Günümüz
Kulağımda yankılanan boğuk insan sesleriyle gözümü ani bir hızla açtım. Ama hata yapmıştım tek gördüğüm beyaz renk olduğu için hemen gözlerimi kapadım. Ne biçim bir büydü bu kimse geceyi gündüz yapamaz ama az kalsın kör oluyordum. Gün ışığına alışkın değildim.
Bu sefer gözlerimi yavaş ve ellerimi üstünde siper ederek açtım. Gördüğüm manzara yı bir büyücü bile yapamazdı ne oluyordu burda?.
Hala mermer zeminin üstündeydim ancak karşımdaki orman ve saray yok olmuştu. Birde etrafımda bana bakıp kaçan insanlar.
Üzerinde benim olduğum mermer parçasının etrafında demir bariyer vardı.
İnsanlar bana bakarak anlamsızca kaçıyorlardı. Hem bu kadar insan buraya nereden gelmişti?. Sanırım kafayı yiyiyordum. Etrafa bir az göz attığımda ejderha görmüş gibi kaçan insanları görmezden gelirsek benim gibi etrafı demirle kaplı heykeller vardı.
"Hah! İşe yarayacağını söylemiştim dostum" gelen sesle arkama döndüm.
Demir bariyerin arkasında insanlar gibi garip giyinen iki büyücüyü görmemle resmen dilimi yutmuştum. Büyücü olduklarını güçlerinin getirdiği enerjiden hissediyordum."Hey hey hey sakin ol korkma seni burdan çıkartacağım ama bana güvenmelisin. Acele etmemiz gerek yoksa görevliler canlanmış bir heykel görürlerse hiç hoş olmaz."
Soldaki sarışın sağdakinin kahve saçı vardı. Neredeyse boyları aynıydı.
"Hey siz! Ne yapıyorsunuz orda?."uzaktan gelen sese baktığımda 3 tane adamın buraya doğru koştuğu gördüm. Sarışın olan "siktir.." demesiyle ne demek istediğini anlamadım . Ama büyük bir hızla demir bariyere basarak üstünden atlayarak yanıma geldi. Ben daha ne olduğunu kavrayamıyordum.
Beni kucağına almaya çalışırken ben "Hey rahat bırak beni."kolumdan çekerek tek hareketle beni kucağına aldı ve bariyerin üzerinden atlayarak koşmaya başladı. "Beni nereye götürüyorsun?"beni görmezden gelerek yere indirdi."beni burda bekle ve sakın bir yere kımıldama sana herşey ı sonra açıklarım"
Arkasını dönerek koşmaya başladı. Kahveli nin yanına vardığında. O da yumruklarını geçirmeye başlamıştı. Neden büyü yapmıyorlardı ki bunlar şimdi.
Birisini yere düşürüp ardından diğer ikisini dövmeye başladılar.
Gözlerim ileri deki çalılıklara takıldı. Benim siyah o şeyi farketmemle o şeyin buhar olması bir oldu ama bir çift göz gördüğüme ve enerjisini o kadar uzaklıktan hissettiğime dair yemin edebilirim.Gelen garip yarı inleme yarı hırıltı sesiyle düşüncelerimi adeta çöpe atarak oraya döndüm. Tanrım sarı lı olan büyücü nün sağ omzuna bir bıçak saplanmıştı. Hemen oraya doğru koşmaya başladım. Kahveli olan zaten üçünü yere sermişti. "Aptal lar niye büyü yapmıyorsunuz" göz yaşlarım istemsiz olarak akıyordu sonuçta beni onlar korumuştu onlar yerinde bende olabilirdim.
Sarışın yani omzuna bıçak batmış olan çocuk, kısık ve alaylı bir sesle
"Sen ağlıyormusun" cevabını veremeden sırtından çekilen bıçakla hafifçe inlemesi bir oldu. Aynı anda ağlarken kahveli
"Siktir bu büyülü hançeri nereden buldular, marcus ışınlana bilirmisin?." Adının marcus olduğunu öğrendiğim sarışın-kumral saçlı "evet. Evet ışınlana bilirim." Sağ elini bana sol elini de kahveli ye uzatarak bekledi. "Elimi tut " dedi öksürerek. Zaman sanki benim için yavaşladı. Benim burda ne işim vardı ikisini tanımıyordum bana işkence etmiyecekleri ve köle olarak kullanmayacakları ne malüm."Hadi tut şu elimi yoksa burda öleceğim" ilk ona sonra kahveli ye baktım bana endişeli bir şekilde bakıyordu. Tekrar marcus a bakmaya başladım. "Hadi tut şu eli." Dedi kahveli.
Elini tuttuktan sonra sanki birisi tüm ışıkları kapatmış gibi hissettim.
![](https://img.wattpad.com/cover/63034698-288-k827831.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Noctis
FantasyYüz yıl boyunca bir heykel olduğunuzu düşünün. Yüz yılın sonunda tekrar yaşama ayak uydurmak kolay olur. Ancak siz yokken geçen olaylar ve zaman...