Karanlık onları yavaş yavaş gelecekle hapsedilmiş geçmişe sürüklerken
"Geçmişin yoksa geleceğinde yoktur " dedi.
Islak bedeni ve gözleri boş boş bakıyordu. Ağlamak istiyor fakat kuruyan göz yaşları masum bedeni yakıyordu.
" Yaşamak için öldürmen...
Yağmurlu bir hava. Jessie'nin ölümünden tamı tamına 5 ay geçti. "Korku" Watson ile şehirdeki bir kilisede kalırken. Kasabadaki halk yaşamlarına devam ediyorlardı. " Kara Ay " uzun zamandır kasabaya etkisini göstermemiş yada herhangi bir etken bırakmamıştır. Psikolojik sorunları artan Watson, gittikçe yalnızlığa gömülüyordu. En son proteinini sadece 1 hafta önce almıştı. Şehirde terk edilmiş bir kuyuluktan ise her gün su alıp vücudundaki nem oranını eşitliyor ve sağlıklı bir seviyeye getiriyordu. Fakat bu gece kış tekrardan bastıracak ve son aylarına doğru yer alacaktı. Bu büyük bir sıkıntıydı Watson için. Çünkü zaten "Hayalet Şehir " diye anılan bu şehir, kışla tamamen göçük altında kalacaktı.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Watson kafayı sıyırmamak için her geçen gününü ses kaydına alıyor ve ne yaptıklarını bir bir anlatıyordu. "Korku" ise kasabaya dönmeye karar vereceğini, ve Watsonun da onunla gelmesini ona söyleyecekti. Eh, aslında mantıklı bir hareket olurdu. Şehir tamamen yokluktu. Yokluğun bizzat şekil almış haliydi. Yıkık binalar . Yok olmaya ramak kalmış arabalar.
Acaba bu şehire ne olmuştu ? Ne olmuştu da bu şehir yok olmuştu. Şafağa 4 saat kalmıştı. Dışarıdan kurt ulama sesleri geliyor. Kar ve soğuk ise yavaş yavaş kendisini gösteriyordu. Kilisenin zemininden kalkan Watson silahının son 3 mermisine uzun uzun baktı. Sadece dandik bir sopası ve 3 mermili silahı vardı. Hayatta kalma olasılığı gayet düşüktü. Kilisenin zemin katına inerek kamerasını aldı.
İsa'nın önüne geldi ve kamerayı koydu. "Kaydet" tuşuna bastıktan sonra konuşmaya başladı.
" Merhaba Tanrım, ben geldim yine. Biliyorum seni her akşam ve gece rahatsız ediyorum bunun farkındayım fakat delirmek üzereyim. O kadar çılgın bir seviyeye geldim ki senin varlığını bile sorguluyorum. Sonra tekrardan sana dua ediyorum. Bu benim cehenneme düşüşümün 5.ayı. 1 haftadır yemek yemiyorum. Kışta bastırdı, artık suda içemeyeceğim. Ondan dolayı kendime 4 şişe su doldurdum. Beni 1 hafta idare eder. Fakat asıl sorun bu değil. Kışları şehir tamamen sisle kaplanıyormuş. Kurtlar şehire inip yemek veya et arıyorlarmış. Ne yapacağımı bilmiyorum. Şehirde durmam gerektiğini Jess söylemişti. Onunda ölmesinin üzerinden 21 hafta, 27 gün, 135 saat geçti. Onu özlüyorum. Neden bilmiyorum ama onu özlüyorum. Tanrım, lütfen bana yardım et. Beni burada ısıtan tek şey kilisedeki yüce inancım ve küçük bir yanmış çalı birikintileri. Sana ihtiyacım var. Bana yol göster."
Parmaklarına bakan Watson, 3 parmağının tırnağının tamamen koptuğunu fark eder. Kurumuş kan ve yara izlerini detaylıca izler ve konuşmaya devam eder
" Belki şuan kafama bir silah sıkıp ölmem gerekir. Cennet'de olurum belki kim bilir ? Bana yardım etmelisin Tanrım. Bana bir yol göstermelisin. Lütfen."
Uzun bir sessizlikten sonra kafasını öne eğdi Watson. Cebinden kızının fotoğrafını çıkardı. Gözünden bir yaş damla düşerken tekrardan İsa'ya baktı.