Part 11

4.8K 36 0
                                    

nasıl oluyor bu dedim, ecenin amcasına gideceğiz dedi, o adı burda anmak dahi istemem, yılan dilli adamın tekiydi, kardeş dedim, seni şurda parçalamıyorsam tek sebebi son umudumun sen olmasıdır dedim, ben pislikten kurtulmaya calısırken sen beni bu pislikleri baslatan adama arkaürüyorsun dedim, benim bilgim kısıtlı dedi, ben neyim ki dedi, ulan dedim madem hiçbirşey değilsin başıma bunları nasıl açtın diyorum, farkediyorum annemle babam içerden bizi dinliyorlar, eğer imkanım olsa herseyi basa sarardım ama, nefret gözümü bürümüştü dedi, peki dedim gidelim, ne olabilirdi ki daha, zaten bu adamlar yüzünden hayatım altüst olmuş korkacak ne vardı ki, o an aklımdan şu geçti bütün bunları bana yaşatan ve içi nefretle dolu olan bir adam acaba doğruyu mu söylüyordu yoksa beni daha büyük bir pisliğin içine mi çekmekti amacı, ama ona güvenmekten başka ne yapabilirdim ki, üniversiteyi okuduğumuz şehirdeydi bu kız ve amcası, oraya gidecektim bütün bunların sebebi olan adamla, bir başıma sonunu bilmediğim bir yolculuğa çıkacaktım, babam gelmek için cok ısrar etse de sadece ikimizin gitmesi gerektigini söyledim ve evden çıktık atakanla atakan yanımdayken sürekli bir bunalma hali oluyordu bende, belki bu yaşananlardan dolayı, ondan nefret etmemden dolayı, belki de yine işin içinde başka şeyler vardı artık herşeyden süpheleniyordum cünkü gördüklerim yasadıklarım kolay şeyler degildi, vardık üniversiteyi okuduğum şehre, içimi bir mutsuzluk kaplamıştı gerek rüyalarımdan dolayı gerekse herşeyin başladığı yer olduğu içindi sanırım, bir işhanına geldik, eski püskü pis bir işhanıydı, iki kat çıktıktan sonra bir kapının önüne geldik atakan burası dedi, sadece isim yazıyordu, içeri girdik, adam atakanı görünce ters ters baktı, bir sorun mu var dedi, atakan bir taraftan bana bakıyor yan yan, bir taraftan adama birşeyler anlatıyordu, adamın internet sitesi dahi var medyum *** diye geçer, ifşa yasak diye bir de böyle pisliklerden uzak durun diye vermiyorum şu anda, adam sonra bana baktı o hareketleriyle gel bakalım buraya dedi, adamın yüzüne bakmak bile insanın icine bir ızdırap veriyordu, yavaş yavaş vardım yanına kurtuluşum mu olacaktı yoksa zaten battıgım bu aleme en dibe kadar beni çeken biri mi olacaktı bu adam bunu düsünüyordum oraya varana dek bu adamı görünce artık sunu düsünmey baslamıstım, daha ne kadar batacaktım pisligin icine bu ecenin amcası olacak lavuk, sorular soruyordu, yaşımı falan sordu, cevap verdim, sen atakanın kitabını gördün mü dedi, evet dedim, peki hiç bir ritüel düzenledin mi dedi, düzenlemeye çalışırken yangın çıkardığımı anlattım, ilk ne zaman bir ritüele şahit olduğumu, atakanın odasında sadece sessizce oturmam gerekirken, ses cıkardıgımı ve o ritüelin ilk şahit olduğum ritüel olduğunu aynı zamanda kötü sonuclandıgını söyledim, ritüel harici yaşadığın ilk olay bumuydu dedi, hayır dedim, daha öncesinde atakanın odasından sesler duydugumu filan söyledim, birinin kapıdan seslendiğini, sana dedi *** kabilesinden 5 tanesini yollamışlar, bunlar gerçekten güçlüdür ancak herkesin zayıf bir noktası vardır dedi, benden bazı malzemeler istedi bunu burda yazmıyorum, onları buldum getirdim malzemeleri adama verdim, arka tarafta bir oda vardı 30 m2 civarı bir odaydı bu, ancak penceresine tuğla ördürmüştü bu odanın, iç bunaltıcı ve zifiri karanlıktı, ışığı açtı biz odaya girerken, ışıgı açmasına rağmen o iç bunaltıcı bir atmosfer hakimiyetini kaybetmemişti, belki de bunun sebebi daha önce burada sayısız kere gerçekleştirmiş olduğu ritüellerdi, o günahlar tıpkı örümcek ağları gibi yuvalanmıştı belki bu odanın her bir köşesine, genel hatlarıyla boştu oda lakin bir köşede duran masa ilk etapta göze çarpan şeydi, detaylı olarak odaya göz gezdirince yönü duvara çevrilmiş yerde duran büyük bir boy aynası, 4 sandalye ve masanın üzerinde duran kağıt kalem, mumlar, ve çukur bir tabak göze çarpıyordu, adam sandalyelerden birine oturmadan ayak üstü benim getirdiğim malzemeleri masanın üzerine koydu bunları ayrıştırıp tabağın içine koydu, masanın üzerinde duran kagıtlardan birine yine masanın üzerindeki kalem vasıtası ile yazmaya başladı, ben sadece izliyordum, atakanın yaptıgından çok daha ciddi bir ritüel olduğu bu kadar hazırlıktan belliydi, sandalyelere oturmamızı söyledi, o dakikaya kadar ne olursa olsun diyen ve korkularımı bastırmış olan ben artık iş bu noktaya gelince yaşadıklarıma, gördüklerime ve kabuslarıma rağmen içimdeki ürpertiye hakim olamıyordum bize söylediği şekilde sandalyelere oturduk, sandalyenin biri boş kalmıştı, masada duran mumları yaktı, aynayı masanın üzerine *** şeklinde koydu, mumları tek tek *** şeklini elde edene kadar özenle aynanın üzerine yerleştirdi ve hepsini yaktı, biraz evvel birşeyler yazmış olduğu kagıdı ikiye böldü ve birini bana, birini atakana verdi, bunları o bize dediğinde aynı anda okumamızı söyledi, atakan'ın benden cok sey bilmesine, bu islerle cok daha alakalı olmasına rağmen yüzündeki korku ile karışık tedirginlikten, bu ritüelden ne kadar çekindiği belli oluyordu, onun bu tedirginlik dolu yüz ifadesine baktıkca icimde türlü korkular filizleniyordu, ancak burada bırakıp gitsem bu kabuslar devam edecekti, hiçbirşeyi halledememiş olacaktım, ne olursa olsun burada kalıp bunu yapacaktım, o adama ve bunların sebebi olan atakan'a güvenmekten başka elimden gelen birşey yoktu, adam ayağa kalktı, ışığı söndürdü, mumlardan biraz olsun aydınlanıyordu içerisi ancak yine o zifiri karanlık etkisini tamamen kaybetmemişti, geldi oturdu, tabaktaki malzemelere de bir kibrit çaktı, bize başlayın dedi, başladık okumaya, adam da gözlerini kapatıp ezberinden birşeyler okuyordu, lakin atakan ile adamın okuduklarını dinleyince üçümüzün okudugu seylerin farklı oldugunu duydum, bunu o zaman bilmiyordum üzerinde de fazla durmamıştım ancak şimdi çok iyi biliyorum ki, ücümüz de ayrı ayrı ritüel yapıyormuşuz, bunun nedeni ise uğraştıgımız şeylerin son derece güclü olmasından kaynaklanıyordu bu sefer atakan'ın evinde yaşadığım deneyimden çok daha korkunç, çok daha derin tedirginliklere arkaüren bir deneyim yaşayacaktım, bunlardan habersiz sadece kurtulmak umuduyla okuyordum mumun yaydığı hafif ışıkta kağıdı, atakanın sesi, adamın sesi, benim sesim, o günahlar odasında birbirine karışıyordu, mumların ışıgı hafif hafif tiremeye başladı, adam ezbere okumaya devam ederek gözlerini açtı, okuyor okudukca aynanın ortasına bakıyordu birden gözleri dev gibi oldu, sesi hızlandı bagırarak okuyordu, mumların alevleri yükseldi dumanlar arttı odada hareket ediyorlardı duvarlardan net biçimde görülüyordu, artık içerdeydiler, hoca bağırarak adını sordu, *** oglu *** yım dedi, tekrar adını sordu *** oglu *** yım dedi, ne istiyorsun *** oglu *** dan dedi, benden bahsediyordu, adım anılınca icimdeki korku iki kat daha büyümüştü, katil dedi şu anda çok iyi arapça biliyorum şimdi düşününce çok iyi hatırlıyorum çağırdıgımızın neler söylediğini, sebebini bende bilmiyorum ama çağırdıklarımızın ya da biz istemeden gelenlerin hepsi arapça konuşuyorlar, arapça bilmeyen adamla da konuşabilirler siz onu anlarsınız, cevapta verebilirsiniz ancak bunu fiziksel bir olay olarak düşünmeyeceksiniz ben rüyamda konuşurken de babam yemin ediyordu arapça bağırdığıma, lakin o zamanlar tek kelime dahi arapça bilmiyordum, buna benzer şeyleri yaşamış olanlar bu durumu anlayacaklardır, adam sordu kimin katili diye, *** oğlu *** nın dedi, heryeri kapalı odanın içinde bir rüzgar geziyordu sanki, belki sadece bana öyle geliyor diye düsünürdüm bunu son zamanlarda gördüklerimden sonra ama mumların ateşinin bir o tarafa bir bu tarafa sallanması bunu kanıtlar nitelikteydi, uğultular geliyordu, duvarlarda zaten gölgeler hareket ediyordu, kanıtla dedi adam, kolye dedi çağırdığımız, çocuğumuzu öldüren, kolye takan ademoğlu dedi, atakan’ın bana verdiği kolyeden bahsediyormuş meğer, atakan denen şerefsizin kolyeyi bana vermesinin içine benim resmimi koydurmasının sebebi buymuş, adam bana baktı sen mi öldürdün dedi, hayır dedim bilerek ve isteyerek öldürmediğime yemin ederim dedim, adam gözlerini tekrar aynaya çevirirken ağzımdan o kelime pek istemeyerekte olsa çıktı, atakan dedim, o yaptı bunu dedim, atakan bana baktı gözleri kocaman olmuştu ama nefretle bakmıyordu bana, sadece korkuyordu, korktuğu ben değildim, çağırdığımızdı, adam atakan’a döndü, doğru mu bu dedi, atakan hiçbirşey demedi, yalan da demedi, ben öldürdüm de demedi, adam hemen size verdiğim kağıtları okuyun tekrar dedi, kendi de okuyordu ezbere, okumaya başlayınca yalancı dedi çağırdığımız, adam aynanın üzerine iyice eğildi, yüzü aynaya değiyordu, bağıra bağıra okuyordu, sadece yalancı diyordu çağırdığımız, o gün yaptığımız şey ve okuduklarımız ona cocuğun katilini verecegimize dair bir çağırma şekliymiş, yoksa gelmezlermiş, ondan dolayı adama yalancı diyordu, cünkü katili vermeyi sözlerle taahhüt ediyor ancak cagırdıgını geri yollamaya calısıyordu, bize de bu yüzden kagıtları okuyun demiş, adam okuyordu biz okuyorduk lakin sadece yalancı diyordu, gitmiyordu, birden adam sustu, birdenbire çenesi kilitlendi sanki, aynaya yüzünü dayamış bağıra bağıra okurken sadece aynaya bakıp susmuştu, biz çağırdığını tekrardan gönderdiğini düşündük sadece adamın yüzüne baktık, o sırada ayna ince bir şerit halinde çatladı, adamın elleri istemsizce hareket ediyor gibiydi sanki içinde biri vardı ve kollarını omuzlarının arkasına arkaürüyordu, oturdugu yerden yere düştü, kaskatı kesilmiş gibiydi sadece kolları omuzlarının arkasına gidiyor içinden biri ızdırap veriyordu sanki, çenesi kitli gibiydi dişlerinin gıcırtısı duyuluyordu çünkü, adam birden çığlık atmaya başladı, alnında görünmez bir el küllerle bir şey yazıyordu ağır ağır ve derinden yazıyordu çünkü çığlıklar bunu gösteriyordu, ama o kadar derinden bir çığlıktı ki, bu derece pislik bir adama dahi acıyorsunuz o anda, biz çoktan okumayı kestik olanları izliyoruz, alnına yazdıgı şey bitince gölgeler kayboldu rüzgar yok oldu sanki, kalkıp hemen ışığı açtım, adam yerde hareketsiz yatıyordu, atakan benden daha çok korkmuştu zira alnında yazan şeyi okuyordu, biliyordu arapça, yazdığı şey de arapçaydı, atakana baktım okuyordu ağzından çıkan kelime ke-fe-re idi

Quanttumun HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin