Chang Kyun yine her zaman olduğu gibi sabah erkenden kalktı. Giysilerin olduğu yerde durup uygun bulduğu parçaları üstüne geçirdi.
Yurt odasından çıkmadan önce telefon ve kulaklığını almayı unutmadı çünkü hoşlandığı kızın sesini kaydedecekti.
Çalışma odasının önüne gitti ve ses kayıt uygulamasını açıp sırtını duvara yasladı.
Açtığı program işini yaparken kendi ise anın tadını çıkarıyordu.
İçeriden gelen sesler bir anda kesildiğinde Chang Kyun duruşunu bozmadı. Gözleri kapalı, yerde oturmuş ve sırtını duvara yaslamış bir şekilde durmaya devam etti.
Gözlerini, bacağına birisi takılıp çığlıklarla yere düştüğünde açtı. Düşen kişi herhangi biri değildi, hoşlandığı kızdı. Mi Na'ydı.
"Özür dilerim" diyerek birkaç kez tekrar etti Chang Kyun. Farkında olmadan sesi ve elleri titriyordu.
Kız, duruşunu düzeltti. Kalçası üstüne otururken dizlerini kendine çekti "Sorun değil" aynı anda önüne düşen saçlarını düzlüyordu.
"Ben gerçekten özür dilerim. Geldiğini görmedim" derken dizleri üstünde ilerleyerek kıza yaklaştı genç oğlan.
Mi Na, az da olsa gülümsedi "Sorun değil. Önüme bakmalıydım, hem sinirle odadan çıkan bendim değil mi?"
Chang Kyun kızın herhangi bir yerinde sorun olup olmadığı kontrol ederken gözleri dizine takıldı. Giydiği kot şortundan dolayı bacakları rahatlıkla gözüküyordu ve diz kapağından aşağı süzülen kanı görmek hiç de zor değildi.
Kekeledi "Dizin kanıyor"
Mi Na başını eğip kana baktığında bozuntuya vermedi "Sadece küçük bir çizik. Bu kadar telaş yapma. Revire gidip hallederim"
Chang Kyun havaya kaldırdığı elini sağa sola hareket ettirdi "Hayır. Ben yaparım. Benim hatam ve ben düzeltmeliyim" dedi. Farkında değildi, gözleri doluyordu "Beni burda bekle tamam mı?"
Cevap vermesini beklemeden duvardan destek alarak hızla ayağa kalktı ve ilkyardım çantasının olduğu yere ilerledi.
Dolabın kapağını açtığında grup arkadaşı Joo Heon'u orda görmeyi beklemiyordu.
Joo Heon'un yüzü şaşkındı "Ağlıyorsun" dedi küçük olanın yüzünü incelerken. Ve aklından 'sonra görüşeceğiz' tarzında şeyler geçirdi.
"Hyung, gitmeliyim" dedikten sonra geldiği hızla tekrar kıza döndü.
Chang Kyun, Joon Heon söylediği anda fark ettiği göz yaşlarını koluyla sildi ve kızın önünde diz çöktü.
Lazım olan parçaları tek tek kutudan çıkarıp yere dizerken gözlerini Mi Na'dan alamıyordu.
Mikrop öldürücü sıvıyı yavaşça dizine dökerken dudaklarını araladı "Özür dilerim" bu bir milyonuncu özür dileyişi olabilirdi.
"Sorun değil. Bu kadar telaş etme. Ayrıca ben hallederim. Hadi sen git"
Chang Kyun ısrarla başını salladı "Ben yapacağım"
Mikrop öldürücü sıvıdan sonra sürülen krem ve birkaç tane daha işlem yapılana kadar aralarındaki sessizliği bozan tek şey nefes alıp verişleriydi.
"Bu yara bandını yatmadan önce çıkar ve iyice temizle. Sonra yenisini tak tamam mı? Iz kalmasını istemeyiz" halen az da olsa kekeliyordu.
Mi Na başıyla onayladıktan sonra Chang Kyun'un girdiği haller karşısında kıkırdadı "Teşekkürler. Gitmeliyim"
Chang Kyun'un yardımıyla ayağa kalktıktan sonra gülümsedi "İlgilendiğin için sağol. Başkası olsa ilgilenmeyi bırak özür bile dilemezdi"
Omuz silkti genç oğlan "Mükemmel olduğumu söylemiştim"
"Sanırım öylesin"
Beş saniye kadar öylece bakıştıktan sonra kız gitmesi gerektiğini söyleyip uzaklaştı ve ardından Chang Kyun da yurt odasına geri döndü.
Yüzüne yayılan istemsiz gülümsemeye engel olamıyordu. Chang Kyun, Mi Na'dan gerçekten hoşlanıyordu.