Bölüm 4: Paranoya

80 3 1
                                    

Müjgan'ın fotoğrafını gördükten sonra iyice onla yatar onla kalkar hale gelmiştim. Daha o sormadan belki merak eder diye bende kendi fotoğrafımı yollamıştım. Müjgan yorum yapmamıştı; ama ben anlamıştım o da memnundu.
Kendini artık bana daha fazla açmaya başlamıştı. Kah bana pembeye olan aşkını kah sevmediği insan davranışlarını anlatıyordu. Bense sadece onu hayran hayran dinliyordum.

Günler geçtikçe birbirimize daha da alışıyorduk. Müjgan bana ailesini anlatıyordu." Babam hep kendiyle meşguldür, annem küçükken beni çok ihmal etti, abim beni çok sever; ama arada çok sinir eder" diyordu. Bende saatlerce her konuşulanı düşünüyor, kendimce sonuçlar çıkarıyordum. Babasını babama benzetiyor, annemle Müjgan'ın annesini bağdaştıramıyordum, abisini de içten içe taktir ediyordum. Bende ara ara ona ailemden ve kendimden bahsediyordum ama onu dinlemek kendimi anlatmaktan kuşkusuz daha zevkliydi.

Müjgan'a artık duygularımı yavaş yavaş açık etmeye de başlamıştım. Ona hayran kaldığımı, onun güzelliğinden ziyade zekasına kapıldığımı ara ara değişik imalarla sohbet aralarına serpiştiriyordum. Bu imaları kuşkusuz Müjgan da anlıyordu; ama ısrarla duygularını açık etmiyordu.
Müjgan'ın gizemli hali elbette çekiciydi; ancak beni zihnen çok yoruyordu. Kafamda gün içinde defalarca yeni kurgular oluşturuyor, bu kurgulara inanıyor hatta bazen büyük hayal kırıklıkları yaşıyordum. Bu kurgular bazen o kadar abartı seviyelere ulaşıyordu ki kendimi paranoyak olmakla suçluyordum. Bu suçlamaların sonunda nedense hep Müjgan hatasız ve mükemmel çıkıyordu, bense Müjgan'a müebbet bir suçlu...

Bu inişli çıkışlı duyguları barındıran günler birbirini kovalarken, beni rüyalar yalnız bırakmıyordu. Bir gece Müjgan'ı beni kandıran, duygularımla dalga geçen siyahlar içindeki şeytan olarak görüyordum, diğer gece beyazlar içinde kaderimin bana en büyük hediyesi olan melek olarak görüyordum. Bu rüyalar duygu kontrolümü iyice kaybettiriyordu. Müjgan'a uzak olmak ve ona dokunamıyor olmak beni iyice paranoyaklaştırıyordu. Bu çelişkili gelgitler artık dayanılamaz seviyeye ulaşmıştı. Kafamda kurduğum şüpheyle yoğrulmuş kurgulara uyup Müjgan'a tuzak sorular soruyordum, anlamsız tavırlar sergiliyordum. En kötüsü de bu davranışların farkındaydım; ancak kendime engel olamıyordum.

Beni zehirleyen düşüncelerden kurtulmam gerekiyordu. Kurtulurken de Müjgan'ı kırmamak iç huzurumu bulmak kadar önemliydi. O kadar anlamsız haldeydim ki bazen kafamdaki kurguda şeytan olarak konumlandırdığım varlığı kaybetmekten çok korkuyordum. Zihnimin beni zehirlediğini biliyordum bir insan şeytanını kaybetmekten korkmazdı, bunu da biliyordum ve Müjgan'ın bana yaratıcının hediyesi olduğuna da inanıyordum; ancak bir kez şüphe ile zehirlenmiştim. Bu kadar şeye vakıfken ve doğru olanı görüyorken, şüpheci olmak Müjgan'a ne kadar büyük haksızlık diye ara ara kendimi suçluyordum.

Yine şüphe havuzunda kendimi suçlu hissettiğim günlerin birinde Müjgan'la aramızda şöyle bir diyalog geçmişti:
-Müjgan sevgilin var mı"
Müjgan: " saçmalama Eren"
-Olamaz mı , bence soru saçma değil"
Müjgan: " Eren soru saçma"
-nesi saçma Müjgan
Müjgan: " sevgilim olsa niye senle konuşayım " demişti

Bu konuşma beni biraz olsun rahatlatmıştı. Müjgan bana ima yoluyla ilgisini belli etmiş olabilirdi, bu umut kırıntısı bile beni mutlu etmeye yetmişti; ayrıca Müjgan'ın cesaretlendirici tavrı üzerine Müjgan'a biz olmak yolunda sayısız imada bulunmuştum. En güzeli Müjgan hiç bir imaya olumsuz tepki vermemişti.
Hatta bir keresinde imaya açıkça cevap vermişti "seni kıskanırım, o kızların saçlarını yolarım!" demişti. Bu beni feci derecede mutlu etmişti.

Günler Müjgan'la toz pembe geçiyordu. Onunla her gece ikiye üçe kadar sohbet ediyorduk, sabahları birbirimize günaydın mesajları atıyorduk. Olur olmaz zamanlarda birbirimize abartılı ehemmiyetler gösteriyorduk.
Bu toz pembe günlerin birinde Müjgan'ı ilk defa telefonla aradım. İlk alo kelimesinden sonra onun ipeksi sesine kapılıp onun görüntüsü ve zekasından sonra sesine de aşık olmuştum. Sesi öyle bir sesti ki içinde huzur, aşk, bağlılık, umut, hayal barındırıyordu; öyle bir sesti ki "Eren ben senin yazgınım" diyen rüyaları gerçeğe dönüştürüyordu.

Anlatılmayacak duygular yaşıyor, sevdiğim kadının sesiyle sarhoş oluyordum. En olmadık zamanlarda o ses kulaklarımda arz endam ediyor, beni en ciddi mahkeme salonlarında aptal aptal gülümsetiyordu.

Artık emindim, Müjgan'a kör kütük aşık olmuştum ve ne yapıp ne edip bu aşkı Müjgan'a haykırmam gerekiyordu. İlk konuşmamızda her ne kadar hücreler ve gen haritası üzerine 45 dakika konuşmuş olsak da biz birbirimiz için yaratılmıştık konuşmaktan zevk aldığımız konular bile bunun ispatı değil miydi? Bütün yollar, bütün kalp labirentleri Müjgan'a çıkıyordu.

Müjgan'a bir ömür kavuşmak için zihnimde gün boyunca halimi anlatacak onlarca konuşma metni yazmıştım. Her defasında ya bir şeyler eksik oluyordu, ya nefesim yetmiyordu ya da cümleler Müjgan'ı etkilenmiyordu. İşten eve giderken kırmızı ışıktan feyz alıp bir cümle buluyordum, tam evet bu süper oldu derken yeşil ışık yanıyordu, benim bütün cümlelerim boşa çıkıyordu. Evimin olduğu binanın asansöründe bir giriş cümlesi hayal ediyordum, tam bingo diye bağıracakken asansör ara katta duruyordu, komşunun küçük oğlu ile göz göze geliyorduk, böyle bir oğlumun olması için Müjgan'ı daha fazla etkilemem gerekiyor düşüncesine kapılıyor bütün bingolarıma pas diyordum. Ne kadar düşünürsem düşüneyim Müjgan'a yetemiyordum.

Bu yetemeyen düşünceler arasında zırhsız şekilde tüm olumsuzluklarla şavaşırken, bir mesaj sesi kulağımda çınladı. ilkokulda öğretmenlik yapan kalbimin sahibi Müjgan okuldan eve geçmiş, her zaman ki gibi yalnız yaşadığı evde kendine yemek yapmış, karnını doyurmuş ve bana mesaj atmıştı. Zevkle ve huzurla mesajı açtım "Eren nasılsın? günün nasıldı" yazmıştı.

Yüzümde engel olamadığım gülümsemeyle beraber cevap olarak "İyim Müjgan, her şey olması gereken gibiydi. sen nasılsın? Senin günün nasıldı?" yazdım. Şükürler olsun ki Müjgan da iyiydi, bir kaç hal hatır mesajı ve gün değerlendirmesinden sonra Müjgan'a gün boyunca çalışmalarını yapıp ve bir türlü toparlamayı başaramadığım, halimi ifade edecek konuyu açtım. İtiraf etmek gerekir ki yine plansız bir giriş olmuştu. Zaten Müjgan'ın karşısında plan uygulamak da imkansızdı, vücut kimyamı değiştiren insanın karşısında nasıl olur da duygularımdan sıyrılıp neden sonuç ilişkisi kurulmuş, kusursuz bir planı uygulayabilirdim ki...

Müjgan'a "iyi şeyler birdenbire olur; bu kadar bekletmez insanı. Sürüncemede kalan heyecanlardan ancak kötü şeyler çıkar." deyi vermiştim. Müjgan ilk başta bu mesaja çok anlam verememiş olsa gerek " haklısın iyi şeyler birden olur ama bunu şimdi niye dedin ki" demişti.

"Müjgan konuştuğumuz ilk günden bu yana ve günler ilerledikçe benim sana hayranlığım hep giderek arttı, artık içime sığmakta bana zorluk çıkaran duyguları sana söylemek istiyorum. Başta dediğim gibi iyi şeyler birden oldu; ben sana birden aşık oldum.

Yüzün, gözün, dokunmamış olduğum ellerin ve sarhoş eden sesin benim her hücremde dalgalanma yaratıyor. Konu sen olunca aptal bir sırıtış yüzümde beliriyor ve sana olan duygularıma gem vuramadığım gibi hiç bir gülüşe de engel olamıyorum. Sanırım Müjgan ben kimseye hissetmediğim ve belki de bir daha hissedemeyeceğim duygularla SENİ SEVİYORUM" diye gururdan ve her kem duygudan münezzeh bir mesaj yollamıştım.

Doğaçlama şekilde bütün duygularımı açık eden mesajdan sonra heyecanla Müjgan'ın cevabını bekliyordum. Hayatımın en kısa ama bana en uzun gelen bekleyişlerinden bir bekleyiş başlamıştı. Ben beklenmedik derecede umutsuz ve sonumu kestirebilmekten uzaktım. O gece yüreğim belki dert işleyecekti her zerreme belki de mutluluk...

Aşkaram: 4.Bölüm bitmiştir. Okuduğunuz için teşekkür ederim. 5.bölümde görüşmek dileğiyle.



AŞKARAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin