Part 15

4.1K 36 1
                                    

gelin önüme geçti, izin vermiyordu, gidecektim, engel olamazdı bana, hocam yardım istiyordu çünkü, gelini dinlemeyip girdim antreye, kapkaranlıktı, hiçbirşey göremiyordum, geline bakmak için arkamı döndüm odanın kapısı yoktu, zifiri ve bomboş bir karanlıktı, ayakta duruyordum, gülüşmeler vardı sadece, arapça fısıldaşıp gülüyorlardı, etrafıma bakıyordum sadece, birden sol tarafıma dönmemle hocamı görmem bir oldu, karanlıkta bana bakıyordu, gözlerinden kanlar akıyordu ama gülüyordu nefret uyandıran bir sırıtıştı bu, arapça konuşuyordu, sesi çok çok zor çıkıyordu, kurtulacağını mı sandın dedi, kocaman gözlerle ona bakıyordum konuşamıyordum, arkamdan biri dokundu hemen döndüm, hocamdı yine, kurtulacağını mı sandın diyordu, boğuk boğuk ve arapçaydı yine, o anda aklıma ritüeller sırasında ezberlediğim şey geldi gözlerimi kapattım, bağıra bağıra okuyordum, birden boğazımdan çamurlar akmaya başladı, küllerle karışık bir çamurdu bu, gülüyordu, sadece o değil hepsi fısıldaşıp gülüyorlardı, boğuluyordum onlar için zevkliydi bu, tüm gücümü toplayıp hayatımda yapmadığım kadar yüksek sesle bağırdım, terler içinde uyandım, saat 2:30 du atakan oturmuş bana bakıyordu, kitap yanımdaydı kucagımdan düsmüs ama hala yanımdaydı, sadece bakıyordu, biraz kendime geldikten sonra, niye uyandırmadın lan beni dedim, bende şimdi senin bagırmanla uyandım dedi, yalan söylüyordu gözlerinden belliydi ben uyudugumdan beri beni izliyor olmalıydı, o gece sabaha kadar hiç uyumadım, sabah babamdan arabayı alıp hocanın köyüne doğru atakan'la beraber yola çıktık bindik arabaya gidiyoruz atakan'la, babamın aklı bende bunu biliyorum ama bunu kendim yapmalıydım, kitabı arka koltuğa attık, ben sürüyorum bu yanımda oturuyor, yaklaşık yarım saat hiç konuşmadık, yarım saat sonra atakan ötmeye başladı, emin misin kitabı hocaya gösterme kararında dedi, bi taraftan yola bakıyorum bi taraftan boynumu sağa çevirdim buna cevap veriyorum, bilader dedim, bu sefer benim dediğim olacak, eğer sen gelmek istemiyorsan durayım burda siktirol git, otostop ceke ceke gidersin, hiç birşey demedi önüne baktı, bende yola baktım, tek muhabbetimiz bu olmuştu yol boyunca, hocanın köyüne geldik, hava kapalıydı, dağlık olduğu için genelde yağmur falan çok yağardı, hocanın evinin önüne durdum, indi atakan isteksiz tavırlarla, ben de indim, kitabı aldım arka koltuktan, hocanın kapısını çaldık ses veren olmadı, tekrar çaldım yine ses veren olmadı, içeri girelim odundadır dedim, kapının kolunu indirdim ama kilitliydi, niye kilitliydi bu kapı, oturalım biraz şurda atakan dedim bahçe tarafında oturduk, benim elimde kitap hocayı bekliyoruz oturduk bekliyoruz, yaklaşık 20 dakika kadar bekledik kimse gelmedi, içten içe akşam gördüğüm rüya geliyordu aklıma, ama hoca çok çok bilgili bir adamdı kendini korurdu, böyle rahatlatmaya çalışıyorum kendimi, atakan'la ise hiç konuşmuyoruz, kimbilir o neler düşünüyordu o an, birden küçük köy camii'nin olduğu taraftan hocayı gördüm içim o kadar ferahladı ki, bize doğru geldi beni görünce tebessüm etti, vardım elini öptüm, nasılsın oğlum dedi, çok şükür hocam daha iyiyim lakin size göstermek ve anlatmak istediğim şeyler var dedim, atakan benim arkamda duruyor, sen de hoşgeldin oğlum dedi hoca atakan'a ama ona bakarken o uzun kaşlarını çatmıştı, anladım ki hoca hoşlanmamıştı atakan'dan, sonra elime baktı ve kitabı gördü, bu nedir oğlum dedi, hocam bütün bunları başımıza musallat eden şey dedim, gelin oğlum içerde konuşalım dedi, hocam kapıyı kilitlemezdiniz niye böyle birşey yaptınız dedim, artık eskisi gibi güvenli değil oğlum evdeki halımı çaldılar dedi, kim hocam yapan dedim, bilmiyorum oğlum dedi, yani bir insanmı yoksa şerli bir yaratık mı dedim, kapıyı açtı içeri girerken anlatmaya devam ediyordu, oğlum dedi burası küçük bir köy, geceleri ışık olmaz ses olmaz, onların düğünü oluyor kafileleri köyün dağ yamaçlarından geçiyor, belki onlar çaldılar belki bir ademoğlu bilmiyorum günah almak istemiyorum dedi içeri girdik, hoca köşesine oturdu, biz de yanyana minderlere oturduk, uzat oğlum kitabı dedi verdim, kitabın üzerine bakmasıyla şaşkınlığını bir hayli arttı, nereden buldun bunu dedi, bu arkadaşın bir tanıdığı vermiş hocam dedim, bu yazma ve mühür nabati mührü oğlum dedi, hiçbirşey anlamadığımı belirtircesine suratına baktım, bunlar ifritlerle düğün yapan, çöllerde yaşayan insanlar dedi, bu çok uzaklardan gelmiş buraya, çok şerli bir kitap dedi, atakan'a bakıp sana bunu veren kefere neden verdi senden ne istedi dedi, atakan sadece yüzüne bakıyordu hocanın cevap veremedi, hiç kullandınız mı bu kitabı dedi hoca, kullandık hocam dedim, yüzünü yere düşürdü hayalkırıklığına uğramıştı bu cevabım karşısında, dikkatimi çeken şey kitabın sadece dışına baktı ama içini açmıyordu, hocam incelemeyecek misiniz dedim, inceleyeceğim oğlum önce karnımızı doyuralım dedi, hoca'da bir gariplik vardı anlamamıştım ama vardı, yemek falan yiyelim derken akşam oldu, oturduk tekrardan, kitap hocanın yanında duruyordu, güneş tam olarak battıktan sonra sanki bu anı bekliyormuş gibi hoca gözlerini atakan'a dikti, arapça konuşuyordu ''kimin hizmetindesin'' dedi, atakan'ın gözleri faltaşı gibi açıldı hocaya bakıyordu, hoca ayağa kalktı atakan'ın üzerine yürüdü amacının bizi akşam olana kadar oyalamak olduğunu anladım o an, gözlerine baktı atakan'ın ''***'' dedi , kim o ifrit diyordu, hocanın bu anlamsız hareketlerinden hiçbirşey anlamıyordum ayağa kalktım hocam ne oluyor dedim duymuyordu beni sadece ''***'' dedi nerde o diyordu, atakan korkarak hocaya bakıyordu kapıda mı dedi dedi hoca atakan'a iyice yaklaştı yüzüne karşı bağırdı birden, kapıda mı dedi, atakan eğdi boynunu ağlıyordu, sanki çok üzgündü, hoca bağırmaya devam etti, atakan hala ağlıyordu susmadan, sonra hoca atakan'ı omuzlarından tutup sarstı, bağırıyordu hoca, 'eyne' dedi, nerede o, atakan artık yere dizlerinin üzerine çömelmiş hıckıra hıckıra aglıyordu, hoca bıraktı onu kapıya yöneldi, atakan hocanın koluna yapıştı 'ene' yani ben dedi, hoca gözlerine baktı atakan'ın, 'eyne beytüke' dedi, nerden geldin diyordu, ağlayan üzülen atakan, birden sırıtmaya başladı, gülüyordu hocaya bakıp boynunu tuhaf tuhaf sallıyordu, hoca git buradan şerli dedi, sesli şekilde gülüyordu artık atakan gitmiyordu sadece gülüyordu zevk alıyordu sanki bu durumdan, hoca bana baktı, tut kollarını şunun dedi, hemen tuttum kollarını, hoca ağzını açtı bir eliyle çenesini aşağı doğru çekiyor, diğer elinin baş parmağını alnına bastırıyordu, birşeyler okumaya başladı, gülmesi durdu atakan'ın, hoca 'eyne beytüke' dedi tekrardan, atakan gözlerine nefretle baktı hocanın, sonra bağırdı yüzüne karşı 'nabat' dedi, o anki görüntüyü hiç unutamam, hoca alnına daha sıkı bastırıyor, konuşmasını engellemek için çenesini iyice sıkı tutuyordu artık, birden atakan'ın alnında siyah sanki kül gibi ke-fe-re yazısı çıktı, gözlerim faltaşı gibi açıldı sadece izliyordum, hoca git dedi tekrardan bana, kapıyı aç dedi, koşup açtım kapıyı, atakan kapıdan hışımla çıktı, kendisi çıkmıştı bu sefer gecenin karanlığında, hoca kan ter içinde kalmıştı, tuttum kolundan oturun hocam dedim, oturdu köşesine, betim benzim atmıştı benim zaten hiçbirşey anlamadım kitabı veren adamla aynı yazı çıkmıştı çünkü, hocaya bakıyordum ayakta dikilip, otur oğlum anlatacağım dedi hocaya baktım kaşları çatık düşünceli düşünceli yere bakıyordu, oturdum mindere, kısa bir müddet yere bakarak sustu sonra anlatmaya başladı, başından beri tahmin ediyordum lakin olmamasını temenni ediyordum bunun oğlum dedi, hiçbirşey anlamadım aynı zamanda hiçbirşey de demedim sözünü tamamlamasını bekliyordum, anlaşma yapmış oğlum dedi, gözünü nasıl bir hırs, nasıl bir şer bürüdüyse, kendini onlara mühürlemiş dedi, sadece anlamsızca bakıyordum yüzüne, bu kitap dedi çok uzaklardan gelmiş, kitaba sahip olan kişi aynı zamanda onun verdiği bilgilerin yanında şerrine de ortak olur dedi, güce kavuştugunu zannedersin ama bu sahte bir güçtür bu kitabın yazarı da ademoğlu olarak doğan lakin onlara mühürlenmiş biridir dedi, kitap sana hayırlı birşey öğretmez oğlum dedi, eğer farkettiysen kitabı açmadım dedi bunu açmak dahi çok büyük belalara sürükleyebilir insanı dedi, bu çocuğa bu kitabı veren adam neden verdi bilmiyorum lakin arkadaşın mühürlemeyi bu kitaptan öğrenmiş olmalı dedi, bu kitaptan yaptığınız şey nasıl bir şeydi neler kullandınız oğlum dedi, kullandıklarımızı, kitaptan alıp söylediklerimizi tek tek aktardım, hocanın zaten düşünceli olan yüzü iyice karışık bir ifade aldı, sen hiç konuştun mu ateşten gelenle dedi, kısa bir müddet hocaya baktım sonra konuştum hocam dedim, gözlerini bana dikti baktı, hala bakıyordu

Quanttumun HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin