Medya - Junmyeon&Kyungsoo / Jung Yeop-There is nothing
Bu ayrılık muhtemelen sadece bir rüya.
Xiumin, bekledi.
Tüm hücrelerini saran korkuya rağmen bekledi. En başından beri böyle bir ayrılığın olacağını bildiği, kehanetin böyle öngörüldüğünü fark ettiği halde bekledi.
Küçüğünün kaybolduğu o noktaya bakarken gözlerini hiç kırpmadan duruyor, en ufak bir kıpırtıyı onun gelişi olarak adlandırmaktan kendini alamıyordu. Sonunda İblis'ten kurtulup kaderin normal seyrinde ilerleyeceğini düşünürken aslında İblis'in de kaderinin bir parçası olduğunu biliyordu. En son raddeye kadar kendisi ile uğraşacağını, kendisini sonsuz bir hiçliğe hapsetmeden rahat durmayacağını biliyordu ama canını acıtan şey kesinlikle hiçliğe saplanmak değildi.
O küçük çocuğun zarar görmesini istemiyordu.
İblis'in ona zarar verdiğini düşünmek yeterince kötüyken bir daha onu göremeyeceğini düşünmek, bir daha onu göremeyeceğini hissetmek-
"Hayır!"
Dizleri bükülüp kara saplanana kadar düşmüştü. Kollarını karnının iki yanına sıkıca sararken kalbindeki çatırdamanın, vücudunu bu denli acıtacağını tahmin etmemişti. Midesindeki kasılmalar, acı dolu iniltilere döndüğünde, alnı bembeyaz yerle buluştu. Canının yanmasından ziyade küçüğün canının yanmasından dolayı acı çekiyordu. Bedeni sağ yanına doğru yıkıldığında, gözyaşlarının usulca akmasına izin vermişti. Buz tutmuş yüzüne yayılan sıcaklık, çok geçmeden hissedilebilir yollar oluşturuyor ve minik buz kristallerine dönüyordu.
Baş Melek, onu özlediğini hissediyordu.
Sırtına ulaşmakta güçlük çeken ince ve kısa kolların sıcaklığının usulca silinip beyaz ve ıslak kristallerin onun yerini almaya başlamasından beri, onu çok özlüyor ve dünyaya hiç gelmemiş olmayı diliyordu.
Bir Melek olarak sonsuza kadar Cennet'te kalmalı ve salt uzaktan izlemekle yetindiği Dünya'ya inmemeliydi.
Yine de bir şekilde mutluydu.
O küçük sapıkla tanıştığı için çok mutluydu. Küçük kollarını kendisine dolayıp minik bedenine inat onu korumaya çalıştığı, küçük yuvarlak gözlerini olabildiğince açıp ona bir şeyler anlattığı için mutluydu ama şu an ihtiyaç duyduğu şey, güya korkmasın diye gece kendi yanına gelmesine rağmen, aslında diğerinin korkarak kollarını boynuna dolamasıydı. Xiumin, o vakitler göğsüne sığınıp uyuyan çocuğun, boynuna bıraktığı sıcak nefeslerini hissetmek için gözlerini kapatır ve bir eli usulca çocuğun saçlarında dolaşırken burnunu onun saçlarına gömer ve bir meleğinkini anımsatan kokusunu içine çekerdi.
Neden mi melek kokusu? Çünkü Baş Melek, bu güzel kokuyu Cennet'te aldığına yemin edebilecek kadar hatırlıyordu. Kollarını küçüğün beline daha sıkı dolayıp onu saklamak ister gibi sarıldığında, sevmek duygusunun ne kadar güzel bir şey olduğunu fark ederdi.
Oysa şimdi özlüyordu.
Kollarını saracağı beden yerine üzerine karlar yağıyor, almakta güçlük çektiği nefesi buhar olup havaya karışıyordu. Göz kapakları açılmak için mücadele ederken yarı açık ağzından küçüğün ismi duyuluyordu.
Kaç gün geçmişti ve kaç gün daha geçmeliydi gelmesi için? Xiumin, düşüp kaldığı yerde kalkmadan, nerdeyse buz tutmuş bedeninin sızlanmalarını algılamadan bekliyordu. Ya kaybedecek ve hiçliğe mahkûm olacaktı ya da küçük çocuk onu tekrar bulup yaşamaya devam edecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SnowMan √
FanfictionHerkes bir kardan adam yapabilir ama herkes bir kardan adama sahip olamaz. ~ Junmyeon, kardan adama sahip olmakla efsaneyi öldürmüştü. Şimdi kardan adamın kehanetinin doğma vaktiydi. Tüm hakları saklıdır!