.
"Oturun lütfen, ben yeni Edebiyat öğretmeniniz Deniz Dinçer. Bu yılki Edebiyat dersinizi beraber işliycez."

Ama nasıl olur? Yani bizim bildiğimiz öğretmen dediğin, çirkin, gözlüklü, takım elbiseli, itici falan olur. Deniz Hoca hiçte öyle değil üzerinde spor siyah bir badi onun üzerinde siyah yeşil yakalı spor ceket, altında siyah dar pantolon ve bot. Bu manken olcakmış bunu kim öğretmen yaptı ya? Girdiğim Şoktan çıkıp sınıfa gözlerimi gezdirdim, herkes benim gibi şoktaydı, yeni Edebiyat öğretmenimiz de bunu fark etmiş olucak ki açıklama yapma gereği duydu, masasından kalkıp, masaya dayanarak ayakta durdu ve konuşmaya başladı.

"Biliyorum, hiç öğretmene benzemiyorum, ama benim giyim tarzım budur, istisnalar hariç böyleyim, buna alışın, yaşıma gelincede çokta genç değilim 27 yaşındayım, öğretmenlikte 4. yılım ve okulunuza yeni geldim, ilk tanıştığım sınıfta sizsiniz, ilkler benim için önemlidir."

Arkadan patavatsız Pelin'in sesi duyuldu.

"Hocam sahibiniz var mı acaba?" Tüm sınıf kahkaha attı.

"Sahip derken genç?" dedi Deniz Hoca.

"Hocam yani sevgiliniz yada eşiniz falan var mı?"

"Özel hayatım sizi ilgilendirmez ama çok merak ettiysen söyleyeyim, yok."

"Aaa Hocam sizin gibi birinin nasıl sevgilisi olmaz?" Bütün kızların gözleri parladı resmen.

"Biliyorum çok yakışıklıyım ama Aşık olmadan yaşanan ilişkiler bana göre değil, gönül eğlendirmeyi sevmem ve daha aşık olmadım. Aranızda aşk nedir bilen var mı, bana tanımlayabilir mi?"

Seni gidi ego yığını, yakışıklıymış-mış, yalnız kaslarda gözüm kaçmadı haa sadece benim değil hiç bi kızın gözünden kaçmadı. Öğretmen dediğin kaslı olurmu yaa? Oluyomuş demekki neyse artık.

Arif hemen atıldı. "Hocam ne var ki bunda görünce heyecan yapıyosun, biraz eğleniyosun, canım cicim öyle yani."

"Hayır genç, Aşk böyle bişey olsaydı Aşk olmazdı, hoşlantı o senin dediğin." O muhteşem kafasını eğerek gülüşü kızların nerdeyse hepsini etkiledi doğrusu etkilenmemek elde değil ama bu belli etmeden de yapılabilir sonuçta.

"Sen sevgili öğrencim Aşk'ı tanımlayabilir misin bana?" Bi dakika o bana mı bakıyor? Bana mı dedi? Yok canım, arkama döndüm baktım başkasıdır diye.

"Hayır, hayır sen, mavi gözlü olan." dedi.

"Be-ben mi?" dedim, hay dilime... Niye kekeledim ki ben şimdi?

"Evet sen, adın nedir?"

"Toprak, hocam, adım Toprak."

"Evet Toprak, bana aşkı tanımlar mısın?"

"Ben bilmiyorum, aşık olmadım."

"Olursun, yakında olursun genç."

Bu da neydi şimdi? Yalnız şundan çok eminim, çok etkileyici.

Vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin :)) Teşekkürler...

Edebiyat ÖğretmenimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin